Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ESKİLERİN her bayram tekrar ettikleri güzel bir söz vardı; “Rûzun hemîşe ıyd ola, ıydin saîd ola” derlerdi.

“Her günün bayram, bayramın mübarek olsun” demekti.

Bugün bayram; sizlerin de her gününüz bayram gibi, bayramınız da kutlu olsun!

Şimdi genellikle “Ramazan Bayramı” denen bu bayram, bundan 20-25 sene öncesine kadar genellikle şehirlerde “Şeker Bayramı” diye bilinirdi.

Daha da eskisini soracak olursanız, o devirlerde “Ramazan”, “şeker” yahut “Kurban Bayramı” ayırımı yokmuş; eskiler her iki bayram için de “bayram”ın Arapça karşılığı olan “ıyd” sözünü kullanırlarmış... Sohbet sırasında yahut yazıda hangi bayramın kastedildiği cümlenin siyakından, yani gelişinden zaten anlaşıldığı için ayırım yapmaya lüzum da hissetmezlermiş...

BU SÖZ NEREDEN GELİR?

Eski mektuplara, gazetelere, hattâ kartpostallara bakarsanız bunun böyle olduğunu, sadece tek bir ifadenin, “mübarek bayram” mânâsına gelen “ıyd-i said” sözünün kullanıldığını ama nadiren de olsa mutlaka bir ayırım yapılması gerektiğinde Şeker Bayramı’na “ıyd-i fıtr”, Kurban Bayramı için “ıyd-i edhâ” denmiş olduğunu görürsünüz.

“Kurban Bayramı”nın isminin nereden geldiği adından belli, o gün kurban kesildiği için böyle denmiş...

Peki, şimdi “Ramazan Bayramı” olan eskinin “Şeker Bayramı”na bu ismin neden verildiğini merak etmiş olabilirsiniz; eskiden milletin bayramda birbirine şeker dağıtması âdeti falan da olmadığı halde...

Yukarıda söyledim, eskiler Şeker Bayramı’na “ıyd-i fıtr” derlerdi; bu “yaratılış” ve “oruç görevinin tamamlanması bayramı” demekti... Kurban Bayramı da “kurban” anlamına gelen “edhâ” kelimesinden hareketle “ıyd-i edhâ” olurdu.

Eski asırlarda, bugün de olduğu gibi Ramazan nihayete erince dinî mükellefiyetlerini yani oruç tutma vazifelerini ifa edebilenler, görevlerini yerine getirmenin verdiği memnuniyetle “Allah’a şükürler olsun, oruç ve diğer ibadetlerimizi yerine getirdik ve mübarek bir Ramazan ayını daha hayırlısı ile idrâk ettik” derlerdi. İfadede geçen “şükür” kelimesi zamanla bayramın da ismi oldu ve Ramazan Bayramı’na asırlarca “Şükür Bayramı” dendi.

Derken, “şükür” kelimesi “şeker”e döndü ve “Şükür Bayramı” da “Şeker Bayramı” haline geliverdi!

BİR OKUMA HATASI

Kelimenin değişmesinin sebebi, bir okuma hatasıydı...

“Şükür” ve “şeker” kelimeleri eski harflerle aynı şekilde yani “şın-kef-rı” ile yazılırlar. Metinde geçen kelimenin “şükür” mü yoksa “şeker” mi olduğu sözün gelişinden anlaşılır ve kelime nasıl gerekiyorsa öyle okunur.

Halkın “Şükür Bayramı” dediği eskinin “ıyd-i fıtr”ının zamanla “Şeker Bayramı” hâlini almasının sebebi, işte bu okuma hatası idi. Asırlar boyunca doğru şekilde, yani “şükür” diye okunan kelime sonraları bu hatâ neticesinde “şeker” zannedilince bayramın ismi de değişiverdi..

Ve bir bayram fıkrası: Gerçi Şeker değil Kurban Bayramı ile alâkalıdır ama hoş bir fıkradır:

Hisarüstü’nde, şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nin bulunduğu arazide, 19. asırdan sonra İstanbul’un önemli Bektaşi tekkelerinden biri kurulmuştu: Nafi Baba Tekkesi...

Tekkenin şeyhi Nafi Baba, Kurban Bayramı sabahı elinde koskoca bir palamutla Hisar’ın yokuşundan çıkarken esnaftan birileri “Erenler, bayramda yoksa o palamutu mu kurban ettin?” diye sormuş... Şeyh efendi “Evet, hazret!” demiş... “Kıyamet gününde Sırat Köprüsü’nü ben bahren (denizden) bu balığın sırtında geçeceğim!”.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar