Allah göstermesin ama Sabiha Gökçen'de Müslüman bile olsa yabancı asker görmeyi ister miyiz?
Tâliban’ın sözcüsü önceki gün yaptığı basın toplantısında Afganistan’daki yabancı birliklerin tamamının 31 Ağustos’a kadar çekilmeleri gerektiğini söyledi ve Habertürk’ün Kâbil’de bulunan ekran yüzü Mehmet Akif Ersoy’un bir sorusu üzerine “Türk askerinin kalmasına lüzum yok. 31 Ağustos’ta Türk askeri de çıkmalıdır” dedi.
Ankara’da dün akşamdan itibaren yapılan açıklamalarda da Kabil Havaalanı’ndaki birliğimizin geri çekilme hazırlıklarına başlandığı duyuruldu ve ilk kafile bugün Türkiye’ye döndü...
Tarihçiler, Afganistan’dan “İmparatorluklar Mezarlığı” diye bahsederler. Sebebi, bu toprakları işgale çalışan hiçbir yabancı gücün muvaffak olamaması, mağlûbiyete uğraması ve eninde-sonunda o toprakları terke mecbur kalmalarıdır.
Bu, eski asırlardan, tâââ Büyük İskender’den itibaren hep böyle oldu. Hindistan’dan yukarılara çıkan Muryalılar, sonra Araplar, Moğollar, İngilizler, Sovyetler ve nihayet Amerikalılar hep aynı âkıbete uğradılar ve Afganistan’dan çıkmak zorunda kaldılar.
Yabancılar geri çekildiler ama bütün bu işgal teşebbüslerini savuşturmayı başaran Afganistan bir türlü iflâh olamadı, kabileler ve etnik gruplar birbirini yemeye ve kan da oluk oluk akmaya devam etti.
Afganistan’da şimdi yaşananlar aynı kaderin devamıdır. Amerika’sı, NATO’su, vesairesi Afgan topraklarını terkediyor; Tâliban ülkeye hâkim oluyor, Tâliban’a muhalif silâhlı güçler de Pençşir, yani “Beş Arslan” Vadisi’nde toplanıyorlar.
Bütün bunlar, Afganistan’daki iç didişmelerin eskiden olduğu gibi aynen devam edeceğini gösterir!
En önemli gerçek ise, Tâliban’ın artık Afganistan’ın hâkimi olduğudur!
Tâliban benzeri rejimler, zaten Afganistan’ın âşina bulunduğu sistemlerdir. Bir sakanın, yani su taşıyıcısının oğlu olduğu için “Saka Çocuğu” diye bilinen, yollarda haydutluk ederken inkılâpçı Kral Emanullah Han’ın 1929 Ocak’ında tahtı kardeşi İnayetullah Han’a bırakmasının hemen ardından Kâbil’i ele geçiren ve dokuz ay boyunca “Afgan Emiri” olarak hüküm süren Habibullah Kelekâni’nin rejimi, Tâliban ideolojisinin bir yerde kaynağını teşkil eder. Kadınların sosyal hayatta yeralmamaları kuralı başta olmak üzere Kelekânî’nin yapmak istediği birçok işi, Tâliban devlet politikası olarak ve çok daha geniş şekilde uygulamaya koymuştur.
HAYALLER VE HEVESLER BİTMEK BİLMİYOR!
Afganistan meselesinin alevlenmesinden sonra bizde tuhaf bir heves ortaya çıktı: Kâbil Havalaanı’nın kontrolünü Türk birliklerinin sağlaması merakı...
Dışarıdan birilerinin iteklemesi ile servise konan bu hayal “büyük devlet” olduğumuzu ispat vasıtası zannedildi, “Türk-Afgan dostluğu”, “tarihî ilişkilerimiz” yahut “Türkiye’nin ağabeyliği” gibisinden duygusal ama çoğu hayalî soslara bulanarak sunuldu ama “Bu işe Afganlılar ne diyecek?” diye düşünen pek çıkmadı...
NATO, barışı sağlamak maksadıyla Afganistan’daki varlığını şayet sürdürebilse idi, orada birçok bayrakla beraber bizim bayrağımızın da dalgalanması Türkiye’ye prestij sağlama vesilesi olurdu ama yabancı askerlerin tamamının çekildiği bir memlekette sadece bizim askerimizin kalması zaten bir hayalden ibaretti ve Afganistan’ın yeni hâkimi Tâliban böyle birşeyin mümkün olamayacağını nihayet kesin şekilde ifade etti.
Tâliban’ı seversiniz yahut sevmezsiniz, değişebileceğine inanırsınız veya inanmazsınız, bütün bunlar farklı bahislerdir ve kanaatlerimi bir sonraki yazımda sıralayacağım...
Ama ortada apaçık bir hakikat var: Bir memleketin rejimi kanlı-kansız, sert-müsamahakâr, lâik-dindar, ne olursa olsun, hâkimiyet alanında yabancı askerin mevcudiyetini kabul etmez!
Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini Türk birliklerinin sağlaması ile Allah göstermesin ve olması zaten mümkün değil ya, günün birinde İstanbul yahut Sabiha Gökçen Havaalanları’nın güvenliklerini başka memleketlerden gelen birliklerin sağlamasını kabul etmemiz arasında hiç fark yoktur.
Sabiha Gökçen’de Müslüman bile olsalar Afgan, Malezyalı yahut Sudanlı askerlerin mevcudiyetini nasıl istemezsek, Afganlılar’ın da Kâbil Havaalanı’nda Türk birliklerine karşı olmaları arasında hiçbir fark yoktur!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce