Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BAZI gelenekleri yaşatmanın ne kadar önemli olduğunu yaş ilerledikçe daha iyi anlıyor insan. Eskiden burun kıvırdığım birçok şeyin üzerine artık düşünüyorum ve hepsinin olmasa da bir kısmının içindeki manayı görüyorum. Samimiyet varsa ve zamana adapte olmuşsa, anlamlı ve hayatı değerli kılıyor gelenekler. Bunlardan biri de “kız isteme”. Kendimi bildim bileli çok rahatsız oldum bu laftan. “Alıp verme” sözlerinin kadınları edilgenleştirdiğini, eşyalaştırdığını düşündüm. Hâlâ aynı fikirdeyim.

Ama bu geleneği ailelerin birbiriyle tanışması ve dünyalarını göstermesi olarak devam ettirebilince ortaya güzel bir şey çıkıyor. Bunu geçen cumartesi akşamı yaşadım. Hafta sonu İzmir’deydik. Rasim’in yeğeni, dünyalar güzeli Çisem, Ardan’la sözlendi. Evde, aile arası, çok güzel bir organizasyon yaptık. En büyüğün 86, en küçüğün 1.5 yaşında olduğu 25 kişilik çok neşeli, bol sohbetli bir geceydi. Çisem ve Ardan adeta birlikte büyüdüler. 25 yaşındalar ve neredeyse 10 yıldır birbirlerini tanıyorlar. Ama cumartesi ilk kez büyük dayılardan, amcalara kadar iki tarafın da aileleri bir araya geldiler. Ve günümüzde bu ritüelin işlevini kaybettiğini düşünen ben, içinde samimiyet olunca her şeyin güzel ve gerçek olduğuna ikna oldum. “Kahveniz nasıl olsun?” diye sorunca Ardan’ın annesinin “Benimki sade, Ardan’ınki tuzlu” demesine bayıldım mesela.

Çisem’in kokoş köpeği Şila’nın yüzükler takılırken sevinçten havlamasına da... Ünlü düşünür Seyyid Hüseyin Nasr’ın bir lafı vardır. “Batı’da bireyler, Doğu’da aileler evlenir” der. Bence Türkiye’de son yıllarda bu ikilik azalıyor. Bir yandan çiftler bireyleşiyor, öte yandan aileler arasında eskiye oranla daha dürüst ve sağlıklı ilişkiler geliştirilebiliyor. Böyle olunca da ortaya Doğu ve Batı’nın güzel bir sentezi çıkıyor.

**************

İZMİR’DE BİR İLK

BAZI insanlar stiliyle doğar. Ne yapsalar, ne giyseler onlarda farklı durur, baktırır, özendirir. Çisem (Öznur) de öyledir. Herkesin taktığı bir eşarbı öyle bağlar ki, bambaşka bir şeye dönüşür o eşarp mesela. Ya da düz bir tişörtü orasından burasından keser ve özgün bir kıyafete çevirebilir. Üniversiteyi bitirdikten sonra Cosmopolitan’da muhabirlik ve moda editörlüğü yapmaya başladı. Müthiş sayfalar hazırladı dergiye. Sonra kendi işini yapmaya karar verdi ve İzmir’e dönerek şehrin ilk kıyafet kiralama mağazasını açtı. İstanbul’da birkaç tane var ancak İzmir’de yoktu davetler için elbise kiralama...

Dress 4 Event işte böyle doğdu. Şimdi Alsancak’taki şık mağazalarında kendisi gibi zevkli kardeşi Sanem’le birlikte dünyanın çok farklı noktalarından designer’lar bulup özel koleksiyonlar getiriyorlar ve birbirinden güzel elbiseler kiralıyorlar.

**************

BRAVO AZİZ KOCAOĞLU!

CUMARTESİ sabah erkenden Göztepe sahilde yürüyüşe çıktım. Güzelyalı’dan Konak’a kadar yürüdüm. Güneş henüz doğuyordu, müthiş bir dinginlik vardı etrafta. Epeydir gelmemiştim İzmir’e. Sahil çok değişmiş, çok iyi düzenlenmiş. Boylu boyunca bisiklet yolu yapılmış, yeni palmiyeler dikilmiş, seyir terasları inşa edilmiş, yürüyüş için çok ideal bir ortam yaratılmış. En çok da denizin üzerine uzanan bankları beğendim.

Daha önceki gelişlerimde bakımsız bulduğum İzmir’de bu kez bir farklılık gördüm. İyi çalışılmış, özenilmiş. Bu da hemen beraberinde bir dinamizm getirmiş, yeni projeler başlamış, emlak fiyatları artmış... Kısacası çark daha hızlı dönmeye başlamış sanki. Aziz Kocaoğlu’nu tebrik ediyorum!

**************

OBUR BİR İTALYAN’A VEDA

BAYILARAK izlediğim, hiçbir bölümünü kaçırmadığım ve Türkçe’ye “İki Obur İtalyan” olarak çevrilen “Two Greedy Italians” programının 2 isminden biri, dünyaca ünlü şef Antonio Carluccio geçtiğimiz çarşamba günü 80 yaşında vefat etti. Carluccio’s restoranları ile keşfetmiştim ilk bu şefi. Önce Kanyon’a açmıştı, ardından Akasya’ya. Ama ona olan esas ilgim televizyon programı ile başladı. Öyle esprili, pozitif, hoşsohbet bir insandı ki... Program ortağı, diğer bir ünlü şef Gennaro Contaldo ile yaptığı yayınlarda Gennaro yaramaz, asi çocuk, o görmüş geçirmiş ve yaşamayı iyi bilen akil adam pozisyonundaydı sanki. Gerçek hayatta yaşadığı hayal kırıklıkları ve depresyonları unutmak istercesine mutlu ve huzurlu görünüyordu hep o programda. İtalya’yı karış karış dolaşıp buldukları basit malzemelerle yaptıkları yemeklerin tarifleri defterimde baştan sona yazılıdır...

Carluccio’nun ölümüyle yalnızca dünya mutfağı değil, dünya televizyonları da çok özel bir değerini kaybetti. Nur içinde yatsın...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar