Halay bitti artık gerçekler
Suriye’de en çok Suriyelileri ve dolaylı olarak Türkiye’yi etkileyecek olan yeni bir durum oluştu. Bir statüko yıkıldı. Yenisi oluşmak üzere.
Medyada işi ‘olmaz’a vardırmak için daha ilk günden berbat bir tablo çizen ve ‘temennilerini’ mevcut ve yarın gerçekleşecek tehditlermiş gibi listeleyen pek çok analist izlediniz.
Beni tanıyanlar zaten biliyor. Tanımayan varsa sırf seküler olduğu için yıkılan diktatörlüğü ehven-i şer gibi göstermeye çalışan ve sırf cihatçı-mücahid bir geçmişten geliyor diye yeni yönetici profilini "Bunlardan bir cacık olmaz" diye damgalamaya çalışan bu analistlerle benzer bir eğilime sahip olmadığımı hatırlatmak isterim.
Az önce tarif ettiğim grubu kendi sefaleti içine terk etmek ama artık Suriye’yi sahiden bekleyen tehlikelerden de bahsetmek gerektiğini düşünüyorum.
Bir önceki yazımda da belirttim.
Emevi Camiinde, yani tam 13 yıl kalbi Suriye ile atmış ve bu ülkeye inanç bağıyla da anlam yüklemiş acısıyla dertlenmiş kederiyle kahrolmuş mütedeyyinlerin Axis Mundi’si olan bu kadim mabedde kılınacak tüm namazlar bittiğinde, herkes bir silkinme ve farkındalık yaşayacak.
ÖNCE İYİ HABERLER
Her şey yolunda gider, Lazkiye Tartus-Şam hattındaki şüphe ve 13 yıllık olumsuz bagajın neden olduğu karşılıklı güvensizlik hisleri makul bir zeminde toparlanır, tüm etnik ve mezhebi unsurların kendilerini güvende hissetmesi mümkün olur ve genel olarak Suriyelilerin toplamında ortalama bir rıza üretimi sağlanır ise üç aşağı beş yukarı işler rayına girer. Ancak bütün bunlar olurken geçici hükümetin sabotaj ve provokasyonlara karşı önlem alabilmesi ve kontrolü sıkı tutması çok önemli.
Mart ayında yapılacak seçimlerden sonra öyle aman aman demokrat falan olmayan ama tüm Suriyeliler için yeterince kapsayıcı ve hakkaniyeti merkeze alan bir yol tutulur ise görece istikrar zemini için iyi bir başlangıç olur ve mesele inşa-icra aşamasına gelir.
Türkiye ve yeni Suriye arasında sağlıklı bir müttefiklik ilişkisi kurulursa iki ülke arasında ticari ve ekonomik ilişkiler bir geri besleme gücüne sahip olacak. Suriye'nin kentsel anlamda yeniden inşası, yeni yatırım alanları ve iş olanaklarının oluşması, Suriyeli sığınmacıların peyderpey geri dönüşü, sadece Suriye’ye değil Türkiye’ye -pek tabii öncelikle öncelikli iş çevrelerine- fayda sağlayacak.
Türkiye, enerji konusunda büyük ölçüde dışa bağımlı ve Katar, özellikle LNG ithalatında Türkiye için önemli bir tedarikçi. Suriye’deki rejim değişikliği, Katar’ın Türkiye’ye olan gaz tedarikini artırmasına yardımcı olur. Suriye’deki istikrarlı bir hükümetle kurulacak ittifak Türkiye’nin enerji arz güvenliğini güçlendirmesi açısından büyük bir avantaj sağlar.
Sadece ekonomik olarak da değil sığınmacı sayısının çok yüksek olması gibi nedenlerle ve İslamofobi soslu yabancı düşmanlığı yaratarak toplumsal fay hatları ile oynamak isteyen kesimlerin neden olduğu hassasiyetler de dönüşler nedeniyle rahatlayacaktır. Dahası halk bu söylemelere karşı daha net bir direnç kazanmış olacağından artık bu türden neo-nazi usulü, white trash beyaz üstünlükçü pozları takınan kesimlerin iğvaları artık tutmayacaktır.
Kürtlerin yönetime katılabildiği, halkların temsil edilebildiği bir yeni Suriye’de -ve Türkiye’de- PKK’nın taban bulamadığı, hükümsüz kaldığı bir vasatın oluşması da mümkün olur.
Doğu Akdeniz doğalgaz havzası gibi Türkiye’nin bir dönem birincil bölgesel mesele olarak gördüğü şimdilerde fetret dönemi yaşayan proje açısından da Türkiye sıkı bir müttefik kazandı denilebilir.
TEHDİTLER VE RİSKLER
1) En büyük risk eski rejimin Muhaberat elemanları.
Muhaberat elemanlarının nerede olduğu meselesi huzursuz edici bir gerçeklik. Muhaberat'ın eski rejimin şebbihalarını da alarak bir örgütlenme içine gitmesi olasılığı korkutucu. Özellikle IŞİD kılığında ya da bu kez farklı bir cihatçı radikal örgüt kılığında ortaya çıkıp sağda solda mekanları patlatıp insanları öldürerek ayrışmaları kızıştırmaları mümkün. Ya da kendilerine yeni bir ‘patron’ bularak, veya eski sahiplerine itaate devam ederek tekrar örgütlenmeleri ihtimali asla hafife alınmamalı diye düşünüyorum. Muhaberat meselesini ayrı bir yazı konusu yapacağım.
2) HTŞ içindeki aşırılıkçılar ve değişime direnen üyeler de zaman içinde otorite boşluğu yaratma potansiyeli taşıyor. Humus’ta dün meydana protestolar tedirgin edici. Ahmet El Şara değişime, ‘ötekine saygıyı öğrenmeye’ açık biri. Geçici hükümetin Noel’e denk gelen 25-26 Aralık günlerini genel resmi tatil ilan etmesi Türkiye’deki, gereksiz Çam ağacı tartışmalarını düşünürsek epey ileri bir aydınlanmaya tekabül ediyor. Ancak HTŞ ve HTŞ için ön almış silah kullanmış, uzvunu kaybetmiş kanını akıtmış kas gücü takımının kışkırtıcı söylemlerle ya da tavırlarla sahayı kışkırtma ihtimali yok denemez. Süveyda gibi şu ana kadar yeni yönetime destek vermiş Dürzileri ve onlar kadar iyimser olmayan Nusayrileri isyana teşvik edecek istisnai şiddet eylemlerinin büyük bir dalgaya dönüşmesi olasılığı hiç yoktur denemez. Daha dün savaşıyor olan bir topluluğu bir anda değiştirmek oldukça zor. Üstelik Ahmet El Şara’nın onları değiştirme adına atacağı her sert adım uyuyan IŞİD hücrelerinin bitini kanlandırabilir. Yeni yönetimin atacağı 'özgürlükçü adımlar' içerde 'yoldan sapma' korkularına, "Vaay sen de mi tağut oldun abey" itirazlarına yol açabilir ve bu insanlar soluğu IŞİD'nin yanında alabilir. Yapay bir proje olsa da IŞİD’in bir insan malzemesi vardı ve bunların hepsi Idlib’de hapiste değil.
3) Rusya, İran ve ABD ne kadar izlemede kalacak? Rusya ve ABD kendi gündemleri nedeniyle meşguldü, Rusya’nın Ukrayna meselesinden ABD’nin ise seçimlerden dolayı işi başından aşkındı. İran sıkışmış vaziyetteydi ve söz konusu rejim değişikliği biraz da bu sayede oldu. Bu konuyu daha önce yazdım. Ancak ABD’de yakında görev devir teslimi var. Başkan olduktan sonraki Trump ile henüz görevi devralmamış olan Trump’ın söylemleri arasında farklar oluşmayacağını kimse iddia edemez. Bu rejim değişikliği elbette ABD’nin istediği bir şey değildi, kesinlikle ABD desteği ile yapılmadı ama uluslararası ve bölgesel güç dengeleri gözetilmeden ve bazı müzakereler olmadan yapılmış olduğunu iddia etmek çocukça olur. Trump ekibinin görevin devralınmasına daha iki ayın olduğu bir süreçte kerhen ‘ok’ demesi görevi devraldıktan sonra bir desteğin söz konusu olacağı anlamına gelmez. Unutulmamalı ki Trump ekibi militan düzeyde İslamofobik bir ekip. Daha kötüsü hepsi siyonist, pro İsrailci. Ve İsrail Suriye’deki yeni yönetimi Esad’dan çok daha rahatsız edici buluyor.
4) Rusya Ukranya konusunda rahatladığında toparlanıp Suriye’deki kayıplarını onur meselesi de yaparak Suriye ile ilgili yeni bir davanın peşine düşer mi? Çok ihtimal vermiyorum ama imkansız da değil.
En hafifinden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip olduğu için, geçiş sürecinde ve sonrasında uluslararası düzeyde yapılması planlanan anlaşmaları engellemeye çalışma ihtimali var. Ayrıca, Batı ülkelerinin Suriye ile yapacağı olası diplomatik, ekonomik ve askeri anlaşmalara karşı çıkabilir.
5) İran’daki rejimin rasyonalite ile bağları sık sık kopuş aşamasına geldiği için bu ülkenin Suriye ile ilgili iddialarına ve bozguncu faaliyetlerine devam etme ihtimali var. Nitekim Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi rahat durmuyor. Dahası İran’ın İsrail tarafından rahat bırakılması olasılığı çok yüksek. Çünkü daha önce de yazdım, Suriye için Esad rejimi bir tehdit değildi, Suudi Arabistan tehdit değil, BAE tehdit değil, Ürdün tehdit değil, ama HTŞ’den yeni ayrılmış bir iktidar profili ‘sahiden’ tehdit. Kimsenin yeni savaştan çıkmış daha sırtlarındaki kamçı izleri iyileşmemiş bir halktan İsrail’le savaşmasını isteyecek kadar yüzsüz olma lüksü yok. Ancak İran bu propogandayı destekleyecek hatta destekliyor.
6) Ülkede uzun süre devam eden iç savaş, iç savaş sonrası stabilizasyon döneminde rejimin bir çivi bile çakmaması sadece influncerlar için Lazkiye Şam hattında geçen göz boyayıcı etkileşim faaliyetleriyle durumu idare etmesi sonucu altyapısı bitik , ekonomisi zayıf bir Suriye var ortada. Esad sonrası dönem, yeniden inşa süreçlerinin ne kadar hızlı ilerleyeceği konusunda belirsizliklere gebe. Umarım olmaz, ama geçiş sürecinde uluslararası yardımların ve yatırımın yetersiz kalması, büyük bir insani krize neden olabilir.
Yine de ve bin kere, iyi ki Esad rejimi çöktü. Neden derseniz, bir Suriyeliye sorun. Size şunu diyecektir : “Şu andan itibaren yaşanabilecek bütün sorunlar, o rejimle sözde stabil geçen bir günden iyidir”
- Emevi Camii umudunu korumuş dindarların 'Axis Mundi'si oldu1 gün önce
- "22 ülke dostum, şşştt anladın sen"2 gün önce
- Suriyelilerin öncelikleri seküler hayat tarzı mı?1 hafta önce
- Esad rejiminin kilerindeki kafatasları2 hafta önce
- HTŞ değişti mi, yoksa sadece puan toplamaya mı çalışıyor?3 hafta önce
- Suriye'de neler oluyor?3 hafta önce
- Kreş krizinin satır arası: Kırk katır mı kırk satır mı?4 hafta önce
- ABD Hollanda'yı işgal eder mi?1 ay önce
- Kırmızı çizgileriniz olsun1 ay önce
- Diğer siyasetçilere örnek olsun diye mi?1 ay önce