Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÜLKE olarak çok ilginç günlerden geçiyoruz. Altanlar ve Nazlı Ilıcak’a verilen idama denk karara dair hem iktidar hem anaakım muhalefet tabanından bir itiraz gelmediğini, bilakis karardan sevinç duyulduğunu görüyorum. Ertuğrul Özkök AK Parti tabanında bu ağırlaştırılmış müebbetlerden rahatsız olan çok insan olduğunu yazdı ama gerçekçi konuşursak bu gözlem doğru değil.

Muhalefet tabanının en geniş kesimi olan ve kendine “Kemalist-laikulusalcı” diyen toplumsal taban da bu hükümlerden çok mutlu olduğu gibi bir de bu kararları kendileri vermiş gibi bir psikoloji içindeler. Sosyal medyada tepkileri dikkatle inceledim. Birçok “ulusalcı-laik” yurttaş, “Altanlar ve Ilıcak ağırlaştırılmış müebbeti yedi. Sıra Erdoğan ve yandaşlarına da gelecek. Onlar da günlerini görecekler” diye özetlenebilecek tweet’ler atmış ya da sözlükler benzeri platformlara bu minvalde yüzlerce entry girilmiş. Bu durum, anaakım laik muhalefet tabanı açısından artık gerçek bir delirme ve şuursuzluk haline işaret ediyor.

DÜNDAR VE ÖZDİL’E KARŞI O SALONDA NE SLOGAN ATILDI?

Sanki bu üç yazarı tutuklayan ve müebbeti veren irade kendi iradeleri de, bir de Erdoğan ve AK Partilileri tutuklayacaklar! Kimin kimleri hapse atabilecek gücünün olduğunun bile farkında olmayan, kaybettikleri imtiyazları yüzünden ruh sağlıkları bozulmuş bir kesim bu.

Öyle ki artık kendi yazarlarında bile “hoşgörülü” bir tavır görünce kızıyor, tepki gösteriyorlar. İdama denk hükmün açıklandığı gün Halk TV izliyordum. Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil bu karara ve üç ismin içerde olmasına karşı çıktı. Bunun üzerine salondaki hava değişti, onları izleyen kitle “Yanlış konuşuyorsunuz. Yatsınlar! Yatsınlar!” diye slogan atmaya başladı. Özdil ve Dündar da kendilerine yönelen tepkileri duyunca fazla uzatmadan konuyu değiştirdiler. O sırada iktidar tabanından bazılarından ise “Dündar ve Özdil sıranın kendilerine geleceğini bildiği için bu karara karşı çıkıyorlar, iktidarda olsalar Altanlar’a, Ilıcak’a acımazlar” diye mesajlar geliyordu. Kısacası karşılıklı fanatizmler birbirini besliyordu.

Muhalif taban böyle olursa...

Toplumun çok büyük çoğunluğunun ruh hali, iktidarıyla muhalefetiyle böyle. Nasıl olduysa oldu ve toplumsal vaziyetimiz birbirimizin gözünü oymak ister hale getirdi bizleri.

Muhalefet tabanının içinde özgürlükçü ve demokrat kitle çok az. Anaakım muhalefetin kahir ekseriyeti Yılmaz Özdil çizgisini bile yetersiz bulan, başkaları için özgürlük talep ettiğinde Özdil gibi ulusalcı yazarlara kızan fanatik bir çizgide. Bu artık Atatürkçülük de değil, faşizme benzer bir ideoloji.

Bu muhalif kafa hükümetin ana alternatifi oldukça AK Parti daha uzun yıllar iktidarda kalır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabanı ve sistem eskiye dönüşe izin vermez.

AK PARTİ’YE YARARLI TÜRKİYE’YE ZARARLI

AK Parti’yi destekleyen bir yazar olarak bu duruma sevinebilirim ama sevinmiyorum çünkü bu alternatifsizlik durumunun Türkiye demokrasisi için zararlı olduğuna inanıyorum. AK Parti için yararlı ama Türkiye için zararlı bir ruh bu. İktidarı daha fazla özgürlük ve daha fazla hukuk yönünde zorlayan bir muhalefet tabanı yok. Bilakis AK Parti’yi daha otoriter olmaya iten bir rövanşist kafa var karşıda. Oysa bu kafayla kendilerine geri dönülmez zararlar verecek bir akrep yanılgısı içindeler. Herkes ötekine sağır ve orta vadede bunun değişebileceğini de sanmıyorum. Maalesef.

***********

ABD’Yİ AYAĞA KALDIRMIŞ BU HİKâYEYİ BİLİYOR MUYDUNUZ?

ÖZEL kanalların olmadığı fi tarihinde büyük olaydı buz pateni olimpiyatları. En azından bizim ev için öyleydi. Annem, babam, kardeşim o günlerde ekran başına toplanır, patencilere notlar verir, kendi şampiyonlarımızı seçerdik. Şimdi kim, nerede yarışıyor, hâlâ aynı şekilde yapılıyor mu bu olimpiyatlar ondan bile emin değilim. Ama o günlerde en büyük kahramanlarımdan biri Katarina Witt’ti... Hayalperest bir çocuk olarak onun gibi olma düşleriyle buz pateni dersleri aldım fakat benim maceram buzun üzerinde düşmeden kayabilmekten öteye gidemedi tabii...

İşte tam da o günlerde, Amerika’da büyük gürültü koparmış ama bizim pek de bilmediğimiz çok ilginç bir hadisenin hikâyesi cuma günü vizyona girdi. Başrolünü Margot Robbie’nin oynadığı “I Tonya” 1994 yılında ABD’nin en başarılı patencilerinden kabul edilen Nancy Kerrigan’a yapılan saldırıyı azmettiren olarak tarihe geçen rakibi Tonya Harding’in hikâyesini anlatıyor.

Harding, Portland Oregon’lu, alt sınıf bir ailenin kızı. Annesi psikopat derecede katı ve hırslı bir kadın. Kızının şampiyon olması için her yolun mubah olduğunu düşünüyor, merhametsiz ve aşırı baskıcı. (Bu rolde Allison Janney harikalar yaratıyor ve Oscar’larda en iyi yardımcı kadına aday-NA)

İMAJA UYMAYAN SPORCU

Harding, ABD tarihinde 3’lü dönme hareketini ilk kez başaran kadın patenci oluyor, çok hırslı ve çok kararlı ama geldiği köken ve sert mizacı itibarıyla bir türlü sempati toplayamıyor. “Cici, buzun üzerinde kuğu gibi süzülen üst-orta sınıf Amerikalı” imajına uymuyor. Annesinden şiddet görmüş, kocasından şiddet görüyor ve zorlu hayat mücadelesi onu agresif ve saldırgan yapıyor.

1994’te Detroit’te ABD Kadınlar Şampiyonası’na hazırlanırken en büyük rakibi Nancy Kerrigan bir kişinin sopalı saldırısına uğruyor. Saldırgan Kerrigan’ın dizine sert bir şekilde vurup kaçıyor ve daha sonra bu saldırıyı Harding’in kocasının azmettirdiği ortaya çıkıyor.

Tonya Harding hiçbir zaman öncesinde saldırıdan haberinin olduğunu kabul etmedi, ancak bu dava nedeniyle spor kariyeri bitti. Şampiyonalarda yer alması yasaklandı, kamu hizmeti ve yüksek tazminat cezaları aldı.

BOKSÖR OLDU

Sonrasında boksör olarak ringe çıktı ve hayatını kazanmak için akla gelen her türlü işi yaptı. Bugün ABD’de reality show’larda yer alıyor. Öyle yaşlı birinden bahsetmiyoruz, 70 doğumlu bir kadın Harding. Tüm bu hadiseler yaşanırken henüz 20’li yaşlarının başında...

Margot Robbie, Tonya rolü ile en iyi kadın oyuncu ödülüne aday. Hakikaten de müthiş bir performans sergiliyor. Aylarca paten dersleri almış, Harding’e benzemek için kilo da almış, olağanüstü canlandırıyor sporcuyu.

Kısacası “Ben,Tonya”, bir spor filmi olduğu kadar sınıfsal ayrımı, aile içi şiddeti, Orta Amerika gerçeğini görmek için de çok iyi bir mockumentary...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar