Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ramazan münasebetiyle ekranlarda her akşam saatler boyu dinî ağırlıklı sohbetler yapılıyor ve “tasavvuf musikisi” programları yayınlanıyor...

Musiki tarihimizde “tasavvuf müziği” diye bir müzik çeşidi yoktur ve hiç mevcut olmamıştır! “Tasavvuf musikisi” deyiminin doğrusu “dinî müzik”tir; güfteleri, yani sözleri dinî konulu eserlerin icra edildiği programların böyle isimlendirilmesi de 1970’lerin TRT’sinden kalma bir garabettir!

“Tasavvuf müziği” saçmalığının nasıl uydurulduğunu anlatayım:

O dönem, TRT’de akla gelen hemen herşeyin sansür edilebildiği, yukarılardan gelen ama keyfî telefonlarla programların, filmlerin yahut konserlerin yarıda kesildiği, sözleri sakıncalı bulunan şarkıların repertuvardan çıkartıldığı, hattâ Eurovizyon yarışmasına gitmek üzere seçilen eserlerin bile Yönetim Kurulu kararı ile liste harici bırakıldığı senelerdi...

Ankara Radyosu’nda görevli bazı alaturka musiki icracıları, işte o günlerde Türk Müziği’nde asırlardır mevcut bulunan ama radyolarda hiç çalınıp söylenmemiş olan bir müzik çeşidini icra edebilmek için program teklifi yapmışlar ve teklif TRT Yönetim Kurulu’na gönderilmişti.

Kabul edildiği takdirde Türkiye Radyoları’nda ilk defa çalınıp söylenecek olan eserler ilâhi, nefes, şuul, tevşih, naat, vesaire gibi dinî sözlü parçalar, yani bildiğimiz “dinî musikî” idi...

Ama sıkı denetimlerin, sansürün ve yasaklamanın bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü, hattâ “Türk Müziği Şube Müdürlüğü” ifadesini bile kullanmaktan çekinip “Modal ve Teksesli Müzikler Şube Müdürlüğü” gibisinden bir garabete çevirmiş olan o günlerin TRT’sinde adında “dinî” kelimesinin geçtiği bir program yapabilmek ne mümkün?

ANAYASAYA UYGUN MUSİKİ...

Ankara Radyosu sanatkârlarının teklifi Yönetim Kurulu’nun gündemine alındı, böyle bir musikinin hakikaten ilgi çekebileceği düşünüldü, her hafta ama sadece birkaç dakikalık müstakil bir program olarak yayınlanması uygun bulundu fakat Yönetim Kurulu üyesi emekli bir paşa “Lâik Türkiye’nin resmî yayın kuruluşu, isminde ‘dinî’ sözünün geçtiği bir programı yayınlayamaz!” buyurdu! Sonra “dinî musiki” deyiminin “irticayı hatırlattığını” söyledi, Anayasa’dan bahsetti ve “Böyle eserler çalınıp söylenecekse, program için lâikliğe aykırı olmayan başka isim bulunması şarttır!” dedi.

TRT Yönetim Kurulu işte derin mânâlarla dolu bu uyarının ardından müzik programına Anayasa’ya ve lâikliğe uygun bir isim bulmaya çalıştı, “Tasavvuf Müziği” deyimi o zaman uyduruldu ve hâlâ kullanılıyor!

Tasavvufun edebiyatı vardır ama yukarıda da söyledim, Türk Musikisi’nin tarihinde “Tasavvuf Müziği” diye bir musiki çeşidi hiçbir zaman vârolmamıştır! Alaturkada eserler “dindışı” ve “dinî” olarak iki temel gruba ayrılırlar. Klâsik besteler, enstrümantal eserler yani saz eserleri, şarkılar, türküler, köçekçeler, vesaireler “dindışı”; bugün “Tasavvuf Müziği örnekleri” denen eserler de “dinî” musikidir. Ezandan, salâlardan ve mevlidden tutun; ilâhilere ve Bektaşi nefeslerine kadar camilerde, tekkelerde, hattâ evlerde icra edilen ne kadar eser varsa tamamı bu gruba girer, yani “dinî musiki”nin örnekleridir.

Tuhaflığa bakın: Eski senelerin yersiz endişeleri uzun zaman önce son buldu; TV programlarına “Dinimiz İslâm”, “Dinî Sohbet” yahut “Din Âlimlerimiz” gibi isimler artık rahatça verilebiliyor ama “dinî musiki” sözü hâlâ cızzz!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar