Hangi isim İstanbul'a yakışırdı?

‘Dünya kültür mirası şehir’

Mimarlar Odası Başkanı Eyüp MUHCU:

İstanbul dünya kültür mirası bir şehir. Bunu artık Londra’da, Washington’da, Paris’te, Moskova’da herkes biliyor. Onun için bunun ötesinde bir tanımlamaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Kişisel nitelemeler olabilir. İstanbul’la ilgili bu bağlamda yüzün üzerinde niteleme var. Ama İstanbul dünya kültür mirası bir şehir olarak nitelendirilmiştir. İstanbul, bir yağma karşısında çok önemli değerlerini kaybetmiştir.

Tarihçi Erhan AFYONCU:

‘Dünyanın en güzel şehri’

Benim için İstanbul her haliyle, bugünkü haliyle bile dünyanın en güzel şehridir. “Dünyanın En Güzel Şehri” denilebilir soyut olarak. Fakat daha çok somut bir isim geliyor benim aklıma: Şantiye... Çünkü İstanbul’un her yerinde sürekli inşaat var.

Yazar Akdoğan ÖZKAN:

‘Yitirilmiş hazineler şehri’

BU saltanat şehri için İngiliz yazar Julia Pardoe ‘‘Şehirlerin Ecesi’’ diyordu. Bugün bu ecelikten ‘‘eser’’ miktarda eserler var sadece, ama kendisi yok. En çok da İstanbul’u İstanbul yapan insanlar, medeniyetler yok. Benim için İstanbul’u nitelemede kullanacağımız en uygun tamlama ‘‘Yitirilmiş Hazineler Şehri”dir. Ve bu hazinelere bu şehri bir medeniyet merkezi yapmış halklar da dahildir.

Yazar Beşir AYVAZOĞLU:

‘Mutluluk kapısı’

İstanbul’un Dersaadet diye bir adı var zaten. Kendimi İstanbul’da çok mutlu hissettiğim için “Mutluluk Kapısı” derdim ben de.

Rehber-yazar Saffet Emre TONGUÇ:

‘Dünya başkenti'

“Dünya Başkenti” olurdu çünkü Napolyon “Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu” demiş. “Şehirlerin Kraliçesi” veya “İmparatorluk Şehri” olabilirdi.

Yazar Nazır ŞENTÜRK:

Dünyanın kardeşi’

“Dünyanın Kardeşi” derdim. İstanbul’da 17 yıl görev yaptım. O kadar farklı insanlar uğrayıp yaşıyor. Bu anlamda İstanbul dünyanın kardeşidir. ‘

Mimar Sinan GENİM:

‘İstanbul İstanbul’dur’

İstanbul’un üzerine başka bir şey söylemek istemiyorum. İstanbul, İstanbul’dur ve onu başka bir şeyle değiştirmeye lüzum yok bence.

Yazar Buket UZUNER:

‘Şairler şehri’

Tabii ki “Şairler Şehri” olurdu. Böyle bir kitabım da var zaten benim. Şairlerin ve gezginlerin anlata anlata bitiremediği, üzerine en çok kitap ve şiir yazılmış, üzerinden deniz geçen tek şehir.

‘Bozguna uğramış bir başkent’

Mimar Afife BATUR:

İlber Ortaylı’ya katılıyorum. “Bozguna Uğramış Başkent” derdim. Son 20 yıldır İstanbul’un maruz kaldığı kentsel saldırı akıl alır gibi değil. Kente karşı bu kadar saygısız ve sevgisiz bir yaklaşım olamaz. Bu şehre yazık oldu ve halen oluyor. Sivil mimarlık örgütleri ve üniversiteler olarak hiçbir şey yapamıyoruz.

Mimar Kevser ÜSTÜNDAĞ:

‘Direnen şehir’

“Direnen Şehir” derdim. Geçmişle gelecek arasındaki ilişkiyi korumaya direniyor. Doğasını korumaya direniyor. İstanbul sonu olmayan ve karmaşık bir şehir. Alternatifi olmayan şehir de diyebiliriz. Hem çözüm alternatifi yok hem de İstanbul’un kendi alternatifi yok.

Şair-Yazar Selim İLERİ:

‘Yitirilmiş güzellikler şehri’

Bence “Yitirilmiş Güzellikler Şehri.” Tarihi yapılarına İstanbul kadar nankörce davranan başka bir şehir zor bulunur.

Prof. Dr. İlber ORTAYLI:

‘Yorgun başkent’

Söyleyen beyefendi “Yorgun Kraliçe” demiş ama o öyle denmez, “Yorgun Başkent” denir.

Sinema Yazarı Atilla DORSAY:

‘Bin kocadan arta kalan bakire’

“Bin kocadan arta kalan bakire” demiş Yahya Kemal. Bin koca İstanbul’u başkent olarak kullanmış imparatorlukları simgeliyor. Bakirelik ise mizah durumu.

Yazar Aydın BOYSAN:

Ücretini alamayan fahişe’

“Ücretini Alamayan Fahişe’’ diyorum ben. Çünkü, bunca güzelliğe sahip olmasına rağmen hak ettiği değeri görmüyor.

İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun KAHRAMAN:

‘Obez çocuk’

“Obez Çocuk” diyebiliriz... Sürekli İstanbul’da bir büyüme grafiği var. İstanbul şişiyor. Sağlıklı bir büyüme de yaşamıyor. Sağlıksız büyümenin sonucu da obezdir. Çocuk gibi...