İran
Mahsa Amini ismindeki kızcağızın İrşad Polisi tarafından gözaltına alınmasından hemen sonra ölüvermesi üzerine İran karıştı.
Önce, ölümü olaylara sebep olan kızın isminden başlayayım:
Basınımızın dış haberler servisleri, aslı Arapça ve Farsça olan ama Türkçe’de de kullanılan isimleri Batılı ajansların yazdıkları gibi, yani onların imlâları ile aynen alıp yazmaya pek heveslidirler. Bu işi ismin bizde de mevcut olup olmadığını hiç düşünmeden yaptıkları için “Han”ı “Khan”a, “Emine”yi “Amina”ya, “Ebubekir”i “Abubakr”a, “Reis”i “Rais”a, “Ayşe”yi “Aisha”ya, “Leyla”yı “Laila”ya, “Mustafa”yı “Moustapha”ya, “Derviş”i “Darweesh”e çevirirler ve liste uzayıp gider.
“Mahsa Amini” meselesinde de böyle oldu!
Kızın adı olan “Mahsa”, nadiren bizde de kullanılan bir kadın ismidir; “ay” mânâsına gelen “mah” ile “gibi” anlamındaki “âsâ” edatının kısaltılmışı “sâ”nın birleştirilmesi ile meydana getirilmiştir ve bizde “Mahsa” değil, “Mehsâ” diye telâffuz ediliştir.
“Amini” diye yazılan soyadının bizde nasıl söylendiği ise mâlûm: “Eminî”!
BASINIMIZ, İRAN KONUSUNDA CAHİLDİR!
İran’da gösteriler başladığından buyana basınımız, TV’lerimiz ve sosyal medyamız maaşallah, Amerikan medyası kesildiler; Tahran’daki yönetim hakkında Washington ile aynı temennileri paylaşıp rejim için günlerden buyana “Gitti gidecek, aha bu sefer devrilecek, işte gidiyoooor!” deyip duruyorlar. Bazı siyaset bilimcileri, strateji uzmanları ve komplo teorisyenleri de öküzün altında buzağı arayıp İran’daki olayların gerisinde büyük oyunlar aramakla meşguller!
İslâm Cumhuriyeti’nin ilk günlerinde genç bir muhabir sıfatı ile İran’da bulunmuş ve o dönemi yaşamış bir kişi olarak kısaca söyleyeyim: İran’daki gösteriler rejimi etkilemez! Geçmiş senelerde bu gösterilerin çok daha şiddetlileri olmuş, çok daha fazla insan hayatını kaybetmiş ama protestolar zamanla azalmış ve rejim hâkimiyetini devam ettirmiştir.
İran, 1950’lerden buyana büyük halk hareketlerine sahne oldu. 1953’te Muhammed Musaddık hadisesi, yani Şah’ı İran’ı terketmeye mecbur bırakan Başbakan Musaddık’ın Amerikan destekli bir halk hareketi ile alaşağı edilmesi ile neticelenen büyük gösteriler çıktı. Derken, tarihlere “15 Hordad Ayaklanması” diye geçen 1963’ün 5 Haziran’ındaki olaylar yaşandı, binlerce kişi hayatından oldu ve nihayet 1979’da Şah’ın devrilmesiyle sonuçlanan isyan geldi.
İran’da son günlerde yaşananlar bu hadiselerin yanında geniş katılımlı birer protesto gösterisi bile sayılmaz. Zira, İran’a 43 senedir hâkim olan rejim zannedilenlerin ötesinde yerleşmiştir, geniş bir gayrımemnun kitleye rağmen hâlâ güçlüdür ve sokak eylemlerinden öyle pek etkilenmez.
Hani bizdeki Gezi Olayları sırasında dışarıda “Türkiye’de iktidar gitti-gidiyor” diye çıkan ama hüsranla neticelenen bir beklenti vardı ya, işte onun gibi...
İran’daki huzursuzluklar aslında Türk basınının bir vasfını ortaya çıkartıyor: Gazetelerimizin ve TV’lerimizin yanıbaşımızdaki İran’ı bilmediklerini, bilmemek bir tarafa öğrenmek için kırk küsur seneden buyana kıllarını bile kıpırdatmadıklarını, Batı ve özellikle de Amerikan basınının peşine takılıp gittiklerini, hayalleri ile gerçekleri hiç durmadan birbirine karıştırdıklarını, işin kolayına kaçmaktan, yani komşumuzu “molla”, “çarşaf” ve “başörtüsü” üçgeni çerçevesinde değerlendirmekten bir türlü vazgeçemediklerini ve “İran” dendiğinde ilk akla gelmesi gereken Şii doktrinin İranlılar üzerindeki büyük etkisinden de hâlâ haberdar olmadıklarını!
Cehalet böyle bütün şiddetiyle devam edip giderken, son senelerde ortaya bir de İran hakkında öküzün altında buzağı arayan komplo tâcirleri çıktı. Güya, İran’ı anlatıyorlar ama farklı birşey söyleyebilmek için olayların gerisinde başka güçlerin bulunduğunu ve herşeyi emperyalistler ile yabancı güçlerin plânladığını söylüyor; hattâ asıl maksatlarının Türkiye olduğu iddiasını bile öne sürüyorlar.
Her rejim günün birinde son bulacaktır ama bu âkıbet İran rejiminin henüz çok uzağındadır...
Tahran rejimini seversiniz yahut nefret edersiniz, size kalmıştır; yani kendi bileceğiniz birşeydir. Dolayısı ile İran’da olup bitenlerin sizin veya bizim değil onların kendi meseleleri olduğunu hatırlayın ve olayların giderek yavaşladığını gözardı eden, hayalî bir İran’dan bahsedip ucuz tekrarlarını sürdüren ve bilmedikleri bahiste ısrarla ahkâm kesenlere kulak vermeyin!
Adamın biri Twitter’de adıma hesap açmış, polislerin özlük haklarından futbola, çevre meselelerine ve kimin Cumhurbaşkanı olması gerektiğine kadar benim ismimle ahkâm kesiyor, hattâ anket bile düzenliyor. Bunları yapan sahtekâr gerçi bir tarafa “hayran sayfasıdır” ibaresini iliştirmiş ama bunu kendi fikirlerini bana aitmiş gibi yazmak için kullanıyor ve binlerce safdil de bu tweetler bana aitmiş zannedip herife “İyi ama hocam şöyle, hocam böyle, meselenin şu tarafı da var...” gibisinden yorum gönderiyorlar.
Daha önce de defalarca yazdım ve söyledim: Sosyal medyayı kullanmıyorum! Adıma açılan hesaplar sahtedir, geveleyeceklerini kendi isimleri ile yazma cesareti olmayanların, yani sahtekârların işidir!
Ama “Twitter” bir çirkef olduğu, kanunlar da bu çirkefi engellemekte âciz kaldığı için başkalarının isimlerinin ardına gizlenen böyle zavallılara gün doğuyor!
Tekrar söyleyeyim: Twitter’da hesabım yok, benim ismimle atılan tweetlerin hiçbiri bana ait değildir! Sahtekârın oyununa gelmeyin!
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce