Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bu sorular yaşı 30’u geçenlere…

12 Eylül 1980 sabahı nerede, nasıl uyandınız?

O gün neler yaptınız, neler başınıza geldi?

O sabah sizin yaşamınızda neyi değiştirdi?

xxxx

Aradan 30 yıl geçtikten sonra yeniden o günleri düşünüp bu soruların yanıtını bulmaya çalışıyorum.

Aslında hafızayı tazeleme çabam yeni değil.

Duyuruyu birkaç ay önce görmüştüm.

Çıktığı gündem buyana tiryakisi olduğum ‘Roman Kahramanları’ dergisi halka açık bir kitap projesi başlatmıştı;

30 yıl sonra 12 Eylül’ün insanların hafızalarında ne tür bir iz bıraktığını ortaya koymak istiyorlardı.

Bilindik isimler dışında her düşünceden vatandaşların -12 Eylül’ü alkışlayan ve savunanlar dâhil- görüşleriyle o sabahın panoramik bir fotoğrafı çekilecekti.

Kitap bugünlerde basılmış olsa gerek, henüz görmedim.

Duyuruyu okuduğumda o sabahı gözümün önüne getirip ‘yazmam lazım’ dedim;

Ama yine Oblomov ruhum galip geldi…

xxx

12 Eylül 1980;

Üzerinde yazılıp çizilmeyen kalmadı sanıyorum.

Benim için ise Ankara ile tanıştığım, daha doğrusu tanışmayı ertelediğim tarih…

O çalkantılı dönemde liseyi bitireli bir yıl olmuş, Balıkesir’de Necatibey Eğitim Enstitüsü’ne devam ediyordum.

Ama öğretmenlik bana göre değildi.

Yeniden sınava girmiş, o günkü adıyla Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu kazanmıştım.

Sonradan adı birkaç kez değişti, en sonunda İletişim Fakültesi’nde karar kılındı.

Eski okulumdan kaydımı sildirmiş;

Yeni bir hayat için Ankara biletim hazırdı…

xxx

Otobüs Ankara’ya indiğinde sıra dışı bir hareketlilik vardı.

Şimdi yerinde Büyükşehir Belediyesi’nin gökdeleninin bulunduğu eski terminalde ortalık asker doluydu.

Değil sokağa, otobüsten adımını atmak bile mümkün değildi.

Sokağa çıkma yasağı vardı.

Kimse ne yapacağını bilemiyordu.

Çaresiz gece orada geçecekti.

Hemen yandaki otelin ücreti ise bütçemizi kat kat aşıyordu.

xxx

Tarihi değiştiren o sabah, ruhumda travmalara yol açıyordu.

Gelecekle’ ilgili düşüncelerden, kaygılardan beynimi kurtarabilmek için insanların yüzlerini incelemeye başlamıştım, çaktırmamaya çalışarak.

Kimin ne yaşadığını, ne hissettiğini tahmin ederek hikayelerini yazmaya çalışıyordum.

xxx

Bilmem hatırlayan var mıdır Ankara’nın eski otobüs terminalini…

Her zaman pis, her zaman karmaşa;

Sürekli bir bağrış çağrış.

Mide bulandıran bir manzara…

Hele o gece…

Terminal sürekli doluyor, ama hiç boşalmıyordu.

Sıkışıklık sürekli artıyordu.

Biraz şansı olanlar tahta sıralarda yer bulmuş, uyuklamayı başarıyordu.

Kimi bavulunun üzerinde, kimi yere çömelmiş.

Hele kucağındaki ağlayan çocuğu susturmaya çalışan kadınlar.

Bütün yüzler asık ve çaresiz…

Türkiye’nin dört bir yanından derdine çare aramak için akın edenler çaresizlik içinde sabahı bekliyordu, ne olacağını bilemeden.

Arada dolaşan, kimlik soran askerler…

xxx

İnsanların yüzlerini inceliyor, ağızlarından çıkan birkaç sözcükle her birinin öyküsünü kurgulamaya çalışıyordum.

Ama kafamda uçuşan sorular insanlar için öykülerini kurgulamama engel oluyordu.

Keşke yüzlerini çizebilsem diye düşünüyor, resim yeteneğimin olmayışına isyan ediyordum.

xxx

Yıllarca eski terminalin önünden her geçişte o geceyi düşündüm.

Yıkılırken hem üzüldüm hem sevindim…

Sevindim, bana o geceyi anımsatan mekan artık yok oluyordu, o rezilliğe bir daha tanık olmayacaktım.

Üzüldüm, o gecenin öyküsünü bir türlü yazamamıştım.

İşin aslı;

Yıllarca o gece yaşananları okuyup dinledikçe, yazmamanın hafifliğini hissettim.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar