Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ayşen Gruda büyük bir oyuncuydu. Türk sinema tarihinin tartışmasız en ses getirmiş ve boşluğu hâlâ doldurulamamış kadın komedyeniydi. Gruda’nın cenaze törenini hayretler içinde izledim. Gelmiş geçmiş bütün büyük oyuncularla birlikte oynamıştı.

Törende gözlerim o oyuncuları aradı. Müjdat Gezen, İlyas Salman, Nevra Serezli, Erol Evgin, Demet Akbağ dışında aklıma gelenlerin hiçbirini göremedim. Bu isimler tabutun başından ayrılmadılar, arkadaşlarına veda etmekte zorlandılar. Hele İlyas Salman...

Ali Sunal vardı, babası büyük star Kemal Sunal ile defalarca aynı seti paylaşmış olan Gruda’ya vedaya gelmişti. Ama ben Sunal’ı görünce diğerleri adına utandım, üzüldüm. Kimleri kimleri aradı gözlerim…

Mesela Müjde Ar... Gruda’nın “sevgili arkadaşlarım” dediği Türkan Şoray? Fatma Girik? Filiz Akın? Perran Kutman?

Son olarak “Pek Yakında” filminde birlikte oynadığı Cem Yılmaz en azından tecrübeye saygı adına 1 saatini ayıramaz mıydı?

Maalesef ayırmadılar. Eski eşi cenazede sitem ederken haklıydı. “Nerede bu büyük oyuncular? Burada olmaları lazımdı…”

***

Gruda bir Tarık Akan değildi

Ayşen Gruda için Kemalist medya öyle bir portre çiziyor ki… O yayınları okuyan sanır ki Gruda ulusalcı bir sanatçıydı. Rahmetli Tarık Akan’ın görüşlerine de saygım var ama Ayşen Gruda bir Tarık Akan değildi.

Akan çözüm sürecine sırf Erdoğan bu sürecin mimarı diye karşı çıkmıştı. Evet Gruda da iktidara muhalif bir sanatçıydı ama asla ulusalcı değildi. Bu iktidarın başlattığı barış ve çözüm sürecine gönülden destek vermişti. Oral Çalışlar’ın yönettiği dönemde Taraf gazetesine konuşmuştu Gruda. Bakın o röportajda ne diyor:

"Bu devlet bana bir görev verirse ben korkmadan ama hiç korkmadan mağaralara gidip o insanları ikna ederim. Masal anlatsam bile beni dinlerler. Neyin ispatı ve kavgası içindeyiz. O Kürt çocukları da anne, baba kuzusu. Küçük hesaplar yüzünden iki taraf da ölüyor. Dövüşe dövüşe değil masa başında konuşa konuşa halletmemiz gerekiyor. İnanıyorum aklı başında siyasiler, insanlar bunları görüyorlar. Hepimizin çocukları var. Bu savaş çok gereksiz. Eğer ki bu konuda katkım olacak ise mağaralara kadar gitmeye razıyım. PKK mağaralarına giderim. Çünkü onlar bana bir şey yapmazlar. Onlar da benim filmlerimle büyüdüler. Bana bir şey yapmazlar."

Böyle bir açıklamayı bu kadar içten bir dille yapan bir sanatçı ulusalcı olabilir mi? Bilakis Ayşen Gruda eğer bu açıklamaları son 1 yıl içinde yapsaydı Dursun Çiçek’in gururla anlattığı ve adliyelerimizde bol bul bulunduğunu iddia ettiği ulusalcı kimi savcılar tarafından hakkında tutuklama bile talep edilebilirdi!!

Çünkü bu kafa zamanında çözüm sürecini ve silahların susmasını desteklemeyi bile kriminalize eden bir kafa. Dursun Çiçek’in ifade ettiği gibi, eğer ellerinde güç olsa çözüm ve barış sürecini başlattığı için, Tayyip Erdoğan’ı bile tutuklamaktan çekinmeyecek olan kafa.

***

Birbirinden sahici karakterler

Bu ülkenin insanları olarak Ayşen Gruda’nın o naif ve tatlı filmlerini defalarca seyrettik, hâlâ seyrediyoruz ve seyrettikçe aynı keyfi alıyoruz...

Hababam Sınıfı'nda bilgi yarışması sunan ve gözlüğünü orta parmağıyla düzelten o gıcık kadını hepimiz hatırlıyoruz... Hatırladıkça gülüyoruz...

Efsane film Tosun Paşa'daki Zekiye Tellioğlu karakterini hiç unutmuyoruz...

Aşık Oldum’da psikopata bağlamış İnci karakterinin Şener Şen'in arabasını adım adım mahvedişini hatırladıkça karnımıza ağrılar giriyor gülmekten...

Namuslu'daki cingöz ana-kız karakterini, rahmetli Adile Naşit ile Ayşen Gruda'nın muhteşem oyununu...

Şekerpare'deki kız kurusu Peyker'i...

Çiçek Abbas'taki düğünden kaçış sahnesini...

Dolap Beygiri'nde Şener Şen'in karısını oynayan sosyetik olmaya meraklı Hacer'i...

Hababam Sınıfı Güle Güle'deki arızalı hoca Melahat'i...

Gırgıriye'deki çingene Sevim'i...

Neşeli Günler'deki duygusal ve ağlak Nilgün'ü...

Gülen Gözler'de pilot Şener Şen'e âşık Fikret'i...

Ve daha nice karakteri canlandırdığı muhteşem filmlerini…

***

Hilmi Türkmen aradı

Çarşamba günü Üsküdar ile ilgili gözlemlerimi yazarken Güzeltepe’deki Hattat Hasan Çelebi Camii’nden bahsetmiş, temel atma töreninde Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in 2017’de bitirme sözü vermesine rağmen bu güzel eserin halen tamamlanmadığını hatırlatmıştım.

Hilmi Bey yazım üzerine aradı. Serzenişimin haklı olduğunu ancak gecikmenin kendilerinden kaynaklanmadığını söyledi. Cami tamamlanmış, Şubat ayında bir cuma günü açılıyormuş.

Bu vesile ile önümüzdeki günlerde birlikte Üsküdar’ı gezmek için de sözleştik. Adım adım yeni projeleri ve Üsküdar deyince akla gelen yerleri ziyaret edeceğiz. Bana öneride bulunabilir, şikayetçi olduğunuz ya da sormak istediğiniz hususlar varsa iletebilirsiniz…

***

Yeni Rektör Handan İnci’ye bir soru

Geçen haftaki rektör atamalarında bir isim dikkatimi çekti. Mimar Sinan Üniversitesi Rektörlüğüne getirilen Handan İnci’yi Tanpınar uzmanı ve çok çalışkan bir edebiyat tarihçisi olarak tanırım. Handan Hanım en sağdan en sola tüm edebiyat çevrelerinde saygı duyulan değerli bir insandır. İdeolojik ve partizan değildir. Rektörlüğe onun atanması çok isabetli bir karar olmuş. Maalesef kadın rektör sayımız hala çok az. Artmasını temenni ediyorum.

İnci’nin rektör olarak atandığını duyduğumdan beri hem seviniyorum hem de bir şeyi merak ediyorum. Handan Hanım’ın kıymetli romancı Selim İleri ile beraber yaptığı ‘Gölgedeki Romanlar’ programını Rasim’le birlikte 2-3 aydır düzenli izliyoruz. Çok keyifli bir edebiyat sohbetini içeriyor program.

Merak ettiğim şu: Şimdi İnci rektör olunca bu güzel faaliyet kesintiye mi uğrayacak? Rektörlük ajandası yoğun da olsa bence Handan Hoca ile Selim Bey bu değerli programa devam etmeliler.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar