Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Sahte içki yüzünden ölenlerin sayısı yüzü geçti ama çok daha fazla kişi yoğun bakımda yatıyor ve bu kafa ile gidilirse can kaybı daha da artacak.

Ortada aslında sadece sağlık değil, bir terminoloji karmaşası da mevcut. Basında “kaçak içki” diye geçen ve içeni alıp öbür tarafa götüren zıkkım “kaçak” değil, “sahte”dir. Kaçak olan herşey can almaz, meselâ sigaranın kaçağı gırtlağı sıkıp da içeni nefessiz bırakıp boğmaz, gümrüksüz çay yudumlayanın boğazını delmez, bavul ticareti ile gelen elbiseler de cildi tahriş etmezler. Zira bunlar “sahte” değil, sadece “kaçak”tırlar, yani vergisi ödenmeden getirilmiş mâmüllerdir.

Ama yudumlayanı öbür tarafa götüren içkide vaziyet başka... Ortada “içki” falan değil, “içki” adı altında pazarlanan kuvvetli bir zehir mevcut; bu zehri basbayağı katil olan bir güruh imal ediyor, alenen satıyorlar ve içenler de ölüyor!

Dolayısı ile çete misali bir katiller sürüsü ve bunların yaptıkları berbat bir katliamla karşı karşıyayız!

Ben bu sahte içki hadiselerinin oranı çok daha yüksek olan bir benzerini, 1980’lerin başında İran’da görmüştüm.

İran’da devrim olmuş ama sistem tam yerleşmemişti, siyasî idamlar eskisi kadar sık olmasa da devam ediyordu ve gazeteler idam haberlerinin yanında “Falanca şehirde sahte votka yüzünden şu kadar kişi öldü” diye yazarlardı...

Humeynî’nin Tahran’a dönüşünden hemen sonra alkol yasak edilmiş, otellerde ve barlarda onbinlerce şişe içki lâvabolara ve helâlara dökülmüş, bu imha âyinine yabancı basın da davet edilmiş, neticede alkol meraklıları sahte içkiye vurmuşlardı!

En fazla votka tercih ediliyordu, zira kokusu pek olmadığı için içip de dışarı çıkıldığında Devrim Muhafızları tarafından yakalanma tehlikesi azalıyordu, üstelik karaborsadan falan almıyor, şakır şakır evlerde imal ediyorlardı.

Ama binlerce canın gitmesi ve onbinlerce gözün de kör olması bahasına...

İranlılar işin dalgasında idiler, “Birkaç bin kişiyi öldürdük, en az on bin kişiyi de kör ettik ama artık nefis votkalar yapıyoruz. İşi öğrendik!” diyorlardı.

ALKOL, REJİMİN TEMİNATI OLDU!

Birkaç sene önce yazmış ve epey lâf işitmiştim, şimdi tekrar edeceğim:

İçki içmeyi millet olarak maalesef bilmeyiz! Kaçıncı kadehi devirdikten sonra durmamız gerektiğini bir türlü idrak edememişizdir ve alkol bir kesimin gözünde şimdi hem statü hem de rejimin teminatıdır!

Garabete ve ucuzluğa bakın! Alkol memlekette bugün çağdaş, ilerici, aydın ve lâiklik olmanın şartı; C2H6O, yani içkilerde kullanılan etanol de “sistemin teminatı”dır ve içkiyi “rejimin sigortası” ve “lâikliğin teminatı” olarak gören bizden başka bir millet yoktur!

Türkiye’de ne zaman bir alkol tartışması başlasa birileri çıkar, “İran’a benzeyeceğiz, şeriat gelecek!” çığlıkları atarlardı, hâlâ da atıyorlar. Ama korktukları olmadı, İran’a benzemedik fakat vaktiyle İran’da yaşanan sahte içki belâsı şimdi bizim başımıza geldi ve şimdilik yüz küsur kişiyi öbür tarafa yolcu ettik.

İŞ, PSİKİYATRİSTLERE DÜŞÜYOR...

Maliyetlerin artıp vergiler de yükseltilince içki son zamanlarda hayli pahalılaştı ve ev kadınlarının çarşı ve pazardaki pahalılıktan ettikleri şikâyetin bin katını şimdi akşamcılar ediyorlar.

Bir kesim de, çareyi kaçak içkide buluyor!

Sahte içki zehirden farkının bulunmadığının ve azap çektirerek öldüreceğinin bilinmesine rağmen acaba neden alınıp da kafaya dikilir?

Bu sorunun cevabını vermek psikiyatristlere düşmektedir. Bazılarının gözünü alkolün mü bürüdüğünü yahut bu işe bize mahsus illetlerden olan “Bana birşey olmaz” kafasının mı sebep olduğunu veya ortada başka bir sebebin mi bulunduğunu ortaya çıkartmak ruh doktorlarının işidir.

Ama meselenin çok daha vahim bir tarafı var: Sahte içkiler sadece kaçak olarak satılmıyor, bazı dükkânların raflarında da müşteri bekliyorlar...

Bu zehirleri imal edenler kadar bilerek satanlar da alenî cinayet işleyen profesyonel katildirler! Herif şişeye metil alkolü doldurup üzerine “rakı”, “viski”, “votka”, her ne menemse bir etiket yapıştırdıktan sonra dükkânlara da veriyor ve dükkân sahibi bu şişelenmiş zehiri şakır şakır satıyor, sonra da “Sahte içki şu kadar can aldı...” diye haberler okuyoruz.

Sahte içki artık toplu bir katliam hâline gelmiştir! Ortada vurdumduymazlık ve umursamazlık içerisindeki birkaç sahtekâr değil, gözlerini para hırsı bürümüş ve bu hırs uğruna insan öldürmekten çekinmeyen bir güruh vardır. Şişelenmiş zehirleri imal edenler kadar bilerek satanlar da katildir, taammüden cinayet işlemektedirler ve bu işten öyle hafif cezalarla kurtulmamaları, yaptıklarının bedeli olarak müebbed hapsin her çeşidine muhatap bırakılmaları lâzımdır.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar