Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

POP müzik dünyasında son senelerde yeni bir moda çıktı: İşin tâââ başından buyana bu müzikle meşgul olan sanatçılar şimdi ardarda alaturka albüm çıkartıyor ama tavır ile üslûp bilmedikleri için alaturka müziğin canına okuyorlar!

Bu albümleri yapanların bazıları alaturkaya transfer olmadan önce arabeske uğradılar, bol ağlamalı, inlemeli, çığlık çığlığa haykırışlarını "musiki" diye ortaya sürdüler. Her albüm yoğun bir reklam kampanyasıyla beraberce geldi; gazetelerde ve TV'lerde günler süren bir yıkama-yağlama ameliyesi, yüceltmeler, yere-göğe koyamamalar ve medhiyeler gırla gitti...

Arabeskin ardından sıra alaturkaya, daha doğrusu Klasik Türk Müziği'nin yozlaşmış şekline geldi ve

hanımefendilerle beyefendiler bu defa hemen herkesin bildiği şarkıları gûya yorumlayıp CD yapmaya başladılar. Bu albümlerin istisnasız tamamı berbattı, ortaya musiki nâmına konmuş hiçbir şey yoktu ama reklam ve tanıtım bizde sanatın önüne geçtiği için kapış kapış satılıyorlardı.

BÖYLESİNİ DİNLEMEDİM!

Modaya son uyan hafif müzikçimiz Sertab Erener oldu ve geçenlerde "Ey şûh-i Sertab" isimli bir albüm çıkardı...

Basında günlerden buyana yere-göğe konamayan bu albüm hakkındaki kanaatimi açıkça söyleyeyim: Ben, senelerden buyana böylesine kötü bir icra dinlemedim!

Sertab Erener'in hafif müzikteki yerini, daha doğrusu icracılıktaki derecesini bilmiyorum ama "Ey şûh-i Sertab"ı dinlerken alaturka musikide hiçbir yeri olmadığını ve olamayacağını daha ilk saniyelerden itibaren anladım. Türk Müziği üslûbunu hiçbir şekilde bilmeyen bir hanımın kalın perdelerden ve "bozuk tavır" bile diyemeyeceğim şekilde gûyâ okumaya çalıştığı birkaç şarkı, garip ve yer yer detone bir yorum, usul kaçırmalarla ve güfte ile parçanın ritmini bir türlü ayarlayamamalarla dolu falsolar ve neticede musikinin, ruhun ve duygunun hiçbir şekilde bulunmadığı bir albüm!

İşte, günlerden buyana "Çok büyük başarı", "şaheser", "nefis", "harika" vesaire gibisinden övgülerle baştâcı edilen "Ey şûh-i Sertab" albümü maalesef budur... Albümün bir türlü çözemediğim tarafı ise, babası rahmetli Münir Nureddin'in eserlerinin okunmasına senelerden buyana "Solistler bu işi beceremiyorlar" diyerek izin vermeyen Timur Selçuk'un, "Dönülmez akşamın ufkundayız"ı hakikaten dönülmez ve iflâh olmaz bir hâle getiren Sertab Erener'in icrası hakkında övgüler düzmesidir.

KÖROLASI ÇÖPÇÜLER

Bilmem hatırlar mısınız? 1970'li senelerde "Körolası çöpçüler aşkımı süpürmüşler" diye başlayan ve arabesk mi, protest mi, yoksa başka bir şey mi olduğu bir türlü anlaşılamayan bir parça ortalığı kasıp kavurmuştu...

Parçada musiki nâmına hiçbirşey yoktu ve işi güfte ile bitirmişlerdi: "Körolası çöpçüler aşkımı süpürmüşler"! Bu sözler, 45'lik plakta zaten mevcut olmayan müziğin fersah fersah ötesine geçmişti ve plak aslında musiki değil, pazarlama şâheseriydi.

Sertab Erener'in son CD'sinde yapılan iş de aynıdır: Lemi Atlı'nın "Ey şûh-i sertâb, ey dürr-i nâyâb" sözleriyle başlayan Kürdilihicazkâr Şarkısı ile solistin adı arasında bağlantı kurulmuş, yani şimdilerde eski kelimelere ve deyimlere olan alâkadan istifade edilerek albüme havalı bir isim verilmiştir ve musikinin kalitelisinden zerre kadar olsun anlamadıklarını daha önceden de ispat etmiş olan anlı-şanlı yazarlarımız da bu müzikal senfoniye övgüler düzmektedirler.

Bana "Körolası Çöpçüler'i mi, yoksa Ey şûh-i Sertab'ı mı tercih edersin?" diye sorsalar, tereddütsüz "Çöpçüler'i!" derim. Zira o plağın "musiki", "klasik şâheserler" veya "emsalsiz yorum" gibi tantanalı iddiaları yoktu.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar