Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İki dostun arasında kalmak zordur ama dostlarınızdan biri öbürü hakkında haksız sayılabilecek sözler ettiği takdirde araya girip işin doğrusunu anlatmak şart olur!

Dostum Prof. İlber Ortaylı’nın geçenlerde bir diğer dostum, Mehmet Çebi için Hürriyet’teki köşesinde yazıp bir TV programında söyledikleri gibi...

İlber’i çileden çıkartan hadise, Kübra Par’ın önceki hafta Habertürk’te Mehmet Çebi ile yaptığı mülâkat, birkaç gün sonra da Fatih Altaylı’nın Çebi’yi destekleyen yazısı idi.

Önce, bilmeyenler için Mehmet Çebi’nin kim olduğunu söyleyeyim: 70-80 seneden buyana dar bir çevrenin merakı olmaktan çıkamayan hat sanatımızı ayağa kaldıran, hattın birçok eve girmesini sağlayan, bu konuda ardarda müsabakalar ve sempozyumlar düzenleyen, neticede hattatlar ile müzehhiplere istihdam imkânı sağlayan bir “uzman”dır. Hattın yanısıra Türk resmini de en iyi bilenlerin, yurtdışındaki müzayedeleri yakından takip edip bu müzayedelerden sık sık bizimle alâkalı ve Türkiye’de olması gereken objeleri satın alanların ilk sıralarında yeralır ve bir de müzesi vardır: Dünyanın ilk “Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesi”nin sahibidir.

KÜÇÜMSEMEDEN ELEŞTİRMEK!

Mehmet Çebi, Kübra Par’a Esenler’de açılacak olan yeni ve büyük müze ile ilgili hayallerinden bahsediyor, dünyanın diğer müzeleri ile eser sergilemek için değiş-tokuş yapılabileceğini söylüyor ve teşhir mekânı bulunmadığı için depolarda tutulan objelerin bu sayede gün yüzüne çıkabileceğini anlatıyor; Fatih Altaylı da “Projenin hayata geçirilmesi için büyük çaba sarfeden Mehmet Çebi’ye minnet duyuyorum” diyordu.

İşte bu ifadeler ve çabalar İlber’i nedense hiddetlendirdi ve köşesinde Mehmet Çebi’ye demediğini bırakmadı.

Karşınızdakinin görüşlerine katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, hatâ ettiğini söyleyebilirsiniz ama küçümsemeden ve hakaret etmeden! İlber Hoca’nın Mehmet Çebi’den bahsederken “Kendi donanımına bakmadan ...değiş tokuşa girmeye niyetlenen isimler türedi. ...Yedi yıllık müze müdürlüğüm sırasında kendisini müzemizde bir tedkikat yaparken görmedim” demesi, bizzat müze sahibi olan bir uzmanı “Bu gibilere sormak lâzım: Ne vakittir müze geziyorsun?” diye aşağılamaya çalışması, “Teşvikiye’de hüsn-ü hat (“hüsn-i hatt” demek istiyor) pazarlayan ve satan...” gibisinden küçümseyici sözler sarfedip “Yetişmiş ve görmüş olmak lâzım” ifadesi ile yok saymaya çalışması ayıptır ve bir hocaya yakışmaz!

Meselenin asıl boyutu ise bambaşka: Müzelerimizin depolarında yersizlikten dolayı teşhir edilemeyen büyüklü-küçüklü 3.5 milyon civarında obje var! Mehmet Çebi depolardaki eşyaların teşhirine çaba gösterilmesini, bunu sağlayabilmek için de yeni müzeler kurulmasının lâzım olduğunu ve bütün dünyada uygulanan “sergi maksadıyla takas” uygulamasına geçilmesi gerektiğini söylüyor ama “Bu işi ben yapacağım” demiyor, sadece “Yapılmalıdır” diyor, o kadar!

FİKİR ÖNCE KİMDEN ÇIKTI?

İlber Hoca yazısının başında “Beyefendi, Topkapı Sarayı’nı müze sanıyor” dedikten, yani Topkapının “müze olmadığını” iddia ettikten sonra “Yedi yıllık müze müdürlüğüm...” ifadesini kullanarak Topkapı’nın “müze” olduğunu zaten kabul ediyor.

İyiniyetli temennilere karşı ağır ifadelerle müdahaleye kalkışmak hem insaf ve adalet ölçülerinin dışındadır, hem de düzgün çabalara destek yerine köstek olup daha ilk aşamada o çabanın önünü kesmeye çalışmak ulemadan birinin yapmaması gereken iştir! Hele, İlber’in değil ama başkalarının söylediği gibi “British Museum gibi bir mekân kurabilmek ne haddimize? Yapamayız, edemeyiz, millet olarak yeteneksiziz” gibisinden kendi kendimize hakaretler ise asla!

İlber Hoca, Topkapı Sarayı’nın “müze” olmaktan çıkartılması, “saray” hâlinde muhafaza edilmesi ve bunun sağlanabilmesi maksadıyla da Topkapı’daki birçok objenin başka bir mekâna nakledilmesi gerektiğini, zira eserlerin artık ziyaretçilerin nefeslerinden bile zarar görecek hâle geldiklerini haklı olarak seneler boyunca söyledi...

Şimdi sadece Topkapı Sarayı değil, depoları lebâlep dolu diğer müzeler için de yapılmak istenen budur, yani İlber Ortaylı’nın fikir babalarından olduğu fikrin hayata geçirilmesine çalışılmaktadır; ne mutlu İlber Hoca’ya!

Yazının girişinde de söyledim: Birbirleri ile farklı düşünen dostların arasında kalmak zordur ama dostlarınızdan biri diğeri hakkında haksızlık ettiği takdirde işin doğrusunu söylemek şarttır ve bugün bu şartı yerine getirdim!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar