Türk arkeolojisi artık maalesef şaibe altındadır!
Bir hafta boyunca merak ettiğim cevabı geçen gün Ömer Erbil, Hürriyet’teki yazısında verdi: Hatay’da bulunan, üzerindeki ifadelerin yanlış okunması bir tarafa tarihlendirilmesi bile tartışmalı olan ama bol bol reklâmı yapılan iskeletli mozayiği kimin bulduğu muammasının cevabını...
Haberi ve arkasından gelen tartışmayı hatırlarsınız: Hatay’da üç panodan meydana gelen ve sağ tarafı tahrip olmuş bir mozaik bulunmuştu, üzerinde “Neş’eli ol, hayatını yaşa” yazdığı iddia ediliyordu... Mozaik basına gösterildi; hem bu ifade, hem de üzerindeki iskelet sayesinde bir hayli de ses getirdi ama Avrupalı arkeologların kendi aralarındaki akademik yazışmalarda “Mozayikte böyle birşey yazmıyor, yanlış okumuşlar” demeleri üzerine konuyu gündeme getirdim ve tahminler doğru çıktı: Eski Grekçe ile olan ifade tam anlaşılmıyor ise de yazıda öyle “Neş’eli ol, hayatını yaşa” falan denmiyordu, hattâ bazı iddialara göre tarihlendirme bile yanlıştı.
Merak ettiğim bir başka konu daha vardı: Mozayiği kimin bulduğu, yani görüntü bakımından son derece enteresan olan bu eseri ortaya çıkartan, daha doğrusu keşfeden arkeoloğun ismi...
BOTOKSTAN YANLIŞ OKUMAYA!
Her iki meseleyi de gündeme getirdim; önce mozayiğin üzerindeki yazının ya bilgisizlik yahut basının dikkatini çekebilmek, yani reklâm maksadıyla alâkasız bir şekle getirildiği ortaya çıktı. Derken, Ömer Erbil iskeletli mozayiği keşfeden ama Hatay Müzesi’nin ismini her nedense bir türlü vermediği arkeoloğun Millî Eğitim Bakanlığı’nın kadrosunda bulunan ve Hatay’a geçici görevle gönderilen Bülent Demir olduğunu yazdı...
Hatay’da yaşanan bu trajikomik ve bilim dışı hadise, artık bazı tuhaflıkların mutlaka üzerinde durulmasını ve sebeplerinin ortaya çıkartılmasını gerektirir bir vaziyet almıştır!
Önce yine Hatay Müzesi’nde bir sene önce yaşanan bir başka tuhaflığı hatırlatayım:
Basın, geçen sene bu zamanlarda yine Hatay’da yaşanan bir “İsis tartışması”na yer vermişti. Mısır tanrıçası İsis’in mozayiğinin restorasyon sırasında tahrip edildiği yahut müzenin internet sitesine konan fotoğrafının üzerinde oynandığı söylenmiş, hattâ mozayiğin “botokslandığı” yolunda espriler bile yapılmıştı.
Derken, mâlûm “iskeletli mozaik” meselesi ortaya çıktı. Panoların üzerindeki yazıların yanlış okunması veya dikkat çekecek ama aslı ile alâkası olmayacak şekilde aksettirilmesi, üstelik tarihlendirmesinin bile hatalı yapılması bir tarafa, ortada daha vahim bir durum vardı: Müzenin mozayiği keşfeden arkeoloğun ismini gizlemesi!
Arkeolojik eserler, özellikle de önemli parçalar, bütün dünyada bu eserleri ortaya çıkartan arkeoloğun ismi ile beraber bilinir ve önemli bir keşif duyurulduğunda arkeoloğun adı da mutlaka verilir. Mesele işte burada, Hatay Müzesi’nin bu etik kuralı her nedense uygulamamasında! Hem mozayiğin üzerindeki yazı yanlış okunuyor, hem tarihlendirmede kuşkular oluyor, hem de eseri keşfeden arkeoloğun isminden hiçbir şekilde bahsedilmiyor ve ismin bir müze görevlisinin “ileride yayınlanacak olan bilimsel makalesinde yeralacağı” gibisinden tuhaf ve etik dışı bir muamma haline getiriliyor.
İNANMIYORUM, SİZ DE İNANMAYIN!
Dolayısı ile, Kültür Bakanlığı’nın Hatay Müzesi’nde son zamanlarda yaşanan bütün bu garabeti, yani botokslama yahut yazıların yanlış okunması gibisinden iddiaları artık derinlemesine ele alması, bu müzenin akademik davranışlarını ciddî şekilde gözden geçirmesi şarttır!
Ben, bütün bu iddialar aydınlığa kavuşana kadar Türkiye’de şu anda yapılan ve bundan böyle yapılacak arkeolojik keşiflerin doğruluğuna artık maalesef inanamayacağım. Meselâ, Konya’nın Beyşehir ilçesinde geçenlerde ortaya çıkartılan ve üzerinde atyarışı kurallarının yazılı olduğu söylenen eser hakkındaki bilgilerin doğruluğu bir tarafa, arkeologlarımız “Hazreti Musa’nın ahit sandığını bulduk” deseler bile inanmam mümkün değil!
Sizler de böyle yapın, Hatay’daki belirsizlik aydınlanana kadar yeni arkeolojik keşifler konusunda yapılacak açıklamaları ciddiye almayın! Zira, Türk arkeolojisi şimdilik şaibe altındadır!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce