Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Bütün erkekler değil – ama failler hep erkek

        Kadın ve çocuklara yönelik şiddet küresel boyutta yükseldikçe, savunma biraderliği de yükseliyor, kale gibi. Dünyanın herhangi bir köşesinde ne zaman bir kadın bir erkeğin işlediği suçun mağduru/maktulü olsa, sosyal medyaya hemen o etiket düşüyor: Not all men!

        Kadın cinayetlerine karşı kadın isyanını, katillerle erkek cinsinin bir arada anılmasını kaldıramıyor bünyeler. Dünyada adıyla sanıyla cins kırım “femisid”in hüküm sürdüğünü, erkeklerin kadınları sırf kadın oldukları için öldürdüğünü kimseler telaffuz etmesin istiyorlar. Kadınların duyduğu acı, dehşet, güvensizlik duygusu, korunaksızlık korkusu ağızlarına tıkılıyor, erkek düşmanlığı suçlamasına kadar varıyor, femisid kavramı ilkel bir dürtü gibi feminizm düşmanlığını ayaklandırıyor. Erkek nesli bir türlü kadına karşı şiddeti, femisid’i topluca lanetleme rüştüne eremiyor. Erkeklerin soyutlanma güdüsü yüzünden küresel bir soruna karşı kolektif direnç oluşamıyor. Kadınlar erkeklerden nefret etmediklerini kanıtlamak zorunda kalıyor ve erkeklere çoğunlukla şu cevap veriliyor: Not all men, but always a man… Bütün erkekler değil ama failler hep erkek!

        “BÜTÜN erkeklerin fail olmadığını her kadın biliyor ama HANGİ erkek, onu bilmiyoruz. Bu yüzden bütün erkeklere karşı uyanık, alarmda olmalıyız” cümleleri o kadar sık tekrarlanıyor ki.

        21 Ağustos’tan beri Narin’i ararken – hepimiz biliyorduk için için birinin çocuğu öldürdüğünü – dünyada yine “not all men” vaveylası kopuyordu. Hindistan’dan Fransa’ya, Kenya’dan Nijerya’ya…

        DOMİNO ETKİSİ

        Geçen ay Kalküta’da 31 yaşındaki kadın pratisyen hekim çalıştığı devlet hastanesinde cinsel saldırıya uğradı ve katledildi. Hindistan’da kadın ve çocukların maruz kaldığı ilk vahşet değildi, daha önce de olduğu gibi ülke ayağa kalktı, erkek sağlıkçıların da katıldığı protestolar sokaklara taştı. Çok tanıdık bir vakaydı. Erkeğin kadına şiddeti her daim ülkenin yakıcı gündemi olmuştu, özellikle de sansasyonel içerikli şiddet; cinsel saldırı mağduru 23 yaşındaki kadının duruşmaya giderken beş erkek tarafından kıstırılıp üzerine benzin dökülerek yakılması, 27 yaşındaki kadın veterinerin toplu cinsel saldırıda boğularak öldürülmesi ve cesedinin yakılması gibi.

        Hindistan'daki doktor cinayeti kadınları sokağa döktü
        Hindistan'daki doktor cinayeti kadınları sokağa döktü

        Hastanedeki barbarlık karşısında öfke sokağın yanı sıra sosyal medyaya taşınca “not all men” etiketi yine dolaşıma çıktı. Kadınlar güvenlik kaygılarını dile getiriyor, başlarından geçen cinsel saldırı ve taciz olaylarını paylaşıyor, erkeklerin insanlık dışı eylemleri karşısında duydukları nefret ve öfkeden dem vuruyor, erkekler ise postların altına hep aynı yorumu yapıyordu: Not all men! Kadınların duyduğu öfke, acı ve korkuya ortak olamıyorlardı. Evet, bütün erkekler değildi ama failler hep erkekti. Kadınların işlediği suçlara kurban gittiğini söyleyecek kadar şuur yoksunu olanlar da çıktı. Aynı günlerde Hindistan bağımsızlığının 78’inci yıldönümünü kutluyordu ama görünen o ki, kadınlar henüz tam bağımsızlığını kazanamamıştı.

        Hindistan'da sağlıkçı erkekler de protestoda
        Hindistan'da sağlıkçı erkekler de protestoda

        Ugandalı atlet Rebecca Cheptegei, Paris Olimpiyatları’nda 44’üncü olmuştu ama yine de ülkesinde şampiyon diye anılıyordu. Sınırın Kenya tarafındaki evine döndükten sonra kendisine pusu kuran eski sevgilisi Dickson Ndiema üzerine benzin dökerek yaktı; vücudunun yüzde 80’i yanan Rebecca dört gün dayanabildi. Haberlere göre ikisi arasında bir arazi ihtilafı vardı. Saldırıda alev alan Ndiema da geçenlerde öldü gitti. Sosyal medyadan yükselen tepkilerde 33 yaşındaki Rebecca’nın, Kenya’da son üç yıl içinde erkeklerin öldürdüğü üçüncü kadın atlet olduğu vurgulanıyordu. Dünya rekortmeni Agnes Tirop bıçaklanmış, Damaris Mutua ise boğularak öldürülmüştü. Failler hep eski partnerlerdi. Kadınların evin dört duvarı arasından çıkarak bağımsız başarılara koşmasını kaldıramıyordu erkekler. Yorumlar böyleydi. Cevaplar ise: Not all men.

        Rebecca Cheptegei
        Rebecca Cheptegei

        Bugünlerde Fransa’yı şoka uğratan dava nedeniyle de “not all men” medya ve sosyal medyada gündemde. Gisele Pelicot, kendisini uyuşturan kocası Dominique Pelicot’nun dahliyle yıllarca seri cinsel saldırılara uğramış, kadına karşı şiddete dikkat çekmek ve kadın dayanışması adına kimliğini ifşa ederek açık yargılama istemişti. Sanıkların sayısı 50’yi buluyor, sosyal medyadan yayılan şok ve dehşet dalgası “not all men” karşılığını alıyordu yorumlarda. Evet bütün erkekler değildi ama hepsi her meslekten erkeklerdi. Korkunç suç silsilesini yargıya taşıyacak cesareti gösteren kadını iğrenç yakıştırmalarla aşağılamaya çalışan kitleyi saymıyorum bile. İngiliz The Telegraph gazetesinin “Kadın, erkeklerden kamuoyu önünde intikam alıyor” başlığı ise kadın düşmanlığının zirvesiydi.

        Nijerya’da 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Christiana Idowu geçen 19 Ağustos’ta kayboldu; sonra WhatsApp hesabından mesaj geldi, kaçırılmıştı ve fidye isteniyordu. Aile istenen paranın yarıdan fazlasını bulup, söylenen bahis hesabına yolladı, ancak Christiana’dan haber yoktu. Paranın Christiana’nın hesabı üzerinden aklandığını tespit eden polis, geçmiş sosyal medya iletişimden faili tespit etti; 23 yaşındaki felsefe öğrencisi Ayomide Adeleye. Evinde önce Christiana’nın telefonu, sonra bahçede gömülü cesedi bulundu. Nijerya’da bu yılın 76’ncı kadın cinayetiydi ve yorumlara göre, anne katilleri de dahil giderek artan erkek tehlikesinin göstergesiydi. Aynı duvara tosladılar: Not all men.

        Ama kadınlar erkek tehlikesinden korkuyor. O yüzden TikTok’ta dönen bir muhabbete göre kadınların çoğu, ormanda mahsur kaldıkları takdirde karşılarına erkek yerine ayı çıkmasını tercih ediyor. Çünkü en azından ayının niyetini bilirsin…

        ÇOCUK KATİLLERİNİN SOYADLARI

        Bütün erkekler çocuk katili değil ama bir erkeğin öldürdüğü kim bilir kaçıncı çocuk Narin. Gözümüzün önünde hep Narin’in resmi, Narin’in ismi. Bütün kadın ve çocuk cinayetlerinde olduğu gibi failin çehresi belirsiz, ismi bulanık. Televizyonlarda haberleri izlerken, şüphelilerin isimlerinin nadiren telaffuz edildiğine tanık oluyoruz. Narin’in katlinde iki baş şüphelinin adını kazıyalım aklımıza: Kuvvetli suç şüphesiyle tutuklu şahıs sıradan “muhtar / amca” değil, erkeğin adı Salim Güran (şu sıra muhtarlık görevinden alındı). Narin’in bedenini dereye taş altına batıran erkek anonim bir “itirafçı” değil, adı Nevzat Bahtiyar.

        Ölü çocukların masum yüzleri belleklerimize, içimize çoktan işledi. Peki kadın ve çocuk katillerinin çehreleri nerede?

        On yıl önceden, Gizem Akdeniz’i hatırlayan var mı? Hunharca katlinden sonra çocuklar artık daha iyi korunacaktı, siyaset öyle sözler vermişti. Adana Seyhan’da Tellidere mahallesinden altı yaşındaki Gizem dört kardeşin en küçüğüydü. Parkta oynuyordu, babasının 25 yaşındaki kuzeni piknik diye kandırdı Gizem’i, kaçırdı. Kayıp Gizem’i ertesi gün mezarlığın arkasındaki rüzgarlı tepede buldular. Karnından bıçakla yaraladıktan sonra üzerine benzin dökerek yakan, cinsel istismar izleri bırakan katil erkeğin adı Süleyman Akdeniz’di.

        Altı yıl önceden, Leyla Aydemir’in “hatırlanması” için Narin’in kaybolması, aranması ve ölmesi gerekiyordu. Medya öyle yazdı; “Narin vakası Leyla’yı akıllara getirdi” dediler. Ağrı’da kaybolan dört yaşındaki Leyla 18 gün sonra dere kenarında cansız bulunmuştu. Katil zanlısı amca Yusuf Aydemir, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldıktan sonra delil yetersizliğinden tahliye edilmişti. Leyla hatırlanırken en azından müebbetten tahliyeye uzanan bu yargısal oksimoron sorgulanabilirdi. Hatırlamakla yetindik.

        Çocuk maktullerle katillerinin soyadları nasıl da aynı. Çünkü kadınları ve çocukları en yakınındaki erkekler öldürüyor. UN Women verilerine göre 2022’de dünya genelinde 48 bin 800 kadın ve kız çocuğunu, yakın partnerler veya aile üyeleri öldürdü (babalar, amcalar, erkek kardeşler ve anneler dahil).

        İşte son cinayet haberi dün Gaziantep Nurdağı’ndan geldi; İsmail R. adlı baba, 32 yaşındaki kızı Hatice R.’yi silahla vurarak öldürdü.