Kuzeyin Türkiye'ye üç faturası
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna krizi konusunda Türkiye’nin tutumunu “Rusya’dan da Ukrayna’dan da vazgeçmemiz mümkün değil. Rusya ile gerek siyasi gerek askeri ve gerekse ekonomik ilişkilerimiz var. Ukrayna ile de aynı şekilde siyasi, askeri, ekonomik ilişkilerimiz var.
Ukrayna’dan vazgeç’ deseniz vazgeçemeyiz, çünkü ülkemizin buradaki çıkarları çok ileri derecede. ‘Rusya’dan vazgeç’ deseniz ondan da vazgeçemeyiz, çünkü onunla da şu anda gerçekten ileri derecede birlikteliklerimiz var. Bizim derdimiz öyle bir adım atalım ki hiçbirinden vazgeçmeden bu işi inşallah çözelim.” sözleriyle ortaya koydu.
Rusya-Ukrayna çatışmasından öncelikle bu iki ülke etkileniyor. Sonrasında en çok etkileneceklerin arasında pekala Türkiye yer alabilir. Gelişmelere, ortaya çıkartacağımız performansa ve tavra bağlı olarak değişebilir bu durum.
İKİ ÜLKENİN ÖNEMİ
➔ Siyasi ve askeri ilişkileri bir kenara koyalım. Ekonomik ilişkiler açısından stratejik önemde en büyük enerji ve tarım ithalatı Rusya’dan yapılıyor.
➔ Yurtdışında Türklerin en büyük doğrudan yatırımları, müteahhitlerin aldıkları en büyük işler Rusya’da.
➔ Türkiye’ye en çok turist gönderen ülke de Rusya.
➔ Bu özellikleriyle Rusya en çok ihracat yaptığımız Almanya ile birlikte Türkiye’nin en büyük ekonomik partneri durumunda.
➔ Ukrayna da Türkiye için daha küçük ölçekli olmak üzere Rusya gibi. Doğrudan yatırımlar var, taahhüt işleri yoğun ve ithalat da yapılıyor. Ayrıca Türkiye’ye en çok turist gönderen üçüncü ülke durumunda.
➔ Karşı karşıya gelen iki ülkede Türkiye’nin kazanımlarının tehlikeye atılmaması için, adeta ip üstünde cambazlık yapılması gerekebilir. Birini bırakıp diğerini tercih etme lüksü yok. İşimiz çok zor.
➔ Bu süreçte belki Türkiye’nin önemi artabilir, NATO ve Amerika ile ilişkiler kısmen düzelebilir ama o kadar.
➔ Çatışma ve uygulanan yaptırımlar bölgesel ticarette sorunlar yaratacağından Türkiye’ye nette ekonomik bir yarar çıkmaz.
TEDARİK TAMAM, SORUN FİYATTA
➔ Ekonomik olarak ise en başta enerji tedariki, buğday başta olmak üzere, yem ve bitkisel yağ temininde ortaya çıkabilecek riskleri bertaraf edebiliriz. Ancak fiyat artışlarına karşı yapabileceğimiz bir şey yok.
➔ Nitekim dün buğday fiyatları uluslararası piyasalarda yüzde 4 yükseldi. Bu hafta içindeki artışı yüzde 10’u geçti ve buğday fiyatları 2013 yılındaki yüksekliği test etmeye başladı.
➔ Enerji tedariki yönünden de aşağı yukarı bu yılı atlattık sayılır. Yaz aylarında depoları dolduramazsak riskli bir gelecek kış bizi bekliyor olabilir. Ancak burada da fiyat sorunu var. Petrol fiyatları 10 dolar kadar yukarı gitti ve 100 dolar eşiğinde seyrediyor. Doğalgaz fiyatları ise Avrupa’da yüzde 10, yüzde 10 yükseliyor. Bu haftaki artış yüzde 25’i buldu.
➔ Kuzeydeki çatışmadan turizm sektörünün etkilenme ihtimali elbette var. Gerginlik yaz aylarına sarkarsa Ruslar ve Ukraynalıların normal zamandaki gibi tatil yapması zor olabilir. Kaldı ki her iki ülke kamuoyunda Türkiye’nin tarafsızlığını koruduğuna inanılması lazım. Tabii Putin’in “Türkiye’ye gitmeyin” dememesi de lazım.
BÜYÜME, ENFLASYON, CARİ AÇIK ETKİSİ
➔ Bölgemizde ticarette ortaya çıkabilecek zorluklar ekonomi açısından bir risk kaynağı. Karşılıklı yaptırımların, artan enerji fiyatlarının Avrupa ekonomilerine bir etkisi olacak. Avrupa yavaşlarsa ihracat kanalıyla Türkiye’yi etkilemesi gayet doğaldır. Hala ihracatın yüzde 40’ı bu bölgeye yapılıyor. İhracat yavaşlaması aynı zamanda büyümenin de yavaşlaması sonucunu beraberinde getirir ki, ilk fatura burada ortaya çıkar.
➔ İthal ettiğimiz enerji ve tarımsal ürünlerde yaşanan fiyat artışları, iki ülkeden beklenenden daha az turist gelmesinin çıkartacağı iki ayrı fatura daha var.
➔ Biri enerji ve tarım ürünlerinden dolayı ithalata daha yüksek bir bedel ödeyeceğiz. Turizm gelirlerimiz beklediğimiz kadar olmayabilecek. Sonuçta dış açık olacak. Dış açık demek aynı zamanda döviz kuruna baskı ve döviz ihtiyacı demek. 13.50 civarında seyreden dolar/TL’nin son günlerde yukarı yönde hareket etmesi bundan kaynaklı olabilir.
➔ İkinci faturası ise hem gıda hem de enerji fiyatları yoluyla yurtiçinde genel enflasyonun yükselmesinden kaynaklanacak. Bir de kurun sabit tutulması varken, şimdi hafif yukarı yönlü hareketi yine enflasyonu artırıcı etki yapacak.
TÜRKİYE İÇİN ZOR DÖNEM
➔ Son üç günde Rusya’nın hamlesini, Batı’nın tepkisi gördük. Rusya sınırındaki ülkelerde NATO üyesi istemiyor ve bunu aralıklarla dizayn ediyor. Tam da Avrupa ve ABD’nin zayıf liderlik anında hamlesini yaptı. Yaptırımlar oldukça zayıf ve Batı savaş istemiyor. Tek etkili adım Almanya’ya Rus gazını akıtacak Kuzey Akım 2’nin dondurulması oldu.
➔ Putin’in açıklamaları sanki sınırlı bir harekatla yetinmeyecek ve Ukrayna’nın ilhakına gitmek istiyor gibi bir izlenim veriyor. Gelişmeler bu yönde olacaksa çok ciddi bir jeopolitik riskle karşı karşıyayız. Sorun daha yeni başlıyor, uzayıp gidecek hatta büyüyecek demektir.
➔ Böyle bir dönemde üstelik birçok riski bir arada yaşayan ve yorulan Türkiye’nin yeni bir büyük riski üstlenmeye yeri yok. Bizim için de zor bir dönem başlıyor ve gelişmelere karşı hassasiyet bundan olsa gerek.