Karikatürle tarih dersleri
Çocuklara karikatürle tarih ve coğrafya gibi dersler sevdirilebilir mi sorusunun cevabı burada
Gülenay BÖREKÇİ / HT CUMARTESİ
Yazar ve çizer Behzat Taş bir ilki gerçekleştirerek çocuklara tarihi ve coğrafyayı karikatür aracılığıyla öğretiyor. Milli Eğitim müfredatına da giren “Çizgilerle Anadolu Uygarlıkları” serisinin ikincisi bu ay Gölgeler Kitap etiketiyle çıktı. “Çizgilerle Mezopotamya Uygarlıkları”, “Çizgilerle Coğrafi Keşifler” ve “Çizgilerle Denizcilik Tarihi” de... Anadolu’da okullara gidip çocuklar için karikatür atölyeleri düzenleyen Taş’la konuştuk...
Size harika birkaç kitaptan; çocuklara tarihi keşfetmenin yepyeni yollarını sunan “Çizgilerle Anadolu Uygarlıkları” serisinden söz edeceğim bu hafta. İlki çok başarılı olmuş, ilgi görmüştü. Şimdi dizinin demir çağı sonrasını ele alan ve efsanevi Kral Midas’ın uygarlığı Frigler, Batı Anadolu’nun ihtişamlı toplumu Lidyalılar, bilim ve sanatın öncüleri sayılan İyonyalılar ve antik çağların savaşçı devleri Galatlar’ın anlatıldığı ikinci kitabı da çıktı. Aynı ekibin hazırladığı ve yine Gölgeler Kitap’tan çıkan “Çizgilerle Mezopotamya Uygarlıkları”, “Çizgilerle Coğrafi Keşifler” ve “Çizgilerle Denizcilik Tarihi” de kendi alanlarında bir ilk olarak öne çıkıyor. Milli Eğitim müfredatına girmeleri de kitapların önemini artırıyor. İşte serinin yaratıcısı olan çizer Behzat Taş’la konuştuklarımız...
“Çizgilerle Anadolu Uygarlıkları” ve “Çizgilerle Mezopotamya Uygarlıkları”... İki kıtanın kesişme noktasında bulunan Anadolu bir uygarlıklar cenneti. Mezopotamya ise tarihin doğduğu yer. Bunları çocuklara, üstelik çizgiyle anlatmak fikri nereden doğdu?
Her şeyden önce çizer merakı diyebilirim. Laf aramızda, bizim kuşağın oğlan çocukları olarak biz kılıçlı, oklu-yaylı mızraklı çizgi romanlar ve sokak oyunlarıyla büyüdük. Kendiliğinden gelişen bir tarih merakım vardı. Uzun yıllar mizah dergilerinde çizdikten sonra, çizginin olanaklarıyla yepyeni şeyler üretebileceğimi düşündüm. Üniversitede Latin Dili ve Edebiyatı okumuştum. Okurken pek farkına varamasam da bu, sonraki yıllarda bakış açımı şekillendirdi. En güzel dersler, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın oğlu Latince hocamız Sina Bey’le yaptığımız sohbetler oldu.
Sina Bey harikaydı. Üniversitedeyken ben de iki yıl girmiştim derslerine...
İşte, yaşama, tarihe, dünyaya ve Anadolu’ya başka türlü bakmayı öğrenmişiz farkında olmadan... 2003’te arkadaşlarımla Kırmızı Alarm mizah dergisini çıkardık. Dergi kapandıktan sonra içimde bir boşluk oluştu. Galatasaray taraftarlığı nedeniyle uzun zamandır Anadolu Galatlarının kim olduklarını, nasıl yaşadıklarını merak ediyordum. Yavaş yavaş küçük kâğıtlara onları çizdim. Giderek birikti ve ortaya yazılı-çizgili bir kitap çıktı. Ardından Hititler, Frigler, Urartular ve Çatalhöyüklüler geldi. Çocuklara, hatta kendi oğluma anlatır gibi düşündüm bu toplumları ve basit sorular sorup basit yanıtlar almaya çalıştım. Bu anlatım tekniği çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çekti. İnsanlar Osmanlı ve Selçuklu öncesinin tarihini hemen hiç bilmiyorlar. Sonuçta çabamız, çocuklara tarihi sevdiren bir çalışmaya dönüştü.
Sıkıcı okul kitaplarında anlatılan tarihin bir tekrarı değil bu kitaplar, esprili ve komik bir dille eski çağlarda insanların nasıl yaşadıkları üzerine odaklanmışsınız...
Ders kitaplarında Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklardan bahsediliyor tabii. Ama yetersiz ve ayrıntılardan yoksun. Anadolu tarihsel bir kavşak... Tarih boyunca sayısız toplum gelip yerleşmiş. Ve hemen hemen kimse bir daha ayrılmamış buradan. Bugünün insanları olarak bin bir efsaneyi, mitolojiyi barındıran bir coğrafyada yaşıyoruz ve hepimiz bu kültürlerin mirasçısıyız. Bu yüzden genç kuşaklara anlatmak için öğrenmeye özendirici, eğlendirici bir anlatım bulmalıydım. “Mizahçılık kendini burada gösterdi” diyebilirim. Bir toplumla ilgili bilgiler verirken mutlaka konuyu bütünleyen, hatırda kalıcı espricikler çiziyorum. Bilkent okullarındaki bir araştırmada kitaplarımızın yüzde yüz öğrenme başarısı sağladığı sonucu çıktı, çok mutluyum.
Milli Eğitim müfredatına da girmiş...
Evet, “Çizgilerle Anadolu Uygarlıkları” kitaplarımız “Sosyal Bilgiler Ders Kitabı” ve yardımcı kitaplarında yer aldı.
Eski çağların çocukları da yer alıyor kitaplarınızda...
Eski toplumları, o dönemin çocuklarının ağzından da anlatıyoruz. Böylelikle canlı bir anlatım ortaya çıkıyor. Savaşlar, olaylar ve kişiler kadar, insanların günlük hayatları, yedip içtikleri gibi konular da giriyor hikâyeye... Ama en önemlisi bilimsel doğruluk. Maddi hata yapmamaya özen gösteriyoruz, konunun uzmanlarına ve akademisyenlere mutlaka kontrol ettiriyoruz. ‘
10’a yakın yazar ve çizerle çalıştık’
“Çizgilerle Denizcilik Tarihimiz” ve “Çizgilerle Coğrafi Keşifler” adlı kitaplar var bir de, onlar için neler söylersiniz?
“Çizgilerle Denizcilik Tarihi” ve “Çizgilerle Coğrafi Keşifler”, kolektif çalışmalarımızın yeni ürünleri. Bu kitaplarda 10’a yakın yazar ve çizer arkadaşımızın katkısı var. Bu alanda bir boşluk bulunuyordu. Sosyal bilgiler ve tarih öğretmenlerinden de uzun süredir istekler geliyordu. Türklerin denizcilik serüvenini çizgiler aracılığıyla ortaya çıkarmak çok özel bir çalışma oldu. Aynı şekilde coğrafi keşifleri genç kuşaklara kendi bakış açımızla anlatmak da bizim için gurur vericiydi.
ANADOLU’DA KARIKATÜR ATÖLYELERİ
Çocuk okurla kitaplarınız sayesinde tarihe daha sıcak bakmaya başladılar mı?
Bizi en mutlu eden yanı da bu zaten... Öğretmenlerle sürekli iletişim halindeyiz. Müze gezilerinin çok daha zevkli hale geldiğini söylüyorlar. Kitapları okuduktan sonra çocuğu arkeolog olmak isteyen veliler arıyor. Sık sık okullara gidiyorum; öğrencilerle çizgili tarih etkinlikleri ve karikatür atölyeleri yapıyoruz.
Bu atölyeler nasıl başladı, bir hikâyesi var mı?
Etkinliklerimiz İstanbul ve civarında oluyor. Ama iki yıl önce bir köy öğretmeninden aldığımız davet üzerine Şırnak, İdil’e gittik. Yanımda çizer arkadaşlarım da vardı. Birkaç gün boyunca tüm çevreyi dolaştık ve hem çocuklarla konuştuk hem de onlarla çizimler yaptık. Hayatımızın en özel deneyimleri arasında yerini aldı bu gezi.
Peki nasıl gidiyor çocukların karikatürle ilişkisi?
Her sınıfta mutlaka en az bir tane yetenekli çizer çıkıyor. Onu teşvik edip tahtaya çıkarıyorum, beraber çiziyoruz. Kendi çocukluğumu, çizgi serüvenimi anlatıyorum. “Bizim meslek, büyü mesleği” diyorum. Çocuklara söylediğim ilk cümle Einstein’den... “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir...” Beraber hayal edelim, sonra bunları çizelim istiyorum. Özgürce sorular soralım, yanıtları özgürce arayalım.