Teşvikiye modeli cenaze
GEÇEN gün bizim Ayşe Özek’in akrabasından bir hanım vefat etmişti, gazeteden cenazeye giderken “Teşvikiye Camii restorasyona alınmış, iki sene kapalı kalacakmış, vallahi yandık!” diye yakınıyordu.
Şikâyetinin sebebi vakit namazlarını yahut kazaya bıraktıklarını kılmak için hergün Teşvikiye Camii’ne gitmesi ama tamirat yüzünden şimdi başka bir cami veya mescid seçmek zorunda kalması değildi... Ailesinin cenazeleri neredeyse bir asırdan buyana hep Teşvikiye’den kaldırılıyordu ama şimdi yeni bir yer bulmak zorunda kalacaklardı ve “Yarın ölsem, kimbilir nereye götürecekler?” diye esefleniyordu...
Ben de aslında Ayşe ile aynı dertten mustaribim, bizim için de son yolculuğun çıkılacağı terminal yüz küsur seneden buyana hep Teşvikiye Camii’dir ama bu iki sene içerisinde bana da emr-i hakk vâki olduğu takdirde aile geleneğimizden bir halka kopmuş olacak ve nereden yolcu edileceğimi Allah bilir...
TANIYABİLENE AŞKOLSUN!
Sırası gelmişken, son zamanlarda ortaya çıkan “Nişantaşı” tartışmalarına küçük de olsa bir katkı yapayım:
“Nişantaşı” ile “Teşvikiye” ucuca iki semttir ama birçok bakımdan birbirlerinden farklıdırlar. Âdetleri farklıdır, hayat tarzları değişiktir, Nişantaşı’nın son senelerde gittikçe artan uçukluğuna ve hattâ şımarıklılığına Teşvikiye’de pek rastlanmaz, üstelik idarî bakımdan da başkadırlar; Nişantaşı belediye olarak Şişli’ye, Teşvikiye de Beşiktaş’a bağlıdır.
Teşvikiye’de bu iki mahallenin özelliklerini taşıyan tek bir mekân vardır: Teşvikiye Camii...
Semt gençlik senelerime kadar camii ile beraber aslında daha rabıtalı idi, pek öyle Nişantaşı havasında değildi ama Nişantaşı’nın yeni mekânları ile hayat tarzı Teşvikiye’nin âdetlerini az da olsa etkilerken asıl tesirini Teşvikiye Camii’nde gösterdi. Cami göçüp giden sosyete mensuplarını ve şöhretleri son yolculuklarına uğurlama mekânı oldu, olunca da ortaya eskiden pek görmediğimiz kendine mahsus bir “cemaat” ile “cenaze ritüeli” çıktı...
Bu cemaatin dışarıdan görünüşünü kısaca anlatayım:
Cenazeye gelen hanımları tanımak imkânsız gibidir, zira sanki dostlarını uğurlamaya değil, defileye yahut partiye gelmiş gibidirler; çehreleri botoks sayesinde birbirinin aynı dolgun hâli almıştır, saç stilleri arasında zaten fark yoktur, zira hepsi “sosyete sarısı” denen Koleston 8.1 yahut 9.1 ile boyanmıştır, fularları da genellikle Hermes’dir.
Buraya kadar tamam, kimin kim olduğunu farkedebilirsiniz ama aslında maskeli soygunlarda işe yarayacak olan, bizde ise cenaze merasimi aksesuvarı niyetine kullanılan kapkara ve suratın yarısını örten o koskoca Cartier gözlükler yok mu!
YA ‘GEL’ EMRİNİ HEMEN ALIRSAK?
Tanımaya engel olan, işte bu gözlüktür! Hanımefendilerden biri sizi görünce başsağlığı temennisini hatırına getirmeden porselen dişler yüzünden tıslamayı andıran tuhaf bir sesle “Canım, n’aber, nassssın?” diye sorar, ama kiminle teşerrüf ettiğinizi çıkartamadığınız için sözü evirip çevirip birşeyler söylemeye çalışırsınız. Muhatabınız tanıyamadığınızı farkedince hemen “Aşkolsun, unutulduk mu?”yu yapıştırır ve “Tanıdım ama işte şu gözlük yani...” diye gevelemeye mecbur kalırsınız...
Teşvikiye’den kalkan cenazelerin erkek cemaatine gelince...
Yazları çorapsız giyilen loafer, göğsünde ilân panosunu andıran logonun bulunduğu son moda bir tişört, kışları en pahalı mağazalardan alınmış kaşmir bir palto yahut avcı işi mont ve aynı şekilde koyu renk gözlük!
Ama çok şükür erkekler eşarp kullanmadıkları ve surat boyu gözlük takmadıkları için kimin kim olduğunu seçebilmenizde zorluk çekmezsiniz...
Teşvikiye Camii’nde iki sene boyunca bu manzaraya, yani rahmetli Hasan Pulur’un sözünü ettiği “Müslüman kokteyli”ne maalesef şahit olamayacağız! Ama cami restorasyona alındığı için cenaze meselesini dert edinenler sadece Ayşe ve benim gibi Teşvikiyeliler değil! Cenaze sonrasında uğranılması âdet olan restoranlar ile cemaatin olmazsa olmazını, yani caddenin trafiğini altüst eden Mercedes S’lerini yahut BMW 7’lerini alan valeler ile değnekçiler de mâtemde...
Ama dedim ya, tamirat bitmeden “Gel!” emrine muhatap kaldığımız takdirde bilmem ki nereye götürecekler?
İşte, bunun merakındayım!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce