Nizâmülmülk'ten Binali Bey'e uzanan Başbakanlık Müzesi
ÖNÜMÜZDEKİ birkaç gün içerisinde hem Türkiye’nin yönetimi, hem de idare tarihimiz bakımından çok önemli bir değişiklik yaşanacak: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te yemin etmesinin ardından başbakanlık makamı tarihe intikal edecek...
Başbakanlığın ve dolayısı ile başbakanın bundan böyle mevcut olmaması zannedildiği gibi cumhuriyet ile beraber kurulan bir makamın lâğvı değil, Türk Tarihi’nin bütün safhalarında değişik isimlerle de olsa vârolmuş bir uygulamanın yerini yepyeni bir sistemin alması demektir.
Tarih kitaplarında sık sık bahsedilen “vezir”, “veziriâzam”, “sadrâzam” ve “başvekil” ile 1960 sonrasının “başbakan”ı aynıdır! Sultanlık ve imparatorluk devirlerinde hükümdarın “mutlak vekilliğini” yapan “veziriâzam” yahut “sadrazam” unvânlı devletlûların yerini Cumhuriyet’ten itibaren “başvekil” ile “başbakan” almıştır ve önümüzdeki günlerde yapılacak değişiklik ile son bulacak olan, bin küsur senelik işte bu uygulamadır.
SADECE İSİMLER DEĞİŞTİ!
“Vezirlik”, yani “başbakanlık” makamının geçmişinin neredeyse iki bin küsur sene olduğuna ve kurulan ilk Türk devletinden itibaren mevcut bulunduklarına inanılır ama Türk tarihinde belge ile kayıtlı ilk “vezirlik” onuncu asırda ortaya çıkan Karahanlılar Devleti’ndedir. Bu makam tarih boyunca birbirinin devamı olarak kurulan bütün Türk devletlerinde, meselâ Gazneliler’de, Harezmşahlar’da, Altınordu’da, Karahanlılar’da, diğerlerinde ve nihayet Selçuklular ile ardından Osmanlılar’da da vardır ve gelenek Cumhuriyet’e, bugüne kadar devam etmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Forsu’nda bulunan ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki bazı resmî merasimlerde o devirlerin üniformalarını giymiş askerler tarafından temsil edilen 16 Türk Devleti’nin tamamında bir “vezir”, yani “başbakan” görev yapmıştır...
Nizâmülmülk, Çandarlı Halil, Sokollu Mehmed, Köprülü Mehmed, Merzifonlu Kara Mustafa, Mustafa Reşid ve Talât Paşa gibi bütün vezirler ve sadrazamlar ile Adnan Menderes, Şemseddin Günaltay, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve nihayet bugünün başbakanı Binali Yıldırım arasında protokol bakımından hiçbir fark yoktur. Fark sadece öncekilerin taşıdığı “vezir”, “vezir-i âzam” ve “sadrazam” unvânının sonradan “başbakan” olmasıdır ama makamlar ile görevler aynıdır.
Başbakanlığın önümüzdeki günlerde tarihe intikal etmesinin ardından hem geçmişimiz ile irtibatı devam ettirmek, hem de gelecek nesillerin asırlar boyunca vârolmuş bu makamdan haberdar olmalarını sağlamak maksadıyla yapmamız gereken önemli bir iş var: Ankara’da bir “Başbakanlık Müzesi” kurmak!
YERİ ŞİMDİDEN HAZIR...
Birkaç kısımdan meydana gelebilecek bu müzede ağırlığı Cumhuriyet devri teşkil eder; ilk bölümde Ankara Hükümeti’nin “İcra Vekilleri Heyeti Reisleri” nin, yani ilk başbakanlarımız olan Mustafa Kemal’den Fevzi Paşa’dan ve Rauf Orbay’dan son başbakan Binali Yıldırım’a kadar bütün hükümetlerin başkanlarının fotoğrafları, onlarla alâkalı bilgiler, önemli arşiv belgeleri, ailelerinden yahut devletin demirbaşından temin edilecek eşyalar ve en önemlisi de “devlet mühürleri” sergilenir.
Bir diğer bölüm Osmanlı dönemine ayrılır, burada Orhan Gazi’nin 1348 Temmuz’unda vezirlik makamına getirdiği Hacı Paşa’dan itibaren saltanatın 1 Kasım 1922’de kaldırılması sırasında vazifede bulunan son sadrazam Tevfik Paşa’ya kadar bütün sâbık sadrazamlar ile alâkalı hatıralar yeralır, diğer bölümde de eski Türk devletlerindeki vezâret makamı hakkında bulunabilen belgeler, panolar ve çizimler yeralır.
Böyle bir müzeye hakikaten ihtiyacımız var, zira artık uzak geçmişimizi bir tarafa bırakın, yakın geçmişimizi bile maalesef bilmiyoruz!
Okumuş, etmiş ve şimdi iyi bir konumda bulunan bir arkadaşım geçenlerde “Yahu, eskiden ‘Senato’ varmış. Ne iş yapardı bu Senato?” diye sordu...
Meclis’te 12 Eylül’e kadar mevcut bulunan Cumhuriyet Senatosu’nun sadece ismini işitmişti ama okullarda öğretilmediği ve hiçbir yerde de bahsi geçmediği için senato hakkında mâlumatı yoktu; o günleri hatırlamaya da yaşı müsait değildi.
Geçmişi asırlar öncesine dayanan “Vezâret” ile “Sadâret” de 80 küsur seneden buyana unutuldu, isimleri şimdi arada bir sadece filmlerde geçiyor ve Cumhuriyet tarihimizin en önemli icra makamının, yani “Başbakanlık”ın da yakın gelecekte aynı âkıbete uğramasını engellemenin yolu, böyle bir müzenin kurulmasından geçiyor...
Üstelik, “Başbakanlık Müzesi” için öyle uzun uzun yer aramaya da hiç lüzum yoktur... Zaten boş duran ve önümüzdeki günlerde tamamen boşalacak olan Ankara’daki eski Başbakanlık binası hem tarihî önemi bakımından, hem de mekân olarak bu iş için biçilmiş kaftandır!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce