Bu sabah yine tartışma vardı Marmaray’da! Nedeni hakkında hiçbir fikrim yok… Vagondaki tüm yolcular gibi ben de seslerin geldiği yöne baktım bir süre; iki adam birbirine bağırıyordu. Ne dediklerini tam anlamadım. Zaten anlamlı bir şeyler de söylemiyorlardı. 10-15 saniye sonra herkes o ‘gürültü’ye olan ilgisini kaybetti. Herkes gibi ben de önüme döndüm, kulaklıklarımı taktım Tom Waits kulağıma fısıldadı: “Hatıralar tren gibidir, istasyondan uzaklaştıkça küçülür…”
Bu tartışma sabah işe giderken ya da akşam eve dönerken toplu taşımada rastladığım ilk tartışma değil! Neredeyse her sabah benzer sahnelere tanık olduğumdan artık şaşırmıyorum… İncir çekirdeğini doldurmayan nedenlerde birbirlerine bağıran insanlar günlük rutinim oldu. Beni şaşırtan şey bir süredir bu ‘öfke patlamaları’na olan kayıtsızlığım! Sadece ben de değil neredeyse herkes aynı kayıtsızlıkta… Birkaç saniyeliğine bağrış çağrışın geldiği yöne bakıp sonra önümüze dönüyoruz hepimiz… İnsani bir merakla “N’oluyor, neden tartışıyorlar” diye bile demiyoruz. Hayatın her alanında barut fıçısı gibi ortalıkta dolaşan insanlar ‘baldan tatlıdır’ diyerek kaşık kaşık ‘öfke’ yiyor… Biz öylece izliyoruz. Bu öfke patlamalarının enkazı altında kalmadığımıza şükrederek, olanca vurdumduymazlığımızla, bir sonraki durakta inip uzaklaşan tren gibi öfkenin de küçülüp küçülüp gözden kaybolmasını bekliyoruz.
SANAL ALEMDE ÜSTÜMÜZ BAŞIMIZ 'ÖFKE'YE BULANIYOR!
Londra Üniversitesi’nde modern edebiyat teorisi alanında dersler veren Prof. Josh Cohen, The Guardian’da çıkan ‘Öfke çağında yaşıyoruz’ başlıklı yazısında toplumda artan ‘öfke patlamaları’nın nedenlerini sıraladıktan sonra “Gerginlik ve güvensizlik bir toplumun baskın ruh hali olursa, öfkenin yayılması ve büyümesinin önünde bir engel kalmaz” diyor. Özellikle sosyal medyanın akıllı telefonlarımızın sesimizi dünyanın dört bir yanına duyuran birer ‘küresel megafona’ dönüştürdüğü bir çağda güvensizliğin günlük hayatımızın baskı bir özelliği olduğunu belirtiyor Cohen: “Kendimizi bilgi baloncuklarının içine sıkışmış buluyoruz. Bu baloncuklar da anlaşmazlıklar ve farklılıklar merak ve bilgi bilgi alışverişini değil bir yankı odasının içinden gelen düşmanlığı doğruyor. İşte sosyal medyadaki öfke de bu topraklarda yeşeriyor… Sayısız sanal vatandaşın öfkesi…”
Ekonomik, sosyal, politik bir dolu gerginlik ve güvensizlikle çevrili hayatımızı unutmak için kaçtığımız ‘sanal alem’de yüzümüz gözümüz, üstümüz başımız ‘öfke’ye bulanıyor.
Yazar Yuval Noah Harari binlerce yıldır insanları manipüle etmek için ‘dil’in kullanıldığını söyleyip ekliyor: “Şimdi yapay zeka bunu nasıl yapacağını öğreniyor. Ve bizi vurmak için katil robotlar göndermelerine gerek yok. Tetiği çekmeleri için insanları manipüle edebilirler.”
BENİ KORKUTAN ŞEY 'ÖFKE'Yİ KANIKSAMIŞ OLMAMIZ
Gallup’un düzenli olarak yaptığı ‘Küresel Duygu Raporu’ araştırmasına göre insanların öfkesi 2016 yılından beri düzenli olarak artıyor. 2024 raporuna göre insanların yüzde 23’ü herhangi bir gün öfkeli hissediyor! 100’den fazla ülkede yapılan araştırma sonucunda hazırlanan bu rapora göre Türkiye Avrupa’nın en ‘öfkeli’ ülkesi. Dünyada da yüzde 48 ile Lübnan’ın ardından ikinci sırada. Her iki kişiden birinin ‘öfkeli’ hissettiği bir ülkede Marmaray’da, metroda, metrobüste, otobüste, vapurda, çarşıda, markette anlamadan dinlemeden sudan sebeplerle birbirine bağıran insanlarla karşılaşmak hepimiz için ‘sıradanlaşıyor’ işte! Bu sonuçlar yeterince acı değilmiş gibi “Dün güldünüz mü?” sorusuna yüzde 33’le ‘Evet’ cevabı vererek Afganistan’ın ardından en düşük oranı almamız daha da acı sanki!
Montaigne, “Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır” diyor. Ve maalesef öfke uzunca bir süredir hayatımızın her alanında elini kolunu sallayarak bizimle birlikte mutlu mesut dolaşıyor. Her köşe başında karşımıza çıkıyor… Ben korkutan yukarıda da dediğim gibi onu kanıksamış olmamız! Yıllardır tanıdığımız biriymiş gibi davranıyoruz ona… Oysa ondan korkmamız, kurtulmak için bir şeyler yapmamız gerek! “Öfke çöken bir yapıya benzer, nereye düşerse orayı da yıkar!” Seneca’ya kulak vermeliyiz… Öfkesi burnunda dolaşan kalabalıkların varlığını görmezden gelmemize öfkelenmemek için içimden 10’a kadar sayıyorum!