Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

HÜKÜMETİN Meclis’e sunduğu yeni yargı paketi hakkında çok şey yazılıp söyleniyor...

Pakette yeralan “makul şüpheli” kavramının sınırlarının, avukatların dosyalara erişememeleri iddialarının yahut adaletin âdil şekilde uygulanmasına engel teşkil edeceği söylenen diğer konuların tartışılması tabii ki gereklidir ve bu hafta Meclis’te ele alınacaktır, tamam...

Ama, paket bence yerinde ve aslında çok da gecikmiş olan bir maddeyi de içeriyor: Sosyal medya vasıtası ile yapılan hakaretlere beş sene hapis cezası verilmesi!

Mâlûm, iki seneye kadar hapsi gerektiren suçlarda tutuklama yapılmıyor ve bu suçları işledikleri iddia edilenler tutuksuz olarak yargılanıyorlardı. Tasarı kanunlaşırsa ceza yükseltildiği için sosyal medya ile etrafa hakaret yağdıranlar da bundan böyle tutuklanacak ve tutuklu şekilde yargılanacaklar.

Kimse kusura bakmasın! Eleştiri ile hakaret arasındaki farkı artık çoktan unutmuş hâle gelmiş olduğumuz için tasarının bu hükmü gayet yerinde bir karardır ve sosyal medya sitelerinde, Twitter’da, Facebook’ta, vesaire yerlerde aklına esenin “eleştiri” adı altında hakaretlerine uğrayan çok sayıda kişiden biri olarak tasarının bu hükmünün yasalaşmasını istemem de hakkımdır!

DELİKANLILAR VE AMAZONLAR

Sosyal medyanın yaygınlaşmasının ardından sadece çoluk-çocuk veya gençler değil, kazık kadar adamlar ve kadınlar klavye başına geçtiklerinde arslan kesilir hâle geldiler. Hepsi birer klavye delikanlısı yahut sosyal medya amazonu oldular, basıyorlar hakareti ve küfrü!

Şikâyet ediyor, dâvâ açıyorsunuz ama hepsi “Eleştiri hakkımı kullanıyorum” savunmasının ardına sığınıp edepsizliklerini makul gösterme çabasına giriyorlar. Mahkemenin atılan hakaret ve küfür mesajlarını hakikaten eleştiri mi yoksa şahsî hukuku ihlâl eden bir eylem mi olduğu konusunda karar verebilmesi aylar sürüyor, hele işin içine “demokratik hak” yahut “özgürlük” gibisinden savunma sosları da ilâve edildiğinde iş uzadıkça uzuyor! Neticede suçlu görülseler bile suçun müeyyidesi bulunmadığı yahut lâftan ibaret olduğu için heriflerle hatunlar bu işten yakalarını sıyırıyorlar ve hakaretlerini yemekle kalıyorsunuz.

Tasarıdaki “beş sene hapis” hükmünü işte bu yüzden destekliyorum!

ÇOCUĞA BELLETİR GİBİ...

“Hakaret”i “özgürlük” zannetmek şeklindeki düşünce sakatlığımız, aslında çok eski devirlere uzanır...

20. yüzyıl sonrasında en “özgür”, daha doğrusu özgürlük adı atında ipimizi koparmış olduğumuz dönem, 1908 ile 1913 arasıdır. İkinci Meşrutiyet’in ilânından sonra “Hürriyet geldi” denerek birbiri ardınca yayınlanan düzinelerce gazeteyi incelediğinizde, gerek makalelerde ve gerekse haberlerde özgürlüğün değil, sadece hakaretin yeraldığını görürsünüz. Yazarlar birbirlerine küfretmekte, okuyucular gazetelerde yayınlanan mektuplarında canları kimi istiyorsa ona ana-avrat dümdüz gitmekte, herkes birbirini “eski devrin adamı”, “mürteci”, “hırsız” yahut “muhbir” olarak suçlamakta ve bütün bu işler “basın özgürlüğü” kavramının arkasına sığınılarak yapılmaktadır.

İş öyle bir hâle gelmiştir ki, o devrin önemli iki köşe yazarı arasındaki polemik, taraflardan birinin söyleyecek sözü kalmayınca “Senin ne mal olduğunu eskiden beri bilirim. Manastır İdâdîsi’nde (Lisesi’nde) mubassır efendi (öğrencilerin derslerine nezaret eden görevli) seni bilmemne etmemiş mi idi?” seviyesine inmiştir!

“Basın özgürlüğü” kisvesine sığınarak yaşanan bu hakaret çılgınlığının neticesini de herhalde bilirsiniz! Sopa ile susturulduk ve çoook uzun seneler suskun kalmak zorunda kaldık!

Tasarı kanunlaştığı takdirde verilecek ilk cezalar sosyal medyanın tatmin maksadı ile hakaret vasıtası olarak kullanılmasının bir nebze de olsa önüne geçebilecektir ama yine de bir eksiğimiz kalıyor:

Sözlükleri, Twitter’ı, Facebook’u kullananlara “eleştiri” ile “hakaret” kavramlarının bambaşka şeyler olduğunu anlatmak, “Bak yavrum, şöyle dersen demokratik hakkını kullanıp eleştiri yapmış olursun ama böyle yazarsan ve şu kelimeleri de kullanırsan hakarete girer, bunun karşılığı olan beş sene hapis de aha orada duruyor!” diye bu işi üç yaşındaki çocuğa öğretir gibi belletmek!

Eleştiri ile hakaret arasındaki farkı artık tamamen unutmuş olduğumuz için, bu şekilde derslere hakikaten ihtiyacımız var!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar