Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Alman gazetesi Die Welt, önümüzdeki cumartesi günü Malta’da yapılacak olan Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye ile görüşmelerin askıya alınıp alınmaması konusunun ele alınacağını yazdı...

Bakanlar, gruplar, komisyon, vesaire toplanıp önce “Türkiye’nin izlenmesini” isteyecek, sonra Ankara’nın müzakere kurallarını ihlâl edip etmediğine bakacak ve büyük ihtimalle görüşmelerin durdurulmasını tavsiye edeceklermiş. Bize “İşte, kapı orada” demeleri için birliğe üye 28 ülkenin onayına da ihtiyaç yokmuş, AB vatandaşlarının yüzde 65’ini temsil eden 16 ülkenin oyu kâfi imiş.

Avrupa sevdalısı diplomatlarımız şimdi “Adamlar ya görüşmeleri durdurursa hâlimiz nice olur?” diye ne endişe, ne heyecan, ne vesvese içerisindedirler kimbilir!

TAKINTILI ÖĞRETMEN MİSÂLİ

Hafta sonunda yapılacak toplantıyı öyle diplomatik üslûba falan sapmadan basit şekilde ifade edeyim: “Türkler verdiğimiz ev ödevlerini acaba yapabilmişler mi?” diye rutin bir kontrole girişecekler ama hani öğrencilerinden bazılarını sevmeyen, hattâ nefret eden takıntılı öğretmenler vardır da çocuk ağzıyla kuş tutsa bile “Bu oğlan adam olmaaaz!” diye tutturup yine iyi not vermez ya... İşte onun gibi peşinen “I ııııh! Türkler’den bir şey çıkmaz, bunları tekrar çaktıralım” diyecekler; derken raportör, gözlemci, kontrolcü, jurnalci kabilinden birileri “İsa hakkı için, bu Türkler’e Avrupalı olmanın yolunu bir türlü öğretemiyoruz. Baksanıza, ödevlerini bile hâlâ doğru dürüst yapmıyorlar” gibisinden vıdıvıdı edecek ve neticede kurul kararı ile sınıfta kalmamıza karar verilecek, yani görüşmeler bilmem kaçıncı defa askıya alınacak.

Ve biz, imtihan kapısında ellerini kavuşturup başını eğmiş haylâz talebe misâli başımıza gelecekleri, uğrayacağımız hakaretleri önceden bile bile ve göz göre göre bekleyecek, sonra bir-iki sert açıklama yapıp yine tâââ en başa döneceğiz.

“Bu memlekette kendini Avrupalı olarak gören ve Avrupa’nın bizi bünyesine alacağına samimi şekilde inananlar acaba hakikaten mevcut mudur?” diye hep merak etmişimdir. Böyle bir ümide bağlanıp kalmış olanlar şayet mevcut iseler, eskilerin “safdil” dedikleri boyunları bükük bîçareler böyle Avrupa sevdâlılarımızın yanında dâhî sayılırlar! Hele, Avrupa ile son yaşadıklarımızın ardından bile üyelik ümidini kaybetmemiş olanlar ise Einstein’dan da ileri zekâ sahipleridir.

Hâlâ neyi bekliyoruz? Adamların cumartesi günü kimbilir kaçıncı defa “Ödevini yapmamışsın, birkaç sene daha çalışıp gel, tekrar bakalım” diye izzet-i nefsimizi yine ayaklar altına almalarını mı?

FIRSATIN BÖYLESİ AZ GELİR

“Raportör”, “gözlemci”, “denetçi”, vesaire denen Avrupa komiserleri neredeyse 150 küsur seneden buyana Türkiye’de cirit atmışlar, rapor üstüne rapor yazmışlardır ama lehimize kaleme alınmış olan tek bir rapor yoktur! Bu 150 küsur sene içerisinde hazırlanmış olan her raporun sonunda önümüze konmuş bir “talep listesi” vardır, taleplerin tamamını yerine getirdiğimiz zamanlarda bile mutlaka daha da uzun bir başka talep listesi ile gelmişlerdir ve ödevimizi yapmadığımız takdirde de uğradığımız hakaretin bini bir parayadır!

Avrupa Birliği’nin önümüzdeki cumartesi günü yapılacak olan Dışişleri Bakanları toplantısı, işte bu bakımdan bizim için mükemmel bir fırsattır! Adamların yeniden “Git, çalış da gel” demelerine fırsat bırakmadan, toplantının bir-iki gün öncesinde “Senin de, birliğinin de, kriterlerinin de, topluluğunun da!...” diyebilmemizin, bizi bir buçuk asırdan buyana oyalayanların yüzlerine karşı onlar hakkında düşündüklerimizi gönül ferahlığı ile ve ağız dolusu sözlerle ifade edebilmenin fırsatı...

Böyle bir fırsat, emin olun her zaman çıkmaz!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar