Bu açıklamalar sadece zarar veriyor
Turgut Tarhanlı, Hakan Altınay, Betül Tanbay ve arkadaşlarına yönelik hukuksuz gözaltı dalgasını cumartesi günkü yazımda çok sert eleştirdim. Beklerdim ki, medyada çok daha fazla, etkili ses çıksın… Ama olmadı. Birkaç üstü kapalı, özgürlükçü görünümlü yazı çıktı o kadar. Onun dışında medya yine üç maymunu oynadı. Fakat yine de çok şükür ki bu haksız gözaltılar yüzde 99 oranında bitti. Yargımız içinden de yanlışın görüldüğünü düşünüyorum. Zaten konuyla ilgili resmî açıklamayı yapanların bile söylediklerine inandıklarını sanmam…
Bu ülkenin popüler kamusal figürleri bu tür bariz adaletsizlikler ve hukuksuzluklar konusunda üstüne düşeni maalesef yapmıyor. Ancak yine de bu durum, ABD’nin yarardan çok zarar getiren açıklamalarını meşru kılmaz.
ABD ülkemizde olan yargısal gelişmelere dair açıklama yapmayı kesinlikle bırakmalı. Buradan Amerikan Büyükelçiliğine çağrıda bulunmak istiyorum…
FAŞİSTLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYOR
ABD, Türkiye’de yaşanan haksızlıklara dair seçmece yaparak keyfi açıklamalarda bulunuyor ve mağdur edilenleri kamuoyu nezdinde bir kez daha mağdur ediyor. Bu nedenle toplumda “İşte bak bunlar Amerikan ajanıymış, o yüzden ABD açıklama yapıyor” gibi saçma algılar doğuyor.
Beyaz Saray, kimi haksızlıklara susuyor, hatta bazen destek de oluyor, kimilerinde ise haykırıyor. Dış müdahaleler konusunda çok hassas olan Türk kamuoyu nezdinde ABD’nin tavrı hep ters tepiyor.
Türkiye’de özgürlükçü ve gerçek demokratik bir hukuk devleti rejiminin tesis edilmesini isteyen insanlara ABD’nin açıklamaları faydalı olmuyor. Bilakis bu onurlu çabayı gösterenlere saldırmak isteyen faşistlerin ekmeğine yağ sürüyor Washington.
BU AÇIKLAMALARI YAPACAK MEŞRUİYETİ YOK
Ayrıca ABD’nin hiçbir şekilde böyle “özgürlükçü” açıklamalar yapacak meşruiyeti de yok.
Türkiye önce askeri vesayeti sonra da Gülenist vesayeti ABD’nin yardımıyla değil, ABD’ye rağmen mağlup etti. Şimdi bakıyorum, kimi askeri vesayet yandaşları Amerika’nın desteğiyle Türkiye’deki askeri rejimin tasfiye olduğunu söylüyorlar. Bu büyük bir yalan! O rejimi Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun ısrarlı talebi yıktı. Bırakın yıkılmasına yardım etmeyi, ABD kendi militer müttefiklerini kurtaramadı. Aslında koyu NATO’cu olan kimi askerlerin ABD’ye öfkesi bu sebepledir…
SİVİL SİYASETİ GÜVENİLMEZ BULDULAR
Amerikalılar son 70 yıldır sivil siyaseti hep güvenilmez buldu ve askeri vesayetçileri sağlam müttefik olarak gördü. AK Parti dönemlerinde de bu böyleydi. Aksini iddia edenler ya yalan söylüyor ya da kendilerini kandırıyorlar...
ABD hem 12 Eylül hem de 28 Şubat askeri darbelerini tamamen desteklediği gibi, 27 Nisan 2007 muhtırasından sonra da 3 gün ortama bakıp 30 Nisan 2007’de laf ola beri gele bir açıklama yapmıştı. Eğer Tayyip Erdoğan 27 Nisan darbe teşebbüsüne kararlılıkla karşı çıkmasa ve korkak davranıp hükümetten istifa etseydi, ABD, Genelkurmay’ın bu müdahalesini yine destekleyecekti.
Washington aynı anti-demokratik tavrı 14 Mart 2008’de yapılan yargısal darbe teşebbüsünde de sergiledi. AK Parti kapatılıp sivil hükümet alaşağı edilmek istenirken özgürlükçü bir tavır takınmadı. Bunların tümü, Türkiye toplumunun çoğunluğunun hafızasında olduğu için ABD’ye tepki haklı olarak büyüktür…
BAŞKALARININ ÖZGÜRLÜKLERİNİ SAVUNMAK
15 Temmuz’da, Amerika’nın “Taraflara itidal tavsiye ediyoruz” gibi söylemleri ise utanç vericidir. O darbe girişiminin başarıya ulaşması için elinden geleni yaptı. 17-25 Aralık sürecine ise hiç girmiyorum. Nereden bakarsanız bakın, ABD’nin bu tür demokrasi konularında sicili çok kötü.
Türkiye toplumu olarak önce askeri vesayeti sonra da Gülenist vesayeti büyük mücadelelerle biz aştık. Şimdi de daha çok özgürlük ve hukuk için bizler mücadele edeceğiz. Toplum olarak bunu ısrarla talep edersek siyaset kurumu da bu isteği hayata geçirmek durumunda kalacaktır. ABD ya da Düvel-i muazzama bize gölge etmesin yeter.
Dindar, seküler, Türk, Kürt, Alevi, Sünni… Biz, birbirimizin özgürlüklerini savunmadıkça bu ülke bir hukuk devleti olamaz.
***
O isimle ilgili ne konuşulmuş?
Geçen hafta AK Parti’nin İstanbul adaylığı için Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş’un yanında Mehmet Müezzinoğlu’nun da isminin geçtiğini yazdım. O yazı çok ses getirdi. Telefonlar susmuyor.
Bugün konuyla ilgili biraz daha kulis bilgisi paylaşayım… Müezzinoğlu 2002-2007 arası İstanbul İl Başkanlığı yapmıştı. Duyduğuma göre il başkanları toplantısında Müezzinoğlu’nun döneminin ne kadar başarılı olduğu konuşulmuş, hatta Başkan Erdoğan "O dönemki havayı istiyorum" demiş.
Binali Yıldırım’ın ismi hâlâ en güçlü aday olarak geçiyor. Yıldırım tam bir görev insanıdır, onun isminde karar kılınırsa elbette çıkacak ancak çok istekli olduğu söylenemez. Müezzinoğlu ihtimalini yabana atmamak gerek.
***
Bravo! Denetimlere devam!
Geçen pazartesi günü balıkçıda gördüğüm avlanma boyunun altındaki çinekopları yazmış ve hal denetimlerinin muhakkak yapılması gerektiğini dile getirmiştim.
Çarşamba ve cuma İstanbul Gürpınar Balık Hali’nde üst üste denetimler yapıldı ve kasa kasa yasak balık ele geçti.
Lüfer familyası dünyanın en lezzetli balığı. Bunu ne pahasına olursa olsun korumalıyız. Bu denetimler sürmeli. Ama yetmez! En büyük denetçi biz tüketiciler olmalıyız! Çocuklarınızın da iyi balık yiyebilmesini istiyorsanız fiyatının cazibesine kapılıp, avlanma boyunun altında balık almayın! Tasarruf ettiğiniz 3-5 lira sizden daha sonra çok daha fazlasını götürecek. Tezgahta görürseniz ihbar@kkgm.gov.tr’ye bildirin…
- Kamuoyu son tartışmalara nasıl bakıyor?14 dakika önce
- 2010'daki U2 konseri ve karşılıklı öfke2 gün önce
- Devlet Bahçeli o video ile kime mesaj verdi?5 gün önce
- Özgür Özel için esas tehlike şimdi başlıyor1 hafta önce
- 'Erkek' kazandı1 hafta önce
- Devlet Bahçeli'nin açtığı yol kapandı mı?2 hafta önce
- Siyah-beyaz2 hafta önce
- Müsavat Dervişoğlu: "Mesele el sıkışmak değil, el uzatmak"3 hafta önce
- Bu filmi daha önce görmemiş olabiliriz…3 hafta önce
- Çözüm süreci değil kardeşlik hareketi3 hafta önce