Ben uyarayım da...
Ankara’da 100’e yakın insanımızın hayatını kaybetmesine yol açan ikiz terör eylemini gerçekleştirenlerin iki erkek olduğu açıklandı; eylem yerinden alınan DNA’lardan hareketle kimliklerinin tespiti de yakındır.
Kim olduklarını öğrendiğimizde rahatlayacak mıyız?
Onların da arkasında kim/ler ve hangi örgüt olduğunu, örgütün eylemi başka birileri hesabına yapıp yapmadığını öğrenene kadar işin peşini bırakmamalıyız.
Suruç’ta o kadar gencimizin canını alan terör eylemi sonrasında bıraktık da...
Teröristler, eylemlerini planlar, gerçekleştirmek için organize olur ve ölmeye hazır militanlarını sahaya sürerek hayata geçirirler. Bunların hepsi karanlık bir alanda olur biter. Eylemin üzerindeki perdeyi yırtmak isteyenin, son noktadan başlayarak planlama safhasına kadar eylemcilerin izini sürmesi gerekir.
Hiçbir izin bulunamadığı durumda, konunun uzmanı güvenlik elemanlarıyla istihbaratçıların, olayın künhüne vâkıf olabilmeleri zordur, ama yine de mümkündür. Ülkenin o sırada içinde bulunduğu durumda, böylesine bir eylemi, hangi örgütün, kimleri kullanarak ve -varsa- hangi dış bağlantıyla gerçekleştirdiğini farklı seçenekleriyle hesaplamak güç olmasa gerek.
Ortaya çıkan tablo “Kim/ler yaptı?” sorusunun cevabına yönlendirecektir.
Eylemleri planlayıp hayata geçirenlerin amaçları ne olabilir, düşünelim: Örgütün reklamını yapmak... Devleti zaafa uğratarak onu çok iyi bildiği güvenlikçi reflekslerine sürüklemek... Devleti yönetenleri, daha önce yanaşmadıkları ya da olumlu bakmadıkları konular üzerinde yeniden düşünmeye ve farklı tavırlar takınmaya sevk etmek... Halkı, sıradan insanları korkutup dehşete düşürerek haklarında alınacak en sert tedbirleri kabule razı etmek; demokrasiden vazgeçmeye bile hazır hale getirmek... Kafaları allak bullak ederek karıştırmak...
New York’ta ikiz kulelere uçakla saldırı eylemleri, ABD’yi, hiç değilse bir süreliğine, tanınmaz hale getirmişti, unutmayalım.
Daha geriye gidersek, tarihte, ilk bakışta basit gibi görünen bir terör eyleminden -sözgelimi Avusturya-Macaristan’ın kendi ülkesinde pek fazla sevilmeyen veliahtıyla eşinin Saraybosna’da bir Sırp tarafından suikasta uğratılması gibi- 1. Dünya Savaşı’nın çıktığı gerçeğiyle karşılaşırız.
Hepimiz, böyle acılı günlerde, devleti yönetenler ile güvenlik bürokrasisinden, sonuca kısa sürede ulaşıp bizleri aydınlatmalarını bekleriz. 100’e yakın insanın hayatını kaybettiği bir terör eylemi sonrasında “Kim yaptı, söyleyin” baskısı doğal karşılanabilir.
Ancak siyasi yönü bulunan eylemlerin “gerçeğine” erişmek zannedildiği kadar kolay değildir.
Özellikle de günümüzde...
Günümüzde terör odakları, örgütlerine veya amaçlarına hizmet ediyorsa, başka bir deyişle reklam değeri varsa, eylemleri çekinmeden üstlenirler. Ancak eylem, eyleme muhatap edilen devleti zaafa uğratmak gibi amaçlarla hayata geçiriliyorsa, terörist odaklar, adres şaşırtmak için ellerinden geleni yaparlar.
En sık başvurdukları yöntem de, eylemi, kendileri dışındaki bir odağa mal edecek biçimde planlamaktır.
Bunlara literatürde “false flag” operasyonları deniliyor. Öldürdüğü kişinin üzerine katilin başka birinin kartvizitini bırakması gibi bir şey...
Aldanırsanız, gerçek odak yerine, planlayanın kendisinden kuşku duymanızı istediği odağa sizi yönlendirmesine imkân sağlarsanız, hem eylemin sorumlusunu yakalayamaz hem de hiç ilgisi olmayan bir başka odakla (örgüt veya devletle) aranızı açmış olursunuz.
“False flag” operasyonlarıyla darbeler bile yapıldı bu ülkede; dikkatli olunmazsa, terörist, ülkeyi savaşa da sürükler...
Sözün özü şu: Dikkatli olalım.
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce