Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı 'Kayıp Zamanın İzinde' kahkahalarla dolaşmak

        Kelimenin tam anlamıyla dev bir eser; 7 cilt, binlerce sayfa, yüzbinlerce kelime… Modern edebiyatın başyapıtlarından Marcel Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzinde’ romanını okumaya ilk başladığım günü ve sadece yarım saat sonra onu kütüphanede kuytu bir köşeye koyup, uzun bir süre orada unuttuğum günü de dün gibi hatırlıyorum…

        “Ben artık insanın hangi tarafta yer alacağına, kimi sevip kimi önemsemeyeceğine kesin karar vermesi gereken yaşa geldim” diyen Proust’un bahsettiği yaşta değildim. Kimi seveceğimi, kimi önemseyeceğimi bilmiyordum henüz. Zaman kaybetmenin benim için pek de önemi olmayan yıllardı. İzlediğim filmleri, okuduğum kitapları, dinlediğim şarkıları, çevremdeki insanları en çok da kendimi bir fast food yiyip bitirdiğim, hayatın ‘lezzeti’nin farkına varmadığım ya da umursamadığım günler!

        Şimdi geçti o zamanlar; çok oldu geçeli… Kimi sevip, kimi önemseyeceğimi biliyorum artık. Geriye dönüp baktığımda ‘yerleri değil zamanları özlüyorum’ artık. Geçmişin bir yere gittiği yok orada duruyor durmasına da ‘anılarımı yeniden ele geçirme gayretimin’ boş bir çaba olduğunu biliyorum. Proust’u tüm o kayıp zamanın peşine düşüren ‘madlen’ gibi beni, ‘hiç umurumda olmayan zamanlara’ götürsün diye çaya bandırdığım tüm bisküviler her seferinde dağılıp bardağın içine düşüyor… Ben Proust kadar şanslı değilim! Onun 'içinde kek kırıntıları bulunan çayı damağına değdiği anda’ tüm geçmiş anıları fincandan dışarı fırlamış bense bulanık çayımla göz göze öylece kala kalıyorum…

        Marcel Proust ve ‘Kayıp Zamanın İzinde’ ile ilgili anılarımın koşa koşa zihnime gelmesine neden olan küçük bir bisküvi değil, okuduğum bir haber!

        HER SATIRIN SONUNA 'LOL' EKLEMEK

        Andrew Weatherhead, Proust’un bitmek bilmeyen cümlelerle dolu, okuması hayli zor kitabıyla eğlenecek bir yol bulmuş! Weatherhead, iki binden fazla sayfadaki binlerce cümlenin sonuna 'kahkahalarla gülmek’ anlamına gelen ‘laughing out loud’un kısaltması olan ve özellikle SMS mesajlarında, sosyal medya paylaşımlarında, e-mail’lerde çok kullanılan ‘Lol’ kısaltmasını eklemiş… Proust’un içli içli ‘kayıp zamanın peşinde’ dolaştığı her cümlenin sonunda Weatherhead kahkahalarla gülmüş! “Uzun bir zaman geceleri erkenden yattım Lol…”

        Dört şiir kitabı yayımlayan bir yazar ve sanatçı olan Andrew Weatherhead, bu oldukça orijinal ‘web edebiyat’ projesine nasıl başladığını lithub.com’dan James Folta şöyle anlatıyor: “İşle ilgili bir e-mail yazıyordum ve cümleleri ‘lol’ ile bitiriyordum. O anda, bir yazı parçasının her cümlesinin sonuna "lol" eklemenin edebi potansiyelini fark ettim ve hemen - neredeyse refleks olarak – ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin her cümlesi 'lol' ile bitiyor’ dedim. Önce bunu sadece bir tivit olarak paylaşmayı düşündüm ama sonra gerçekten nasıl görüneceğini merak ettim.”

        Weatherhead bu çalışmasını hem bir çeviri hem bir kavramsal sanat hem de bir Twitter esprisi olarak tanımlıyor. Bulduğu fikrin kağıt üzerinde bu kadar eğlenceli olmasına da şaşırmış: “Proust bizimle sohbet etmek isteyen bir romantik. Cümlelerin sonuna ‘lol’lar tam oturdu.”

        Özellikle sevdiği bir cümle olmadığını belirtiyor Andrew Weatherhead: “Kitaptaki tüm cümleleri seviyorum. Kısa olan cümleler güzel, uzun olanların ise ‘lol’ şakasını beklemek açısından eğlenceli bir gerilim oluşturuyor.”

        İNCE MEMED'İN HER SATIRINA GÜLER MİYDİNİZ?

        Marcel Proust, Andrew Weatherhead’in yazdığı her cümlenin sonunda ‘kahkahalarla güldüğünü’ görse ne düşünürdü acaba? “Aşk, kalp tarafından ölçülen zaman ve mekandır Lol”a Proust da gülerdi bence.

        Bir de bizim romanlarımızda hangisinde bu çalışmayı yapsak eğlenceli olurdu acaba diye düşünmeden edemedim… Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ını, Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’ini, Orhan Pamuk’un ‘Yeni Hayat’ını, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Huzur’unu her cümlenin sonunda ‘kahkahalarla' okumak ister miydim; neden olmasın… Ama zaten şu sıralar çayıma bisküvi bandırıp, izlediğim, okuduğum, dinlediğim her şeyin sonuna ‘lol’ ekliyorum; sonuçta, “Anılarımızı yeniden ele geçirme gayretimizin nafile, zihnimizin bu yoldaki bütün çabalarının boşa” olduğunu bilecek yaştayım…