Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Birkaç günden buyana bir Cem Yılmaz tartışmasıdır gidiyor…

Netflix’te de yayınlanan “Diamond Elite Platinum Plus” isimli şovu kötü imiş, eski şovlarının yanında sönük kalmışmış, demek ki artık zamanını doldurmuşmuş, modası geçmişmiş, bitmişmiş, vesaire, vesaire...

Seyrettiğiniz bir gösteriyi beğenmeyebilirsiniz, ama bu gösteri TV’de yayınlanıyorsa yapacağınız tek bir iş vardır: Uzaktan kumandayı alıp kanalı geçmek!

Bu iş bizde maalesef böyle olmuyor; yayın seyrediliyor, sonra bir küçümseme, hakaret ve aşağılama dalgasıdır geliyor! Hakkında “yaşlandı, bitti, öldü, defteri dürüldü” gibisinden sözler edilen sanatçı da Cem Yılmaz; yani nerede ise çeyrek asırdır telâffuz ettiği her kelime, yaptığı her mimik ve attığı her bakış ile milleti kahkahadan kırıp geçiren bir sanatçı...

Bir mizahçının gençlik senelerindeki espri anlayışı ile ellisine yaklaştığındaki performansının farklı olması gayet normaldir; artık hem yaşı, hem bilgisi, hem de görgüsü olgunlaşmıştır ve seyirciyi bu olgunluğun verdiği tecrübe dahilinde güldürür...

Kaldı ki, zaman geçtikçe nesillerin mizah anlayışı da her zaman değişikliğe uğrar. Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da devirlerinin büyük sanatçıları olan ve asırlar boyunca milleti güldüren meddahların, mukallitlerin, nekrelerin ve salon nüktedanlarının esprileri bugünün seyircisine hitap edebilmekten hayli uzaktır. Eski devirlerde seyredeni kahkahadan yerlere yıkan oyunların elde bulunan tek-tük metinlerini okuduğunuz takdirde “Millet bunlara mı gülüyormuş?” diye hayret bile edebilirsiniz...

Aslında böyle çok eskilere gitmeye de pek lüzum yok: 1990’ların meşhur komedyenlerinin kayıtlarını bugün seyrettiğinizde yine zevk alabilirsiniz ama aldığınız zevk güncel değil, nostaljik olur!

Bir şovdan hoşlanıp hoşlanmamak seyircinin sadece zevki ile değil, aynı zamanda kültürü ile de alâkalıdır. Şovu beğenmeyebilir, “Gıdıkla da güleyim” misali buz gibi yahut siyasî ağırlıklı oyunları tercih edebilirsiniz ama programı beğenmemeniz size sanatçıya hakaretler yağdırma hakkını vermez! Hele bu sanatçı mizah, eğlence ve stand-up tarihimizde çok önemli yer edinmiş, sahneye yepyeni bir üslûp getirmiş, hattâ gelecekteki sanatçıların değerlendirilmelerinde ölçü hâlini alacağı şimdiden kesin gibi görünen Cem Yılmaz olduğu takdirde, aleyhinde sözler sarfetmeden önce bir anlığına da olsa düşünmeniz gerekir.

CEM YILMAZ DEĞİŞMEDİ, BİZ DEĞİŞTİK!

Cem Yılmaz, seneler önce sahnelediği “Bir tat bir doku” şovlarından birinde “Gülmeye kılıf bulmayalım” diyordu ama bulduk, hem de öyle bir bulduk ki! İnternet sitelerine “Bittin, bu işi artık yapamıyorsun, geber!” diye yazan serserileri bile gördük!

Ortada tükenen ve yerlerde sürünerek biten birşeyler hakikaten var ama nihayete eren Cem Yılmaz ve onun mizahî gücü değil, bizim bazı özelliklerimizdir: Gittikçe sertleşmemiz, tahammülsüzleşmemiz, başarıya ve başarılı olanlara karşı takdir yerine düşmanlık hissetmemiz, hoşumuza gitmeyen herşeyi “düşman” görüp ağzımıza geleni söylemekten çekinmeyen hâle gelmemiz...

Tarih boyunca zaten az olan hoşgörümüz nerede ise hiç kalmadı, tavırlarımız eskilerin tâbiri ile “huşûnet”e, yani sert ve kaba bir hâle büründü, mutsuzlaştıkça mutsuzlaştık ve bu değişiklikler artık sosyal hayattan mizaha ve siyasete kadar hemen her alana hâkim oldu...

Cem Yılmaz’ı konu alan tartışmalar Türkiye’nin psikolojik değişimini aksettirmesi bakımından üzerinde mutlaka durulması gereken önemli bir vakıadır ve kavgada söylendiği takdirde cinayete bile sebebiyet verebilecek olan “Babanın bilmemnesine bilmemne edeyim” gibisinden galiz küfrü mizah diye algılayıp kahkahalarla gülen bir nesil yetiştirmeye muvaffak olmuş bir memleketin hasletlerini kaybetmesi, gelecek için hiç de hayırlı değildir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar