Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Baştan söyleyeyim, bu yazı çocuklarını yürekten seven, yüreklendiren, onların maddesel olduğu kadar ruhsal ihtiyaçlarını da görebilen, duyabilen, yerine getirebilen babalar için değil.

Onların Babalar Günü kutlu yürekten kutlu olsun. Benim babam gibi artık aramızda olmayanlara ise dualar gönderiyorum.

Cennet anaların ayağı altındaysa cehennem de -özellikle kız çocukları için- yanlış davranan babaların ayağı altında olmalı…

Yetişkinlikte bizi hayli zorlayan, ruhsal dengesizliğin, güvensizliğin, sevgi açlığının, mutsuzluğun ve hataların altında çoğu zaman, çocuklukta babayla ‘yaşanamayan’ duygu alışverişinin travması yatıyor.

*

Babalarının ‘ihtiyaç duyduğumuz şekilde doğru’ sevmediği, onaylamadığı, desteklemediği, suçlu hissettirdiği, görünmez kıldığı, güven telkin etmediği, birey yerine koymadığı evlatlar bu duyguları bir ömür başkalarında arıyor. Bir arkadaşta, bir akrabada, bir komşuda, bir dostta, bir kocada, bir evlatta çırpınıp duruyor. O insanlarda ne kendi çocukluğu ne de babası karşılıyor onu ama olsun, herkes yarasını tedavi etme peşinde kapı kapı geziyor.

Bir kısmı da, çocukluğunda neyi yaşadıysa onun güvenli alanına sığınmak istiyor yetişkinliğinde. Bildiğini arıyor. Şiddet uygulayan bir babadan şiddet uygulayan bir kocaya… Aşağılayan bir babadan aşağılayan bir sevgiliye… Müthiş bir kısırdöngü için yitip gidiyor hayatlar.

*

Bak, Franz Kafka da olsan, babanla olmuyorsan hayatla da olmuyor işte… Franz Kafka ne diyor ‘Çok sevgili babam’ diye başlayan mektubunda, “Çocuklarına verebileceğin herhangi bir ders değil örnek bir yaşamdı yalnızca…”

‘Biz de babamızdan böyle gördük’lere sığınmayın, gördüğünüzden memnun değilseniz içselleştirmeyin, kırın o devinimi. Sağlıklı bir toplum için önce ruhu sağlıklı evlatlar yetiştirin.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar