Eyüpsultan'ın kabir odası açılmadı ve İmamoğlu namazını haremağasının türbesinde kıldı
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu önceki gün kendi ifadesi ile “basına duyurmadan” türbede namaz kılmak maksadıyla Eyüpsultan’a gitti ve basınımızın “haberdar olmadığı” bu namazın fotoğrafları gazetelerde, TV’lerde, internette, sosyal medyada, velhâsıl her yerde boy boy yayınlandı.
Ekrem Bey dün katıldığı bir TV programında namazı Eyüpsultan’ın kabrinin bulunduğu odada kılmak istediğini ama kabir odasını açmadıklarını ve içeride namaz kılmasına izin verilmediğini söyleyip orada olanları “Yetkililer dediler ki yanda küçük bir türbe var, onun içerisinde öyle bir alanda kıldım” diye hikâye etti.
Sizlere, İmamoğlu’nun önceki gün Eyüpsultan’ın yani Ebâ Eyyubü’l-Ensârî’nin kabrinin ve kabrin üzerindeki sandukanın bulunduğu odada namaz kılmak istemesi üzerine yaşananların namaz fotoğrafı gibi basına sızmamış ayrıntılarını anlatayım:
Ekrem Bey beraberinde kalabalık bir partili grupla beraber Eyüpsultan’a gitmiş, yanındakiler türbe görevlilerine “Başkan sandukanın bulunduğu odada namaz kılmak istiyor, hemen açın” demişler. Görevliler “Bunun için hem önceden haberdar edilmemiz hem de özel izin alınması gerekir” deyip kendi başlarına bir iş yapmaya çekinmiş ve türbelerin bağlı olduğu İstanbul Kültür Müdürlüğü’nü aramışlar. Kültür Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz aynı gerekçe ile, yani namazla ilgili olarak müdürlüğe önceden bilgi verilmediği ve izin başvurusu da yapılmadığı, üstelik üst makamlara soracak vakit de olmadığı için hemen inisyatifini kullanmış “Açmayın!” talimatını vermiş ve hemen Ankara’yı da bilgilendirebilmiş.
Ekrem Bey’in yanındakiler türbenin açılmaması üzerine görevlilere karşı biraz yüksek perdeden sözler sarfetmişler ama karşı taraf alttan almış ve Eyüpsultan’ın kabrinin ilerisindeki bir başka türbeyi gösterip “Burada kılabilirsiniz” demişler.
EVLİYA ÇELEBİ’Yİ ONUN SAYESİNDE BİLİYORUZ
Ekrem Bey’in namazını kıldığı ve dün TV’de “Yandaki küçük türbe” diye bahsettiği kabirde kim yatıyor bilir misiniz? Osmanlı Tarihi’nin çok önemli bir haremağası: 18. asırda Üçüncü Ahmed ile Birinci Mahmud’a otuz sene boyunca hizmet eden Hacı Beşir Ağa…
Ama, Hacı Beşir Ağa’nın hayatını öyle hareme intizam vermekle geçirmiş bir zenci bir hadım ağa olduğunu zannetmeyin… Sahip olduğu büyük serveti hayır işlerine harcayan ilim ve sanat hâmîlerinden ve aynı zamanda kitap meraklılarından idi! Cağaloğlu’nda hâlâ ibadete açık olan bir cami, çok sayıda çeşme ile başka hayır müessesesi yaptırmış, topladığı birbirinden nâdir elyazması kitapları yaptırttığı kütüphanelere bağışlamış, İslâm dünyasının ilk matbaacısı olan İbrahim Müteferrika’yı bu işe o teşvik etmiş, hattâ Müteferrika’nın kurduğu ve yine Türkiye’de ilk olan kâğıt fabrikası da onun Yalova’daki çiftliğinin arazisinde açılmıştı.
Hacı Beşir Ağa’nın kitapları bugün Süleymaniye Kütüphanesi’nde muhafaza ediliyor ama ilim dünyası onun ismini uyunca yaptığı bütün bu önemli işlerin haricinde bir başka büyük hayırı ile hatırlıyor: Evliya Çelebi’nin meşhur “Seyahatnamesi”ni unutulmaktan kurtarmasını, eserin Mısır’da olan tek elyazmasını İstanbul’a getirterek yine elyazması olarak çoğalttırmasını ve Evliya Çelebi’nin isminin onun sayesinde yaşamasını!
DEVLET, USUL VE ERKÂN DEMEKTİR!
Beşir Ağa 1746’da vefat etti ve bu büyük ilim ve sanat korucusunun hatırasına lâyık olduğu hürmeti gösteren devlet, onu Eyüpsultan’ın kabrinin ilerisine defnetti.
Ekrem Bey namazını Eyüpsultan’ın değil, işte bu çok önemli harem ağasının kabrinin başında kıldı. Ama müsterih olması lâzım, zira Eyüpsultan’ın kabir odasını açmamaları sayesinde çok hayırlı bir iş yaptı, neredeyse üç asırdan buyana kimselerin gidip de mezarının başında dua etmeyi düşünemediği Hacı Beşir Ağa Ağa’nın ruhunu namazı ve duası ile şâdetti!
İmamoğlu’nun önceki gün Eyüpsultan’da, dün de Fatih Camii’nde kıldığı namazları ve türbelerin başında ettiği duaları Allah kabul etsin ama önemli bir hususu hatırlatmadan da edemeyeceğim:
Devlet bir yerde usul ve erkân demektir; herşeyin, hattâ din büyüklerinin türbelerini ziyaret etmek istemenin de bir usulü vardır. Mazbatanızı henüz almamış olmanız bir tarafa, alsanız, hattâ değil belediyenin, devletin bile başına geçseniz bu kurallara ve asgarî nezaket kaidelerine uymanız, meselâ bir türbenin halka açılmayan bölümünde iki rekât namaz kılmak istediğiniz takdirde oraya çatkapı gitmek yerine yetkililere önceden haber verip nezaketen ricada bulunmanız gerekir. Sizin zahmet buyurmanıza da lüzum yoktur, gereken düzenlemeyi bu gibi tatsızlıkların yaşanmasını önlemekle vazifeli protokol memurları yaparlar!
Ama görevlilere haber vermeye lüzum bile hissetmeden Eyüpsultan’a gidip de “Mezar odasını açın, namazımı orada kılmak istiyorum” demek ile Anıtkabir’de “Ben saygı duruşunu mozolenin önünde değil, aşağıdaki mezar odasında yapacağım; derhal açılsın!” talebinde bulunmak arasında davranış bakımından pek bir fark yoktur!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce