Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Önceki akşam yayındayken bir okurumdan telefonuma mesaj geldi. Siyaset konuşuyorduk. Ankara’daki gelişmeleri yorumluyorduk. Ama gelen mesajla kulaklarım duymaz oldu. Öyle heyecanladım ve duygulandım ki…

Bakın aynen şöyle diyordu okurum: ‘Nagehan Hanım, tatil alışverişi yaparken kendimize şnorkelle maske almaya karar verdik. Sizin yazılarınızı takip ettiğimiz için hemen aklımıza küçük Doruk geldi. Mağaza yetkilisini çağırtıp sorduk. Maske hakkında bilgi aldık. Üzerine iki uyarıcı sticker yapıştırmışlar. 0-10 yaş sınırı ve maske ile atlanmaz uyarısı… Sizin ısrarlı yazılarınız üzerine yapıştırdıklarını söylediler. Daha önce yokmuş. Yeni Doruk’lar ölmesin diye ciddi bir şekilde yazmış olduğunuz yazılar ve sorumlu gazetecilik anlayışınız için teşekkür ederiz.’

Bir de maskenin fotoğrafını göndermişler. Üzerindeki uyarıları görmeniz için burada yayınlıyorum.

Bu mağazanın A 101 ya da Decathlon mu olduğunu sorduğumda ‘ikisi de değil, İstinye’de çok büyük bir spor mağazası’ cevabını verdiler. Söylediklerine göre Decathlon da benim yazılarım üzerine bu maskeye ikaz sticker’ları yapıştırmış, önceden bu sticker’lar yokmuş. A 101’de satılan üründe ise herhangi bir uyarı ya da yeni bir sticker hala yok…

Ne kadar buruk bir sevinç hissettiğimi burada tarif etmem zor. Doruk zaman zaman aklıma geliyor ve onunla ilgili düşüncelerimi hep geriye itiyordum. Zira düşündükçe, hele beynim otomatik olarak ailesi ve ikizini hatırlattıkça dipsiz bir uçuruma düşüyor gibi oluyorum. Ama ilk kez bu mesajla Doruk’un hiç görmediğim yüzü hayalimde canlandı. O melek bir şeyleri değiştirerek gitti, diye düşündüm. İnanın hayatta gerçek bir şeye dokunmak geriye kalan herşeyi teferruat haline getiriyor…

*****

Talat Bulut dosyası kapandı mı?

Talat Bulut’la ilgili yazdığım yazı tahmin ettiğim gibi çok ses getirdi. Hakkındaki taciz iddiasına savcılığın takipsizlik vermesi belli ki görünenin çok ötesinde bir rahatızlık yaratmış. Mesajlar, e-mailler yağıyor…

’Bu dosya bir kadın savcıya verilmeli’ tezime yargının içinden çok önemli bir isimden de destek geldi. Hatta desteğin ötesinde ‘Bu dosya yeniden açılacak ve sanırım tam da dediğiniz gibi bir kadın savcıya verilecek’ dedi konuştuğum üst düzey bir kadın yargı mensubu. O da takipsizlik kararından çok rahatsızdı. Dediğim gibi kadın savcıların ve hakimlerin çoğalması ülkemizde kadın haklarının da güçlenmesini beraberinde getirecektir. Dünyanın tüm ülkelerinde böyle oldu bu.

Öte yandan Talat Bulut, Mucize 2 filminin kadrosundan çıkarıldı. Şayet Mahsun Kırmızıgül bu tartışmalar üzerine böyle bir karar almışsa bravo! Bence tam da suçlamaların kaynağı olan Yasak Elma dizisinin yapımcısı Fatih Aksoy setteki bunca rahatsızlığa ve set çalışanlarının açıkça ‘Bulut ile çalışmak istemiyoruz’ açıklamasına rağmen onunla yola devam kararı almışken Kırmızıgül’ün kararı çok önemli.

Bu açıklamalar itiraf

Malesef yaşananlar Türkiye’de tacizin ne kadar içselleştirildiğinin bir kanıtı. Bulut’un ‘Duymayan Kalmasın’ programında kendini savunmak için söyledikleri zaten tek başına kadınları taciz ettiğini ispatlıyor. Fatih Aksoy bu sözleri tasvip mi ediyor yoksa? Ne demişti? ‘Kızım yapma deyip, sarıldım. Bütün kostümcülere sorun, hepsine sarılır yanaklarından öperim….’

Bırakın yalnızca o gün ve o kıza, zaten daha önce bunu defalarca yaptığını kendisi söylüyor. Üstelik bunu kendini savunmak için yapıyor! Karşı karşıya olduğumuz zihniyetin vehametini bundan daha iyi anlatan bir şey olamazdı herhalde! Üzerine bir de ‘Bu kızla ileride kim evlenecek? Kocasının yüzüne nasıl bakacak’ demesi tam da savaşmamız gereken kafanın karşımızda durduğunu gösteriyor. Yahu madem kadınlar taciz edilirlerse evlenemezler diye düşünüyorsun, madem bu feci anlayışa sahipsin, o zaman neden set çalışanlarına sarılıyorsun, öpüyorsun?

Bulut olayında dizi kadrosu açık bir şekilde kostümcü kızın yanında. Şevval Sam’ın ‘Bu tip durumlarda beyan esastır’ sözü çok önemli bir hatırlatma. Set çalışanları zaten ayakta.

Maalesef durum içler acısı. Batı’da kadınlar bu konuya yönelik hassasiyet oluşması için büyük mücadele verdiler. MeToo ve Time’s Up kampanyaları devam ediyor. Artık böyle bir iddiada bulunanın bırakın bizdeki gibi hakarete uğraması, söyledikleri tam da Şevval Sam’ın hatırlattığı gibi esas kabul ediliyor.

Bu işin burada bitmemesi için artık susanlar konuşsun. Dizi sektöründe tacize uğrayanlar başlarına geleni anlatsın. Onlar değil, tacizcileri utansın! Beren Saat’in de kendisine yapılanları, kim yaptıysa açık açık söylemesi gerçek bir kadın ihtilalininin kıvılcımını çakabilir diye düşünüyorum. Bu devrimi buradan başlatmazsak çok geç olabilir…

*****

Medya ayağına dair

Cuma günkü yazımda medyada da kadın çalışanlara yönelik taciz vakalarının olduğunu ve orada da konuşma vaktinin geldiğini yazdım. Benim bildiğim çok net örnekler var. Mesela bugün herkesin gayet iyi tanıdığı bir köşe yazarının, o dönem kendi gazetesinde çalışan bir arkadaşımın evinde iş arkadaşları için düzenlediği doğumgünü partisinde herkes gittikten sonra kalıp, yapmaya çalıştıkları… O arkadaşım daha sonra medyadan ayrılıp başka bir sektöre geçti de ancak kendine gelebildi. Elbette rızası olmadığı için ismini veremem…

Bunun gibi hikaye çok, bunu yolu medya koridorlarından geçmiş herkes biliyor. O hikayelerin kahramanlarının gün yüzüne çıkması için birilerinin dürüstçe konuşmaya başlaması gerekiyor. Elbette bu temiz kampanyaya birileri iftira pisliğini bulaştırmasın diye de teyakkuzda olunması şart. Öte yandan medyanın bir bütün olarak kadınlara şiddet, taciz ve tecavüz noktasında açıklama yapanları desteklemesi gerekiyor.

Not: Ailenizle, güzel, mutlu bir bayram diliyorum. Ben de bayram molası veriyorum. Ela ve Yasemin’in tatili bitmek üzere. Onlarla biraz vakit geçireceğiz. Bayram sonrası görüşmek üzere…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar