Dostum Abdülkadir Selvi yanılıyor...
ABDÜLKADİR Selvi, 15 Temmuz’la ilgili Hürriyet’te çok önemli yazılar yazıyor. O gecenin detaylarını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Ancak bence çok kritik bir noktada yanılıyor.
1 Haziran’da “MİT’le ilgili gizli talimat neydi?” başlıklı bir yazı yazdı ve MİT’in TSK içinde istihbarat yapmasını yasaklayan ve halen yürürlükte olan MY 114-1 © kodlu bir gizli talimattan bahsetti.
Pazartesi günü yazdığı yazıda ise bu talimatın tarihini açıkladı: 28 Kasım 2011. Yani çizdiği tabloya göre bu tarihe kadar MİT, TSK içinden istihbarat alma yetkisine sahip, bundan sonra bir talimatla bu yetki elinden alınıyor. Öyle mi hakikaten? Bahsettiği gibi gizli bir talimat mı var? Ve bu talimat MİT’in TSK içine girmesini mi engelliyor?
TALİMAT GİZLİ DE DEĞİL, YENİ DE
SELVİ’nin bahsettiği MY 114-1© kodlu ve 28 Kasım 2011 tarihli Silahlı Kuvvetler Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi’nde yer alan ifade şöyle:
...”b. Terör örgütlerinin veya yasadışı oluşumların faaliyetlerine karıştığı ... için haklarında personel güvenlik incelemesi yapılanların;
(1) Kıta içi ... tutum ve davranışları iç hizmet kanun ve yönetmeliği çerçevesinde personelin sıralı sicil amirleri marifetiyle ilgili birlik komutanlığınca,
(2) Kıta dışı tutum ve davranışlarının ise yetkili istihbarat birimlerince (MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü...) takip ve kontrol edilmesi sağlanır.”
AKSİNE, BU TALİMAT TSK’YI KISITLIYOR
KISACASI bu belge MİT’in yalnızca kıta dışında istihbarat toplama yetkisi olduğunu gösteriyor doğru ancak MİT zaten hiçbir zaman kıta içinde faaliyet gösterme yetkisine sahip olmadı ki! Daha önce yürürlükte bulunan 30 Mayıs 2001 tarihli MY 114-1 (B) ve onun öncesinde yürürlükte olan 30 Mart 1990 tarihli MY 114-1 (A)’da da bu ibare var. Ancak bir farkla!
Onlarda “Kıta dışı tutum ve davranışları MİT Müsteşarlığı ve Garnizon Komutanlığı’nca takip ve kontrol edilir” deniyor. Demek ki 2011’deki temel değişiklik MİT’in TSK içinden istihbarat almasını engellemek değil -çünkü zaten MİT’in böyle bir yetkisi hiç olmamışgarnizon komutanlıklarının elinden bu yetki alınarak TSK’nın kısıtlanması ve kıta dışı istihbaratın sadece MİT ve Emniyet’e teslim edilmesi olmuş.
15 Temmuz’la ilgili bilgi bombardımanı ve birçok aydınlatılması gereken nokta var. Birileri bu karışıklıktan faydalanıp kendi zafiyetlerini gözden kaçırmak istiyor olabilir.
TSK tarihi demek, darbeler tarihi demek. O nedenle çok kıymetli ve dikkatli bir kalem olan Selvi’nin de dediği gibi devamlı bir dış denetim şart, ancak devlet içi kurumların iç mücadelesinde somut gerçekler üzerinden gidip yanıltılmamaya dikkat etmek gerekir.
DOĞAN HEPER’İN ARDINDAN
4.5 yıl çalıştığım ve Babıali’nin en önemli duraklarından biri olan Milliyet’in sembollerinden, kalelerinden biri, Doğan Heper vefat etti. Heper’in gazetecilik öyküsünü okumak Türk basın tarihini okumak gibidir. Ağustos 2015’te “Milliyet’te 50 Yıl” adlı bir kitap çıkarmış, Milliyet’in üzerinden çok eğlenceli bir dille yakın basın tarihini anlatmıştı.
Gazetede en uzun çalışma rekoru onundu. 50 yıl içinde sırasıyla Ercüment Karacan- Aydın Doğan-Korkmaz Yiğit -yine Aydın Doğan- Ali Karacan ve Erdoğan Demirören ile mesai yaptı.
Gazetenin çalkantılı dönemlerinde de sakin sularında da demirbaştı Heper.
Sık sık değişen genel yayın yönetmenlerinin arasına girip belli aralıklarla genel yayın yönetmenliği yapardı.
Vefatının ardından Heper’i 30 yıl birlikte çalıştığı Aydın Doğan’a sordum. “Onca yıl birlikte çalıştık, ondan hiç rahatsız olmadım, 1. Levent’te güzel bir köşkü vardır. Onu ben aldım, hatta yapımında yardımcı oldum. Doğan hiç tutucu değildi, çok titiz bir gazeteciydi, Abdi İpekçi’nin öğrencisiydi” dedi.
BABIALİ’DEN BİR ANI
Yıl 1982. Mehmet Barlas Milliyet’in başyazarı. Güneş Gazetesi kuruluyor ve Barlas, Tufan Türenç, Pınar Türenç gibi birçok ismi yanına alarak Güneş’e geçiyor. Milliyet’in içi boşalıyor.
Doğan Heper de o sırada yurtdışında. Taylan Bilgel, Aydın Doğan’a gidiyor ve Doğan Heper’in de Güneş’e geçenler arasında olduğunu söylüyor.
Gazetenin çoğu gitmiş, sayfaları kimin yapacağı belirsiz, Heper de giderse iş iyice zorlaşacak...
Bunu duyan Aydın Doğan, Bilgel’e, “Sen git havaalanında bekle, Doğan’ı bul, tut kolundan benim Arnavutköy’deki daireme getir” diyor.
Taylan Bilgel alana gidiyor, hakikaten de Doğan Heper’i uçaktan inerken yakalıyor ama Heper epey içkili...
Önce evine gidiyor, birkaç kahve içip bir duş alıyor, sonra da Arnavutköy’e giderek Milliyet’e olan bağlılığını ve hiçbir yere gitmeyeceğini anlatıyor...
- Normalleşme esas şimdi başlıyor32 dakika önce
- Kamuoyu son tartışmalara nasıl bakıyor?2 gün önce
- 2010'daki U2 konseri ve karşılıklı öfke4 gün önce
- Devlet Bahçeli o video ile kime mesaj verdi?1 hafta önce
- Özgür Özel için esas tehlike şimdi başlıyor1 hafta önce
- 'Erkek' kazandı2 hafta önce
- Devlet Bahçeli'nin açtığı yol kapandı mı?2 hafta önce
- Siyah-beyaz3 hafta önce
- Müsavat Dervişoğlu: "Mesele el sıkışmak değil, el uzatmak"3 hafta önce
- Bu filmi daha önce görmemiş olabiliriz…3 hafta önce