Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

GEÇEN gün üniversitelerin yayınladığı “hakemli” bilimsel dergilerin sefaletinden sözetmiş ve Gazi Üniversitesi’ne bağlı Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin yayınladığı “Gazi Akademik Bakış” isimli ama akademik tarafı sadece isminde kalan bir dergiyi de örnek diye göstermiştim.

Bilmeyenler için “hakemli dergi”nin neyin nesi olduğunu tekrar söyleyeyim:

90’lı senelerin sonuna doğru YÖK’ün başında bulunan zâtın mirasıdır... “Akademik” dergilere gönderilen makaleleri üniversite hocalarından müteşekkil bir “hakem heyeti” gözden geçirir, uygun bulunanlar yayınlanır ve yazının sahibi akademisyen de puan alır...

Trakya Üniversitesi’ndeki uluslararası doçentlerden biri bu derginin son sayısına “Enver Paşa’nın Naaşının Tacikistan’dan Türkiye’ye Getirilişinin Türk Basınında Yansımaları” başlığı ile ve “bilimsel” olduğu iddiasıyla bir makale yazmış, 1996’da naaşın nakli sırasında gazetelerde çıkmış yazıları güya toparlamış ve konu hakkında yazan gazetecilerin de “ideolojik” bir çetelesini çıkartmıştı. Yine sadece ismi “akademik” olan makalede hayatı boyunca sola meyletmeyen bendeniz “solcu” idim, neredeyse altmış senedir solda duran Ali Sirmen de “liberal” yapılmıştı. Daha dünya kadar yanlış ve eksik bilgi de cabası...

ŞAKA SANMAYIN, VALLAHİ CİDDÎ!

Yazım geçen Cuma günü yayınlandı ve o gün öğleye doğru Gazi Üniversitesi’nin Genel Sekreteri aradı. “Haklısınız, arkadaşlar bir hata yapmışlar, sözkonusu makaledeki yanlışlar gözden kaçmış, gerekeni yapacağız ve bundan sonra daha dikkatli davranacağız” meâlinde sözler duyacağımı beklerken ne dendiğini tahmin edersiniz?

Genel Sekreter “Yazınızda çok önemli bir bilgi yanlışı mevcut. Sözkonusu derginin üniversitemiz ile alâkası yoktur, dolayısı ile tekzip etmek istiyoruz” buyurmaz mı!

“Ne diyorsunuz beyefendi? Dergiyi elinize alın ve tekrar bakın. Hem kapağında, hem de bir çok yerinde üniversitenizin ismini görürsünüz” dedim ama öyle bir cevap aldım ki, inanın, hiçbir cevap, senelerden buyana beni bu kadar şaşırtmamıştı: “Dergide üniversitemizin ismi geçiyor ama bizden izin almadan kullanıyorlar. Bu işi İnkılâp Tarihi Merkezi’nin başındaki hanım profesör yaptı. Defalarca uyardık, ‘Üniversitenin adını kullanmayın’ dedik ama dinletemedik, hâlâ kullanmaya devam ediyor. Hem zaten o bölümü daha önce kapatmak istedik ama ‘Atatürk’ün ismini taşıyan bir üniversitede Cumhuriyet Tarihi Bölümü’nü kapatıyorlar’ diye ortalığı karıştırdılar ve yapamadık”.

Genel Sekreter’in daha sonra anlattıklarını hiç yazmayayım, Gazi’de hadise çıkar!

Böylesine akıl ve mantık dışı bir işi aklınız almamış olabilir, daha anlaşılır şekilde ifade edeyim: Gazi Üniversitesi’nin İnkılâp Tarihi profesörlerinden biri, -haydi, ismini de vereyim: Prof. Dr. Hale Şıvgın!- “Akademik Bakış” diye “hakemli” bir dergi çıkartmak istemiş ve mensubu olduğu üniversitenin isminden destek almak maksadı ile derginin adına üniversiteden izin almadan, kendi başına “Gazi” kelimesini de ilâve edivermiş. Üniversite “İsmimizi kullanamazsınız” dediği halde profesör hanımefendi kulak asmamış, içerisinde gazetecilerin ideolojik görüşlerinin çetelesinin de tutulduğu bu şekilde “bilimsel” yazılarla dolu tam 17 sayı yayınlamış, üstüne üstlük dergisine üniversitenin internet sitesinde de yer verdirebilmiştir!

SAVUNMA DEĞİL, ACZİN İTİRAFI

Herhangi bir adamın yahut hatunun Habertürk’ten izin almadan “Habertürk Allâme”, “Habertürk Coğrafya” yahut “Habertürk-Mavi Gözlü Dev” gibisinden isimlerle bir dergi çıkartması hukuken nasıl mümkün değilse, bir üniversite hocasının da müsaade almadan üniversitenin ismini kullanması aynı şekilde ve hukuken mümkün değildir. Ama, Gazi Üniversitesi anlaşıldığı kadarı ile isim gasbının karşısında duramamış, Atatürk’ün adının kalkan olarak kullanıldığı bu akademik sefalet faaliyeti ile isminin tecavüze uğraması karşısında sesini çıkartamamış ve internet sitesinden mâlûm derginin izlerini dört günden buyana silme çabasını bile hâlâ tamamlayamamıştır! Bunca senelik gazeteciyim, şimdiye kadar bilimsel yayınlarda gördüğüm hatalarla, farkettiğim intihallerle, çarpıtmalarla, vesaire ile alâkalı dünya kadar yazı yazdım ama böyle bir akademik sefalet ve aczin itirafı olan bu şekilde bir savunma ile ilk defa karşılaşıyorum!

Geçen gün “Üniversitelerde ‘İnkılâp Tarihi’ ile ‘Uluslararası İlişkiler’ bölümlerinin ne işe yaradıklarını bir türlü anlayamıyordum ama şimdi öğrendim: Saçmalıyorlarmış!” diye yazmıştım... Bu bölümlerin meğerse bilmediğim başka faaliyetleri de varmış: İsim gasbı ve yalan-yanlış yayıncılık!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar