Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?
TÜİK 2021 yılına ait tahıl ve diğer bitkisel ürünler, sebze ve meyve üretim tahminlerini açıkladı. Maalesef ki üretimin bol olduğu şanslı bir yıldan sonra bizi normal hayatın gerçekleri bekliyor. Bu da iklim değişiminin tarım üretimini her yıl giderek daha fazla etkilemeye başlamasıdır.
ÖNDEN YÜKLEMELİ BUĞDAY İTHALATI
-Kuraklık yaşadığımız bu yılda tahıl ve bitkisel üretimde yüzde 4.7 oranında ciddi bir kayıp bekleniyor. 2020 yılında tahıllar ve diğer bitkisel üretim miktarı 71.3 milyon ton ile rekor düzeye çıkmışken bu yıl 3.4 milyon ton gerileyerek 67.9 milyon tona düşecek.
-Ülkemiz için stratejik ürün olan ve en çok gıda tüketimi yapılan buğdayda 20.5 milyon tonluk rekolte 19 milyon tona düşecek ve yüzde 7.3 azalacak. Bu da buğdayda son yılların en çok üretim kaybı olacak.
-Mecburen üretim açığı ithalatla karşılanacak. Üretim kaybı tahmin edildiğinden ve pandemi gibi süreç yaşandığından, arz açığını karşılamak üzere önden yüklemeli ithalat yapıldı. Bunun yanında buğday taban fiyatları da yüzde 34 artırılarak üretim teşvik edildi.
MEYVE BOLLAŞACAK
-Buna karşılık meyve üretimi yüzde 7.1 artacak. Toplam meyve üretimi 23.6 milyon tondan 25.3 milyon tona çıkacak.
-Meyvede toplam rakamı yükselten ürünlerden biri yüzde 38 artışla portakal, yüzde 22 artışla limon ve turunçgil grubu oldu.
-Meyve üretiminde artışı sağlayan diğer grup da zeytin ve sert kabuklular. Artış zeytinde yüzde 44, bademde yüzde 10, fındıkta yüzde 5 ve cevizde yüzde 12.
-Buna karşılık Antep fıstığı üretimi yüzde 66 azalacak. Baklavacıları zor bir yıl bekliyor.
SEBZEDE SORUN VAR
-Sebze grubu, gıda tüketiminde fiyatların uzun vadede en çok arttığı grup. Öyle ki 10 yıllık vadede gıda fiyatlarının iki katına ulaşıyor. Sebze üretimi açısından 2021 iyi bir yıl değil. Çünkü üretim artmıyor ve yüzde 0.3 de olsa azalıyor. Yüzde 1’lik nüfus artışı dikkate alınınca üretim tüketim dengesinin kısmen bozulması ve fiyatların yukarı gitmesi mümkün.
Üretimi kayda değer biçimde artan iki ürün var. Biri sarımsak ki üretim miktarı yüzde 10 artıyor. Fiyatlarında da belli bir durgunluk ve gerileme söz konusu.
BİBER BOLLUĞU
İkinci ürün de biber. Üretim çarliston biberde yüzde 34, dolmalık biberde yüzde 15, salçalık biberde yüzde 8 ve sivri biberde yüzde 7 artıyor. Anlaşılan fiyatları da daha makul olacağından bu yıl bol bol biber yiyeceğiz.
-Enflasyon endeksini artırıcı etkisi de olmayacak. Bir zamanlar Gazi Erçel, Merkez Bankası başkanı iken “Yetkim olsa sivri biberi enflasyon endeksinden çıkartırım” demişti. Biberden yana şansımız açıldı.
GIDA ENFLASYONU
-Tarımsal üretim kayıplarının fiyatları artırıcı rol oynayacağı açık. Nitekim Merkez Bankası giderek 2021 yılı gıda enflasyonunu yükseltti. Genel enflasyonu yukarı yönde revize ederken gıda fiyatları ana etkenlerden biri.
-Son olarak Enflasyon Raporu’nda bu yıl için beklenen gıda enflasyonu yüzde 11.5’dan yüzde 13.0’e çıkardı. Merkez Bankası 2021 gıda enflasyonunu son dört Enflasyon Raporu’nda sürekli yukarı yönde revize ederek yüzde 7.0’dan yüzde 13’e yükseltti.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YÖNETİLMELİ
-İklim değişimi ve kuraklık tarım üretimi üzerinde giderek daha fazla etkili olmaya başladı. Geçen yıl Cumhuriyet tarihinin en yüksek tarımsal üretimine ulaşmamız bir istisnaydı. Bu yıl meyve dışında tarımsal üretim yetersizliğinin temel nedeni de kuraklık veya yeterince yağış olmaması. Ortalamada yağışlar yüzde 25 daha az.
-Bölgelerin etkilenmesi de farklı. Güneydoğu Anadolu’da kuraklık daha sert geçiyor. Buğday ve Antep fıstığının rekolte kaybında bu bölgenin kuraklığı daha etkili.
-Türkiye’nin hem enflasyonla mücadele hem de gıda güvenliği açısından tarım üretiminin planlanması, değişen ve daha kurak hale gelmekte olan iklim koşullarına uygun üretim ve tüketim desenine geçmesi gerekli.
-Bunu yaparken su kullanımının planlanması ve tasarruflu hareket edilmesi zorunlu. İklim koşullarındaki değişme, bu nüfus artışı ve göçlerle 2030 sonrası su kıtlığı yaşayan ülkelerden biri haline geleceğiz.
-Değişen doğaya uyum göstermez isek gıda güvenliğimizi tehlikeye atarız. Güçlü bir tarımsal dış ticaret fazlası verirken, son yıllarda bu fazlanın eridiği ve başa baş noktasına yaklaştığımız unutulmamalı. Eğilimi bir yerde durdurmamız şart.