Başlarım eleştirinize!
“BİR kişinin yanılması bütün halkın yanılmasına yol açar, bütün halkın yanılması da sonradan teklerin yanılmasına...” Montaigne
CENGİZ Semercioğlu, geçen hafta başında ana teması ‘Sinemamızın 100. Yılı’ olan İstanbul Kitap Fuarı’nda duayen film eleştirmeni Atilla Dorsay için ‘onur yemeği’ verildiği gün Roger Ebert’i mezarında ters çevirecek bir öneri attı ortaya!
Philae’nin dünyadan 500 milyon kilometre ötede Rosetta’dan ayrılıp 67P kuyrukluyıldızının üzerinde zıp zıp zıpladığı dakikalarda Semercioğlu, “Vizyona giren filmi önce sinema eleştirmenlerine izletmek intihardır” başlıklı yazısında ‘zaten zor film beğenen’ eleştirmenler yüzünden insanların “O filme gitmeyelim, iyi değil” diye düşündüğünü, daha galası yapılmamış filmle ilgili eleştirmenlerin üç satırlık açıklamaları yüzünde negatif bir algı oluştuğunu yazdı.
Cengiz Semercioğlu filmi vizyona girmeden eleştirmenlere izletmenin ‘pazarlama taktiği açısından çok yanlış bir yöntem olduğunu’ belirterek yapımcıları da uyardı...
İPE SAPA GELMEZ KRİTERLER!
Semercioğlu’nun bu ‘dâhiyane’ fikrine katılmamak elde değil! Gerçekten de eleştirmenler kim oluyor!?...
Yapımcılar, yönetmenler filmlerini vizyona girmeden önce bu ‘her şeye burun kıvıran’ eleştirmenlere izleteceklerine ‘özel gösterimler’ düzenleyip bizim magazin sayfalarımızın değerli yazarlarına izletebilirler! Böylece filmleri gazetelerde eleştirmenlerin ‘yönetmenlik, oyunculuk, kurgu, sinematografi’ gibi ipe sapa gelmez, saçma sapan kriterleriyle değil; akıllı telefondan uzay araştırmalarına, trafik sorunundan fine dining restoranlarda yemek tadımına kadar her konuda fikir sahibi olan bizim magazin yazarlarımızın, “Wowww”, “Film yıkılıyor”, “O nasıl oyunculuk öyle”, “Bu film kaçmaz” gibi elle tutulur harika değerlendirmeleriyle yer alır...
INTERSTELLAR’IN APTAL YÖNETMENİ
Semercioğlu’nun filmleri vizyon öncesi eleştirmenlere izletmenin pazarlama açısından da yanlış olduğu uyarısını umarım Hollywood da dikkate alır! Örneğin Christopher Nolan, Semercioğlu’nu okusa 160 milyon dolar harcadığı Interstellar için “Karakterler uzay boşluğunda kayboluyor. Nolan epik bir film çekmiş ama seyirciyi eğlendirmeyi unutmuş” yazan The Guardian’dan Henry Barnes’a izletmezdi!
Yapılan bazı kötü eleştirilere rağmen Interstellar’ın 3 günde 50 milyon dolar hasılat yapması ya da bizim eleştirmenlerin bayıldığı Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu’nun 300 bin kişi tarafından izlenirken burun kıvırdıkları Düğün Dernek’in 7 milyon izleyiciye ulaşmasının konumuzla bir ilgisi yok tabii...
EŞ DOST YAZARLAR NİYE VAR Kİ!
Semercioğlu’nun önerisini filmlerle sınırlamak da hata olur bence! Hazır başlamışken çağrısını, “Eleştirmenler filmleri vizyona girdikten sonra da eleştirmesin”, “Şarkıcılar albümlerini müzik eleştirmenlerine dinletmesin”, “Yazarlar kitaplarını eleştirmenlere okutmasın”, “Aşçılar yemeklerini gurmelere tattırmasın” diyerek daha da genişletmek gerek... Konusunda uzman kişilerin bir sanat eserini değerlendirmesi kadar saçma bir şey olamaz nitekim! Gazetelerdeki eş, dost bu gibi durumlar için var... Onlar izleyip, dinleyip, okuyup beş para etmeseler bile “Yok böyle film”, “Olmaz böyle şarkılar”, “O nasıl cümle kurmak öyle” diyerek halkı pek de güzel yanlış yönlendirebilirler... Pazarlama açısından böylesi çok daha ‘adil’ olur çünkü! Bravo Cengiz! Montaigne gözlerinden öpüyor...
- Şarıklar emekli olur mu?5 dakika önce
- Sizin 'Melek Sayınız' kaç?2 gün önce
- Tyson-Paul maçı Türkiye'de abone sayısını uçurdu!4 gün önce
- Siz de 'Dünyanın Uğultusu'nu duyanlardan mısınız?5 gün önce
- Sahnelerde alkış enflasyonu var!1 hafta önce
- Dünyanın en büyük kitapçısı: TikTok2 hafta önce
- Yapay zekayla 'ölümsüz sanatçılar' çağına 'Merhaba'3 hafta önce
- Nerede o eski tişörtler!3 hafta önce
- Gelecekte hepimiz aynı şarkıyı mı dinleyeceğiz?4 hafta önce
- Aynı sıcaklığı nasıl farklı hissediyoruz?4 hafta önce