Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İRAN, günlerdir hayli karışık. Gösteriler devam ediyor, hayatlarını kaybedenlerin sayısı artıyor, yetkililer sabırlarının sonuna geldikleri takdirde sertleşebileceklerini söylüyorlar ve Amerikan Başkanı Trump saçmalamada hemen her gün daha da ileri giderek İranlılar’ı rejime karşı ayaklanmaya davet ediyor!

Bu yazıyı yazdığım sırada, olaylarda ölenlerin sayısı 28’i bulmuştu!

Peki, bu gösterilerin daha da şiddetlenmesinin neticesinde İran’ın geleceği nasıl bir şekil alır, rejimin değişmesi ihtimali mevcut mudur, yani kısacası İran’da ne olur dersiniz?

Cevabı iki kelime ile vereyim: Hiçbirşey olmaz!

İran’da son bir haftada yaşananlar “İnkılâb”ın, yani İslâm Devrimi’nin ilk zamanlarında Tahran’da bulunmuş ve hadiselere bizzat şahit olmuş benim gibi kişiler için önemli birşey değildir. Birkaç günden buyana olup bitenler o günlerde meydana gelen ve Şah rejiminin ortadan kalkması ile neticelenen başkaldırının yanında değil “ayaklanma”, geniş çaplı birer gösteri bile sayılmaz. İran’ın özellikle taşrasındaki son protestolar ile devrimin ilk günlerinde Şah’ı devirmek maksadı ile toplananların eylemlerini, meselâ ismi sonradan “Âzâdî” yani “Özgürlük” yapılan Şahyâd Meydanı’nda biraraya gelen birkaç milyon kişinin gösterilerini mukayese imkânı yoktur!

GEZİ’Yİ HATIRLAYIN, KÂFİ

1953’teki Muhammed Musaddık hadisesini, yani Şah’ı İran’ı terketmeye mecbur bırakan Başbakan Musaddık’ın Amerikan destekli bir halk hareketi ile alaşağı edilmesi sırasında Tahran’da yaşananların ayrıntılarını o günlerde İran’da bulunup hâdiselere şahit olanlardan defalarca dinlemiştim.

İran’da bugünkü olaylar ile devrim günlerinde ve daha önce Musaddık darbesi sırasında meydana gelenler arasında protestolara katılanların adedi, güçleri ve etkileri konusunda bağlantı kurulması imkânsızdır. Geçmişteki başkaldırılar hayli geniş çaplıdır, şimdikiler ise eskiden yaşananların yanında gayet küçük protestolar olarak kalır!

Başkan Trump ile Batı basınının abartmalarına, son eylemlerin İran’da rejimi değiştirebileceği yolundaki iddialarına bakmayın ve yabancı, özellikle de Anglosakson basının bizdeki Gezi Olayları sırasındaki “Türkiye’de iktidar gitti-gidiyor” şeklindeki yayınlarını hatırlayın...

Bizimle ilgili olarak yapılan tahminler nasıl boş çıktı ise, İran’da da aynısı olacak, yani tahminler tutmayacaktır; zira Tahran’daki rejimi beğenin yahut beğenmeyin, destekleyin veya karşı çıkın, sistem bütün sıkıntılara rağmen oturmuştur ve gösterileri bastırabilecek güçtedir. Başkaldırılar bastırılır ama zaten sert olan rejim bunu yaparken kimsenin gözünün yaşına bakmaz ve neticede olan hayatlara olur, yani çok fazla can kaybı yaşanır.

TEMENNİLER VE GERÇEKLER

Meselenin bir de Türk basınını alâkadar eden tarafı var:

Açık söyleyeyim: Basınımız İran’ı bilmiyor, bilmemesi bir tarafa neredeyse kırk seneden buyana öğrenmek maksadıyla ufak da olsa bir çaba göstermiyor ve temennileri ile gerçekleri hiç durmadan karıştırıyor!

İran’daki gelişmeler konusunda değerlendirme yaparken, iki hususun bilinmesi ve mutlaka gözönüne alınması gerekir: Şii doktrininin İran’ın sosyal hayatı üzerindeki etkisi ile Tahran Çarşısı’nın siyasetteki rolünün...

Şii inancının temellerini, meselâ “Mehdî” kavramının İranlılar’ın üzerindeki etkisini iyice bilmeden ve bu inanç sisteminin ayrıntılarına hâkim olmadan İran’ın geleceği ile alâkalı bütün tahminler boş çıkacak, Tahran’da rejimlerin değişmesinde her zaman anahtar rolü oynayan Çarşı’nın, yani “Bazar”ın tutumu gözardı edilerek yapılacak bütün yorumlar da aynı şekilde boş sözlerden ibaret kalmaya mahkûm olacaktır.

Dedim ya, İran hakkında temennilerimiz ile gerçekleri birbirinden ayıramıyoruz ve tahminlerimiz işte bu yüzden hep boş çıkıyor!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar