Dünyayı bilmem ama varlık piyasası yerinden oynadı
Getiri arayışı yurtiçinde ve dünyada öylesine şiddetli ki, ne kadar riskli ve likiditesi az olan varlık varsa şu sıralar alıcı buluyor. Çünkü küresel likidite bol, faiz oranları çok düşük. Ekonomik aktivite ne oranda kısıtlıysa getiri arayışı da o oranda şiddetli.
Üstelik faizler düşük kalmaya devam edecek.
-Yurtiçinden başlarsak öncelikle likidite özelliği düşük olan gayrimenkul en yüksek talep gören varlık sınıfı. Arsa, arazi, konut ne varsa gidiyor. Bazı ilçelerde tapu daireleri devirlere yetişemiyor ve ileri tarihlere randevu veriyor.
Gayrimenkul alanların beklentisi değer artışından kazanmak ve elde tuttuğu sürede de kira getirisi elde etmek. Bu açıdan geçtiğimiz 10 yılın bilançosu da iyi.
-Otomobil piyasası da benzer durumda ve yok satıyor. Hatta birinci el bazı markalar karaborsaya bile düştü. Rekabet Kurumu bir baskın yaptı, bakalım sonucunda ne çıkacak. Birinci eldeki yokluğun önemli bir nedeni de koronavirüs yüzünden bazı markaların ithal edilememesi.
OTOMOBİLDE KAZANDIRAN KUR
-Bu nedenle ikinci el otomobil piyasası da çok canlı. Piyasayı izleyenler ikinci eldeki işlemlerin yüzde 100 arttığını belirtiyor. İkinci elde en fazla 20 yıllık araçlar satışa çıkıyordu. Son dönemde ise yaşı genç araçlar kayboldu gibi, ilana çıkanlar daha çok yaşlı araçlar. Artık 30 yıllıklar da satışta. Ne kadar otomobil varsa el değiştiriyor demek.
-Otomobilin ikincil piyasasını canlandıran gelişme ise döviz kurlarındaki artış. Kurlar önce birinci el fiyatları yükseltiyor, birinci el de ikinci el fiyatları beraberinde yukarı çekiyor.
-Bu durum 2016 yılından bu yana böyle oluyor. Otomobile ikinci elde yatırım yapanlar enflasyonun üzerinden bir kazanç sağlıyorlar, üstelik otomobili kullanıyorlar da.
-Sonuçta otomobil almakla döviz almak eşdeğer gibi bir sonuç doğuruyor. Yatırım yapılan dövizler arasında en yaygını Alman, Fransız, İtalyan ve İspanyol arabalarından dolayı Euro. İkinci sırada Japon Yeni, üçüncü sırada ise sterlin ve dolar geliyor.
PARAYI KOYACAK YER Mİ YOK?
-Yine daha önce belirtmiştim. Mobilya yenileme ve ev içi onarım da yaygın. Ev içinde beyaz, kahverengi ve elektronik eşya yenilemeleri canlı. İhtiyaçların karşılanması bir anlamda öne çekiliyor.
-Paranın faizde erimesi yerine enflasyonla fiyatı artacak mallara yatırım, ihtiyaçların temini ve harcamaya yönelme tercih ediliyor.
-Koronavirüsle birlikte denizde ve karada yolculuk ve tatil imkanı sağlayan karavan, tekne alımları da çok yaygın. Tekne ve karavan ile tatil hem koronavirüs riskini azaltıyor, hem de salgın dönemi geçtiğinde yine ikinci elde satılıp nakde çevrilebilir diye bakılıyor.
-Hatta ikinci el tekne piyasası aynen otomobil piyasasına benzemiş. Birinci el tekne yok, ikinci el tekneler yüksek fiyatlarla el değiştiriyor.
-Bu yolla da hem bir ihtiyaç karşılanırken hem de bir süreliğine paranın konulacağı yer bulunmuş oluyor.
20 YIL SONRA BORSAYA YÖNELME
-Getiri arayışının ortaya çıktığı bir başka alan da hisse senetleri borsaları. Bunun bizdeki versiyonu, daha çok küçük hisse senetlerine bireysel yatırımcıların gelmesi şeklinde oldu. 2000 yılından sonra ilk kez 2020’de 366 bin yeni yatırımcı sisteme girdi. Bunun ağırlıklı biçimde karantina dönemine rastlaması ve yerli bireysellerden oluşması getiri arayışının etkili olduğunu gösteriyor.
-Borsaya artan yatırımcı ilgisine karşılık hisse senedi fiyatlarında benzer bir performans gözükmüyor. İstanbul Borsası performans açısından dünya borsalarının gerisinde kalıyor.
-Çünkü talep gören hisse senetlerinin endeks içinde kayda değer bir ağırlığı yok. Ağırlığı olan büyük hisse senetlerinde ise yabancılar satış yönünde hareket ediyor.
KONTROLLÜ DÜŞÜK FAİZ DÖNEMİ
-Yurtdışında ve özellikle ABD’de getiri arayışının yeni bir ayağı daha ortaya çıktı. O da faizleri sıfır düzeyine çeken FED’in bu oranların 2022’ye kadar korunacağını açıklaması yanında “getiri eğrisi kontrolüne” geçişi gündeme getirmesi.
-Getiri eğrisi kontrolü aslında hazine faizlerinin kontrolünden başka bir şey değil. Merkez bankası alım ve satımlarla getiri eğrisini yönlendirilebiliyor. Kontrol bir anlamda faizlerin istenen seviyelerin üstüne çıkmasını, belki negatif bölgeye inmesini de önleyecek.
-Piyasaların anlamak istediği ise yüzde 1’in altına inmiş hazine faizlerinin kurulacak mekanizmayla yıllarca ve istikrarlı bir şekilde bu seviyelerde tutulması.
-Bu ise faizin bugününün yanında geleceğinden de umut kesmesi demek. Bol ve ucuz paranın bir büyük yatırım alanından yoksun kalması getiri için kısa, orta ve uzun vadeli başka alanlar aramayı ve riskler almayı gerektiriyor. Yapılmakta olan da bu.
NE KADAR BÜTÇE AÇIĞI O KADAR KAR ARTIŞI
-Ancak İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan borsalara yönelmenin bir başka nedenine dikkat çekiyor. Şu anda gerçekleşmekte olanı dışlamayan Manukyan videosunda borsaları sürükleyecek temel nedenin şirketlerdeki kar artışı olacağını belirtiyor.
-Bunun temel dayanağı ise ABD bütçe açıklarının artması ve 4 trilyon dolara yükselmesi. 20 trilyon dolarlık bir ekonomide 4 trilyon yüzde 20 açık demektir. Muhasebe penceresinden bakıldığında devletin bütçe açığı vermesi, özel sektörün veya şirketlerin tasarruf artışı veya karı demek.
-Şant Manukyan geçmişte ABD borsasının seyri ile bütçe açıkları arasındaki korelasyona da işaret etti. Bütçe açığı ile S and P-500 Endeksi arasında gecikmeli ama iyi bir paralellik kurulmuş. Ne kadar açık artışı olmuşsa borsa da o kadar yukarı gitmiş.
SACAYAĞI TAMAMLANDI
-Bütçe açıkları daraldığında da endeks düşmüş. Eğer geçmişteki bu korelasyon geçerli olacaksa ABD’de şirket karları kısa zamanda artabilir.
-Bu da bol para, düşen faizler ile şiddetlenen getiri arayışı yanına, üçüncü ayağın eklenmesi demektir ve saç ayağı tamamlanmış olur.
-Arşimet “Bana bir dayanak noktası verin dünyayı yerinden oynatayım” demişti. Dayanak noktası merkez bankalarının para seli ki, son pandemi döneminde 10 trilyon dolar daha genişledi. Dünyayı neyin yerinden oynatacağını bilemem ama finansal piyasaların ve varlık fiyatlarının bu parayla yerinden oynadığı kesin.