'Gurur ve Önyargı *gibi bir şey' herkesi 'kız neşesi'ne davet ediyor
“Ölünce beni kim yıkayacak!” ilanları arasında usta tiyatrocu Murat Daltaban ve arkadaşlarının davet ettiği ‘KIZ NEŞESİ’ne ortak olmaya gidiyorum! İroni gibi ironi gerçekten. Züleyha bir şeyler anlatıyor. Stresli bir gün olmuş, güzel bir oyun izlemek iyi gelecekmiş gibi şeyler… Ben Montaigne’yle konuşuyorum. “Biz yaşamayı ömür geçtikten sonra öğretiyorlar” diyor. Mutluluğun ne olduğunu bilmeden mutluluk hayalleri kuran insanları görünce mutsuz oluyorum. Tıpkı ‘işi gücü yaşamak’ olması gerekirken, yaşam denilen o uçsuz bucaksız denizde kulaç atacağına, ‘en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bilmeden’ yaşamı sona erdiğinde kendisini kimin yıkayacağını dert eden insanları gördüğümde mutsuz olduğum gibi…
Yol boyunca arabanın döndüğü her köşe başında Harry Potter’da insanların mutlulukları ve umutlarıyla beslenen ‘Ruh Emiciler’ gibi neşemi emen “Ölünce beni kim yıkayacak!” ilanları arasında “Dünyayı ne kadar çok görürsem ondan o kadar çok hoşnutsuz oluyorum…” diyen Jane Austen’ın ‘Gurur ve Önyargı’ romanından uyarlanan ‘Gurur ve Önyargı *gibi bir şey’ oyunundaki kızların neşesine ortak olmaya gidiyorum. Ve bu kadar basit bir şeyin bile bu kadar mücadele gerektirmesine şaşırdığıma şaşırıyorum yol boyunca!
JANE AUSTEN EN EĞLENCELİ HALİYLE SAHNEDE
“Her sabah aynadaki yorgun ve bıkkın yansımamızla, kendimizi patinaj çekerken bulduğumuzda yaşadığımız ıstırabı dindirmek için çareler ve bahaneler arıyoruz. Bu yaşam tarzı bize ağır geldi. Kabul edelim ki hayallerimize ulaşmak için kurduğumuz yaşam tarzı. Yolu çok uzattı…” diyor oyunun yönetmeni Murat Daltaban. (Tiyatro adına yaptığı birbirinde önemli işleri görmek için taa Bursa'ya kadar gittiğimiz Daltaban bu oyunla yeniden İstanbul'da... Bursalılar ne kaybettiklerinin farkında mıdır acaba?)
‘Gurur ve Önyargı *gibi bir şey’in yazarı Isobel McArthur, ‘bize ağır gelen hayatlarımızı’ biraz olsun hafifletmek için Austen’ın defalarca sinemaya, tiyatroya, dizilere uyarlanmış eserindeki ‘hafifliği’ ortaya çıkarmış: “Diğer birçok uyarlamayı izlerken fark ettiğim şey, nedenini bilmesem de, Austen’ın romanındaki mizahın genellikle bir şekilde arka planda bırakılmasıydı... Ne diyeyim, o kadar saygı gösterilmiş ki, neredeyse ciddi hale gelmiş. Orijinal kitap bir çılgınlık. Bu yüzden, bu uyarlama – hizmetçiler tarafından, karaoke kullanılarak anlatılıyor – Austen’ın kendisi ve yazma tarzının ruhunu ortaya çıkıyor: Mizahi, feminist ve cesur.”
McArthur’un ortaya çıkarmayı amaçladığı ruh Daltaban’ın yorumunda bütün ‘neşe’siyle sahnede dans edip şarkı söylüyor.
Yirmili yaşlarının sonlarında kitabı okumaya başladığında, daha ilk sayfada kahkahalarla gülmeye başladığını belirten Isobel McArthur, “Filmlerde gördüğünüz şeye inanmayın! Austen gerçekten çok eğlenceli!” diye bağırmak istediğini söylüyor. Doğrusu Elzabeth’e açılmaya çalışırken karnına kramplar girip kıvranan Darcy’nin ya da kızlarını evlendirmek için taklalar atıp, merdivenlerden yuvarlanan Mrs. Bennet’in (Nergis Öztürk her iki karakterde de harika) bu kadar eğlenceli olacağını ben de düşünmemiştim.
MUTLULUK OKUNU TEK SEFERDE ÇEKİP ÇIKARAN OYUN
Her şeyi gören, bilen ama bizim onları pek görmediğimiz, haklarında bir şey bilmediğimiz hizmetçiler anlatıyor bu kez Bennet’lerle Bingley’lerin öyküsünü. Hem de öyle bir neşeyle anlatıyorlar ki kahkahalarına şarkılarına eşlik etmemek mümkün değil. Aptal gururları, saçma sapan önyargıları yüzünden ‘mutlulukları’nı geciktirdikçe geciktiren aşıkların şapşallıklarını olanca çıplaklığıyla sahnenin ortasına boca ediyorlar. Kadınların miras alamadığı, erkeklerin malı gibi görüldüğü bir dünyadan günümüze nanik yapıp ‘kodlanmış erkek ve kadın rolleriyle’ alay edip ‘acımadan eleştiriyorlar!’
Onları sahnede izlerken Borges’in mutluluk ile mutsuzluk arasındaki farkı anlattığı ve yaklaşık 2500 yıl önce yaşayan Buda’ya atfedilen bir öyküyü hatırladım: “Adamın biri savaşırken okla yaralanmış ama oku çıkarmalarını istememiş. Önce oku atanın adını, hangi kasttan olduğunu, okun neden yapıldığını, okçunun oku attığı sırada nerede durduğunu, okun uzunluğunu öğrenmek istemiş. Bütün bunları öğrenmeye çalışırken de ölmüş! Buda bütün bu olup biteni duyunca, ‘İşte ben insanın önce oku çekip çıkarması gerektiğini öğretiyorum’ demiş...”
‘Gurur ve Önyargı *gibi bir şey’ 2-3 saatliğine de olsa ‘gönlümüzün bayramlarını ve neşesini söndüren’ o oku çıkarıp bir kenara atıyor!
ŞARKI SÖYLEYİP DANS ETME FIRSATINI KAÇIRMAYIN
İngiltere’de 2022 yılında Laurence Oliver Ödülü kazanan, BKM ve DOT ortak yapımı olarak ülkemizde sahnelenen oyunda Nergis Öztürk, Özge Özberk, Kardelen Arpacı, Birce Akalay ve Ayşegül Uraz 18 farklı karakteri canlandırıyorlar. Ve dur durak bilmeyen bir coşkuyla ellerinizden tutup sizi sahnedeki ‘KIZ NEŞESİ’ne ortak ediyorlar.
Yönetmen Murat Daltaban’ın önderliğinde Jane Austen’ın ‘kibar hanımları’nda asla duyamayacağımız bir ağzı bozuklukla ‘kadının toplumsal bağımlıkıları’na, ‘evliliğin ekonomik boyutuna’, ‘patriyarkaya’, ‘sınıf ve ayrıcalık’ meselesine, ta 200 yıl mesafeden bugüne, pop-rock bir soundtrack eşliğinde saydırıyorlar.
Bugünlerde Coldplay’in ‘All My Love’ şarkısının klibinde dans edip şarkı söyleyen 99 yaşındaki Dick Van Dyke, “Eline geçen her fırsatta dans edip şarkı söylemeyenler hayatın neşesini ıskalıyordur” diyor.
Şarkı söyleyip dans edebileceğiniz bu fırsatı kaçırmayın!..
- 'Kalabalık Yalnızlık' kalabalığı!1 gün önce
- 2025'in en güzel yanı belirsizliği!6 gün önce
- 37 bin sanatçı yapay zekaya karşı!1 hafta önce
- Spotify Özeti Türkiye'yi ne kadar yansıtıyor?2 hafta önce
- Hatırlamak için unutmanın faydaları!3 hafta önce
- Yalnızlığınız yapay zekanın ne kadar umurunda?3 hafta önce
- Şarkılar emekli olur mu?4 hafta önce
- Sizin 'Melek Sayınız' kaç?1 ay önce
- Tyson-Paul maçı Türkiye'de abone sayısını uçurdu!1 ay önce
- Siz de 'Dünyanın Uğultusu'nu duyanlardan mısınız?1 ay önce