Reform Hareketi sonrasında Katolik Kilisesi'nin siyasi ve askeri gücü nasıl olmuştur?
Hristiyanlıkta yapılan yeni düzenlemeleri ifade eden ve ilk olarak 16. yüzyılda Almanya'da ortaya çıkan yenileşme hareketi Reform dönemi olarak ifade edilmektedir. Rönesans ile beraber yayılan özgür düşünce ortamında bozulan ve dini otoritesinin yanında siyasi bir otoriteye de sahip olan kiliseye karşı başlatılan Reform hareketi sonrası Katolik Kilisesi'nin siyasi gücü ne şekilde etkilenmiştir? Yeni mezheplerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan Reform sonrası Katolik Kilisesi'nin genel durumu nasıldı? Reform hareketlerinin kiliseye olan etkilerini incelediğimiz bu içeriğimizi sizler için hazırladık.
Tarih boyunca kilisenin, özellikle Müslüman dünya üzerine gönderilen Haçlı ordularını toplama gibi bir özelliği de bulunmaktaydı. Peki, Reform sonrası Katolik Kilisesi’nin askeri gücü nasıl etkilenmiştir? İşte, tüm detaylar…
Reform Sonrası Katolik Kilisesi’nin Genel Durumu
Martin Luther’in öncülüğünü yaptığı Reform hareketi kiliseye ve din adamlarına duyulan güveni derinden sarsmıştır. Avrupa’da merkez birliğinin bozulmasının ardından Protestanlık, Anglikanizm ve Kalvinizm gibi üç yeni mezhep ortaya çıkmış ve bu durum da Katolik Kilisesi’nin Avrupa’ya hâkim olan varlığını ortadan kaldırmıştır.
Kâğıt ve matbaanın da etkisiyle İncil birçok ulusal dile çevrilmiş ve basılmıştır. Halkın kolaylıkla ulaşabileceği bir konuma gelen İncil geniş kitlelerce okunmuş ve bu durum da kilise ile din adamlarına duyulan koşulsuz güvenin ortadan kalkmasına sebep olmuştur.
Reform öncesi, eğitim ve öğretimde söz sahibi olan kilise; bu hareketle birlikte bu özelliğini kaybetmiştir. Kilisenin elinden alınan bu faaliyetler merkezi devletler tarafından daha laik bir çerçeveye oturtulmuştur.
Yine bu dönemde farklı mezhepleri benimseyerek Katolik Kilisesi’nden ayrılan devletler kendi paylarına düştüğü iddiasıyla kilisenin mallarına el koymuşlar ve bu durumda Katolik Kilisesi’ni eski gücünden uzaklaştırmıştır.
Gerçekleşen bu gelişmelerden sonra Katolik Kilisesi kendisini yenilemek ve düzenlemek zorunda kalmıştır.
Özetleyecek olursak, Reform sonrası kilise eski gücüne bir daha hiçbir zaman ulaşamamıştır. Bu durum da Avrupa’da merkezi krallıkların güç kazanmasına ve özgür düşüncenin yayılmasına olanak sağlamıştır.
Reform Hareketleri Sonrası Katolik Kilisesi’nin Siyasi Gücü
Reform sonrası Avrupa’da yaşanan siyasal bölünmelerin neticesinde, kilisenin krallar üzerinde olan siyasi etkinliği sona ermiştir. Reform sonrası Avrupa’da değişen şartlar neticesinde mezhep birliği bozulmuştur. Protestanlık, Anglikanizm ve Kalvinizm gibi mezheplerin ortaya çıkmasıyla birçok ülke bu mezhepleri belirlemiş ve Katolik Kilisesi’nden ayrılmıştır. Oluşan bu tablonun sonunda Katolik Kilisesi krallıklar üzerindeki siyasi etkinliğini kaybetmiştir.
Orta Çağ dünyasında, Papa’nın elinden kralların taç giyme geleneği de değişen bu şartlar neticesinde sona ermiş ve merkezi krallıklar kiliseden bağımsız birer otorite olarak varlığını sürdürebilmişlerdir.
Reform ile birlikte kilise yapısı itibariyle bugünkü haline benzer bir biçim almıştır. 16. yüzyıldan itibaren Papalık devlet yönetiminden ayrı yalnızca dini bir otorite olarak varlığını sürdürmüştür. Siyasal alanda Katolik Kilisesi’nin bu etkinliğinin ortadan kaldırılması laik bir yapıya giden yolun önünü açmış ve modern dünyanın temelleri atılmıştır.
Reform Hareketi Sonrası Katolik Kilisesi’nin Askeri Gücü
Katolik Kilisesi’nin askeri gücü, Orta Çağ boyunca dilediği zaman bir Haçlı ordusu oluşturabilmesinden kaynaklanmaktadır. Reform ile birlikte ise Avrupa’da farklı mezheplerin ortaya çıkması ile siyasi ve dini birliğin bozulması, Katolik Kilisesi’nin elinde bulunan bu gücü kullanamamasına neden olmuştur. Bunun durumun en net örneğini, Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken’in Osmanlı Devleti üzerine gerçekleştirmeyi düşündüğü bir Haçlı seferini başaramamış olmasında görmekteyiz. Avrupa’nın içinde bulunduğu parçalı yapı böylesi bir Haçlı ordusunun oluşturulmasının önünde büyük bir engel olmuştur.