Hâlâ tartıştığımız "irtica" Türkçe'de "Abdülhamid taraftarı"; Arapça'da da "deve parası ile işe yarar birşey almak"tır!
Harbokulları ile astsubay meslek yüksek okullarına öğrenci alımı ile ilgili yönetmelik değiştirilip “irticai faaliyete karışmamış olmak” şartının yerine daha geniş bir ifade konması üzerine “Mürteciler askerî okullara artık serbestçe girebilecekler” yorumları başlayınca Millî Savunma Bakanlığı bir açıklama yaptı, böyle birşeyin sözkonusu olmadığını ve güncel mevzuata uygun düzenlemeye gidildiğini duyurdu.
Ardından, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dün Cuma namazı çıkışında konuştu ve “irtica ile terörle irtibatın ayrı şeyler olduğunu” söyledi...
İrticaî faaliyetin harbokullarından ve diğer askerî mekteplerden atılma sebebi olarak tâââ Atatürk zamanından buyana vârolduğunu zannederiz ama askerî okul yönetmeliklerinde 28 Şubat’ın dört sene sonrasına, 2001’e gelinceye kadar “irtica” kavramı yoktur! Gerçi 2001 öncesinde de bu şekilde bağlantıları olduğu iddiası ile okul komutanlıklarının yahut Yüksek Askerî Şura’nın kararı ile askerî okullardan yahut ordudan ihraç edilmiş çok kişi mevcuttur ama bu ihraçların askerî okulların yönetmelikleri ile bir alâkası mevcut değildir, zira söylediğim gibi yönetmeliklerde bundan 20 sene öncesine kadar “irtica” ifadesi yeralmamaktadır.
“İrtica” sözünün siyasî bir kavram olarak ne zaman ortaya çıktığını ve ne maksatla kullanıldığını bilir misiniz?
1909’da meydana gelen meşhur 31 Mart ayaklanmasının ve ayaklanmanın ardından Sultan Abdülhamid’in tahtından indirilmesinden hemen sonra!
“İrtica”, Arapça’da “geri dönme” mânâsına gelen “rücû” sözünden yine Arapça kurallarına göre işte o günlerde türetildi! Üstelik bu kelime ile o sırada şimdiki mânâsı ile kullanılmıyor, yani dinî bir unsur taşımıyordu; “irtica” sözü ile 1908’de ilân edilmiş olan İkinci Meşrutiyet öncesi döneme, yani Sultan Abdülhamid’in mutlak istibdadının hüküm sürdüğü günlere dönme arzusu kastediliyordu. “Mürtecî” yahut “irticacı” demek, Abdülhamid dönemini özleyenler idi!
İkinci Meşrutiyet’in ilânından sonra binlerce kişi birbirini “irticacı” iddiasıyla ihbar etti, Türkiye’de büyük bir “mürteci avı” başladı, yani Abdülhamid taraftarları arasında geniş bir temizlik yapıldı. Suçlamaların tamamı siyasi idi, yani mürteci olmakla itham edilenlere atfedilen suç “mutlakiyet özlemi” içerisinde olmalarıydı. İkinci Meşrutiyet’in ilk aylarında yayınlanan gazetelerde “mürteci” sözünün bu anlamıyla, yani eski rejime hasret çekenler ile ilgili çok sayıda yazı, haber ve karikatür çıkmıştı.
BUHAR, BUHRAN VE İRTİCA...
Arapça köklerden yine Arapça kurallara göre yeni kelimeler icad edip kullanmamızın daha doğrusu uydurmamızın, başka birçok örneği vardır. Meselâ 1850’lerde, Sultan Abdülmecid zamanında patlayan ekonomik krize Türkçe karşılık bulabilmek için bir gece Boğaziçi’ndeki bir yalıda toplanan devletin tepesindeki paşalar “Kriz, buhar gibi elle tutulması mümkün olmamasına rağmen mevcut bir hadisedir” diye düşünmüş ve “buhar” sözünden “buhran” kelimesini icad etmişlerdi!
Böyle yeni kelimeler artık Arapça değil, Türkçe olan bize mahsus ifadelerdir; bizdeki mânâları da bu yüzden Arapça sözlüklerde yeralmaz...
“İrtica” da bu kelimelerdendir... 1909’daki 31 Mart isyanından sonra uydurduğumuz için o tarihten önce yayınlanmış eski harfi Türkçe sözlüklerde geçmez. Meselâ, Şemseddin Sami’nin yayınladığı ve Türkçe’nin hâlen en zengin lügatlerinden olan “Kamus-ı Türkî”de, Redhouse’nin Türkçe Sözlüğü’nde ve diğer lügatlerde “irtica” sözünü bulamazsınız. Kelime sadece bir sözlükte, Muallim Naci’nin 1893’teki vefatının ardından ilâvelerle genişletilip onun adı ile yayınlanan “Lügat-ı Naci”nin 1910’lu senelerdeki baskısında “Geri dönmek demek ise de, iade-i istibdat (Abdülhamid rejiminin geri gelmesi) taraftarı olmak mânâsında kullanılmaya başlanılmıştır” diye yeni mânâsı izah edilerek geçer.
Peki, Arapça bir kökten gelen “irtica” sözü Arapça sözlüklerde var mı?
Var ama bambaşka bir mânâ ile...
Firuzâbâdî’nin 1400’lerin başında tamamladığı ve Arapça’nın en geniş sözlüklerinden “Kamusü’l-Muhît”in Mütercim Âsım tarafından yapılan ve 19. asırda “Kamus-ı Okyanus” ismi ile basılan tercümesinde “el-irtica”nın karşılığı bugünün Türkçesi ile bakın nasıl veriliyor:
“Geri dönmek mânâsınadır. Deve satışından kazanılan para ile faydalı birşey almak demektir”!
“İrtica” sözünün Arapça’daki mânâsı ile kelimeye bizim verdiğimiz karşılık işte böyle...
Bugün kastedilen “irticacı”ya, yani “mürteci”ye ise, “irtica” kelimesini uydurduğumuz senelerde sadece “yobaz” denirdi!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce