Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

TESADÜF ya da değil ama anlamlı olduğu kesin. Bu yazıyı yazdığım 27 Mayıs’ta Muharrem İnce İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na inerek Menderes İlçesi’ne (ismini Adnan Menderes’in ailesinin aldığı gibi Menderes Nehri’nden alır) geçti ve bir seçim konuşması yaptı.

“Değiştim; darbelerle, darbecilerle arama mesafe koydum” diyen “Geçmiş bütün darbeleri lanetliyoruz” iddiasında bulunan CHP’nin cumhurbaşkanı adayının böyle bir günde, Menderes’te 27 Mayıs’ı hatırlatması ve kınaması, Adnan Menderes’in ismini zikretmesi gerekmez mi?

Peki ne yaptı Muharrem Bey? Camilerden otomobil fabrikalarına, emeklilerden öğrenci yurtlarına kadar birçok konudan bahsetti ama Adnan Menderes’in ismini dahi ağzına almadı... 27 Mayıs’ın yıldönümünde Menderes İlçesi’nde darbeyi lanetlemeyen, idamlarla ilgili tek kelime etmeyen bir CHP adayı... Bu millet “Değiştim” demekle değişilmediğini görmez mi sanıyorsunuz?

***********

MERAL AKŞENER VE ÜMİT ÖZDAĞ

PEKİ ya İYİ Parti 27 Mayıs konusunda farklı mı? Meral Akşener Twitter’dan 27 Mayıs utancını lanetleyen bir mesaj paylaştı paylaşmasına ama en yakınında tuttuğu ve İYİ Parti siyasi programını kaleme alan isim, 27 Mayıs askeri darbesini 2018 ortamında bile soğukkanlı şekilde savunan biri olunca bu mesajın ne anlamı kalıyor? Meral Hanım ya da İYİ Parti’nin nazik sözcüsü Aytun Çıray bana bu çelişkiyi açıklayabilirse kendisine köşem açıktır.

Partinin 2 numarası Ümit Özdağ’ın babası Milli Birlik Komitesi üyesi Muzaffer Özdağ 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren cuntacılardan -hem de en radikallerinden- biri. Olabilir, babası ayrı, oğlu ayrı diyebiliriz ancak öyle değil.

Ümit Özdağ babasının tüm siyasi eylemlerini haklı bulduğunu ifade eden bir kişi. Doçentlik tezinde askerin siyasete müdahalesinin zaman zaman gerekli olduğunu savunan bir isim. Kübra Par’ın programına çıktığında Kübra’nın son derece cesur bir şekilde yönelttiği “Bir darbecinin oğlu olmak nasıl bir duygu?” sorusuna “Babamla hep gurur duydum, 27 Mayıs’ı doğru bulduğu için süreçte yer aldı” diyerek cevap vermiş ve bunu sorduğu için Kübra’ya öfkelenmişti. Dahası “Menderes’in idam edilmesinden hiç pişmanlık duydu mu babanız?” sorusuna “Hayır” karşılığını vermiş ve babasının Menderes’in katlini savunan duruşuna karşı eleştirel bir mesafe almamıştı.

Meral Hanım samimi bir şekilde 27 Mayıs’a karşı ise partisinin 2 numaralı ismi 27 Mayıs’ın en büyük destekçilerinden biri nasıl olabiliyor?

Kısacası maalesef 2018 Türkiye’sinde değişen tek şey “zamanın ruhu”. Erdoğan’ın açtığı yol sayesinde bazı şeyler artık söylenemiyor. Ama bu ruh değişirse her şey değişir ve Menderes’in idam edilmesinin ne kadar haklı olduğunu açıkça söyleyen insanlar yeniden cesaret bulur, kaldıkları yerden icraatlarına devam ederler...

***********

İMRALI’DAKİ 3 MEZARIN HİKÂYESİ

İÇİNDEN yıllardır çıkamadığımız sorunların, toplumdaki kamplaşmanın, düşmanlaşmanın, demokrasinin bir türlü istenen seviyeye gelememesinin miladı üzerinden tam 58 yıl geçti. Bu satırları bir 27 Mayıs’ta yazıyorum. Yakın tarihimizin karanlık sayfalarının başlangıcının yıldönümünde...

Darbeyi yapan cuntasıyla, utanç abidesi yargı tiyatrosuyla, darbecilerden çok darbeci, infazcılardan çok idamcı medya ve akademyasıyla 27 Mayıs 1960’ta açılan yol ve 16-17 Eylül 1961’de gerçekleşen 3 idam her şeyi bir daha asla eskisi gibi olmayacak şekilde değiştirdi. Bu değişimin kökleşmesi ve Türkiye sosyolojisi ve siyasetini derinden etkilemesi ise bu yapılanların onyıllar boyu savunulmasıyla oldu.

Yıl 2018. Zamanın ruhu ve baskısı gereği artık nihayet 27 Mayıs savunuculuğuna pek kimse cesaret edemiyor. Ama bu, bu rezil darbeyi yıllarca bayram olarak kutlayanların zihniyetinin öldüğünü göstermiyor. Maalesef her şey yalnızca “hava” meselesi...

***********

VİCDANLARIN ÜZERİNE ATILAN O TAŞLAR 30 YIL SONRA KALDIRILABİLDİ

BİR toplumun ileri gitmesi için geçmişiyle sağlıklı bir şekilde yüzleşmesi gerekir. Bizde bu yüzleşme son yıllara kadar neredeyse imkânsızdı. 27 Mayıs’ı “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlayan bir rejim yıllar boyu bu ülkeye hâkim oldu. Ancak bu, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı unutturamadı, aksine onların ismini daha da güçlendirdi.

Sevgili okurlar, siz son yıllarda askeri vesayetle yapılan mücadele sonucu vardığımız noktaya bakıp yakın geçmişin de hep bu havada yaşandığını sanmayın. Gelin biraz detay hatırlatayım bugün. Nereden nereye geldiğimize bir bakalım...

ÖLÜLERE BİLE EZİYET EDENLER

Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, Eylül 1961’de apar topar asıldıktan sonra İmralı Değirmentepe’de açılan 3 çukura gömüldüler. Katillerin öfkesi öldürmekle de bitmedi, gömüldükleri çukurların üzerini taşla doldurdular. Ölülere bile eziyet ettiler.

Aradan epey bir zaman geçtikten sonra İmralı’nın da müteahhidi olan Kerim Uzuner 3 naaşı çukurdan çıkarıp hayrına mezar yaptırmak isteyince hakkında soruşturmalar ve davalar açıldı! Darağacında sallandırdıkları insanlara bir mezarı bile çok gören bir zihniyet bu ülkede yıllarca göz açtırmadı.

Üstelik bu tartışmalar 3-5 yıl değil, onyıllar boyu sürdü. Bu utanç 60’lar, 70’ler, 80’ler boyunca bütün siyasetçilerin boynundadır...

Aradan 30 yıl geçtikten sonra, ancak 1991’de, Turgut Özal’ın kararlılığı ve cesareti sayesinde Menderes, Zorlu ve Polatkan tutsak oldukları mezarlardan çıkarıldılar ve hak ettikleri anıt mezarlara nakledildiler.

‘ÇAVUŞESKU’DAN FARKSIZ’ DİYEN VEKİL KİMDİ?

Onun da hikâyesi hiç kolay değildir. 1990’da ANAP Giresun Milletvekili Burhan Kara ve 40 arkadaşı mezarların devlet töreniyle taşınması ve DP’lilerin itibarının iade edilmesi için önerge verirler. Tasarı ANAP’ın ve DYP’lilerin desteğiyle 11 Nisan 1990’da kanunlaşır ancak dönemin SHP’si bu teklife karşıdır. SHP Hatay Milletvekili Ömer Miski, “Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın itibarlarını iade etmeye Meclis’in yetkisi yoktur” der, yakın zamana kadar CHP’de milletvekilliğini sürdüren dönemin SHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz ise “Menderes denince aklıma Nikolai Çavuşesku geliyor” diyerek öneriye itiraz eder!

Seçilmiş başbakanını, bakanlarını gözünü kırpmadan öldüren, öldürürken de “Bunun gibileri 100 defa da assan az gelir” diyen sözde savcı Ömer Altay Egesel’lerin, öldürmeleri yetmezmiş gibi bir adaya naaşlarını yıllar boyu hapsedenlerin, darbeyle indirilip senelerce hapis yatan ve adeta vebalı muamelesi gören siyasetçilerine itibarlarının iade edilmesini çok görenlerin galip geldiği, onların hikâyelerinin kutsandığı, kutlandığı zihniyet ancak Özal’ın açtığı yoldan giden Recep Tayyip Erdoğan sayesinde yıkılabildi.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar