Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dünkü yazıma yüzlerce geri dönüş aldım. Hem okurlardan hem farklı siyasi partilerin önemli isimlerinden hem de meslektaşlarımdan telefon ve e-mailler yağdı adeta.

Bu ilgi net bir şekilde şunu gösteriyor: Her şeyin korkunç boyutta tarafgirlikle ele alındığı bir Türkiye’yi artık vicdan ve sağduyu sahibi kimse istemiyor.

Ben dünkü yazımda Diyarbakır’ın birbirine hiç değmeyen, hatta birbirine tezat iki gerçeğini anlattım. HDP kapısındaki anneleri de anlamaya çalıştım, o annelerin yalnız bırakılmalarının arkasındaki psikolojiyi de.

Bugün de madalyonun iki yüzüne mikrofon uzatacağım. Hem birlikte gittiğimiz kadın meslektaşlarımla birlikte ziyaret ettiğim Diyarbakır Valisi ve Belediye Başkan Vekili Hasan Basri Güzeloğlu ile konuştuklarımızı ve izlenimlerimi hem de daha sonra birebir görüştüğüm, görevinden alınan HDP’li Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nın söylediklerini aktaracağım.

Önce Valilik ziyareti ile başlayayım.

DİYARBAKIR’IN BELEDİYE BAŞKAN VEKİLİ YENİ DURUMA NASIL BAKIYOR?

Güler yüzlü, sıcakkanlı, hitabı çok kuvvetli biri Hasan Basri Güzeloğlu. Türkiye’nin mevcutlar içinde kesintisiz en uzun valilik yapan bürokratı. Tam 17 yıl olmuş, birçok ilde görev almış.

Çok güzel bir Türkçe ve akıcı bir İngilizce konuşuyor. Babası da valiymiş, yani çekirdekten yetişme… Urfalı. Bölge insanı olması avantaj.

Ancak ben Diyarbakır halkının psikolojisi ve mevcut durumu analiz etme noktasında Sayın Vali’nin gerçek hislerini değil, temennilerini dile getirdiği kanaatine kapıldım.

Kayyum belediye iyi hizmetler yapıyor olabilir, önceki dönemki kayyum da şehre ciddi katkılar sağladı, bunu da biliyoruz ancak Diyarbakır’daki hava “Oh ne iyi oldu. Kayyum geldi, biz zaten huzur, güven, aş, iş istiyorduk” havası değil.

Halbuki Sayın Vali aynen bunu iddia ediyor. “Diyarbakır 'huzur ve güveni' satın almış durumda” diyor.

Diyarbakır’ın tarihi valilik binasında, Vali ve Belediye Başkan Vekili Hasan Basri Güzeloğlu ile
Diyarbakır’ın tarihi valilik binasında, Vali ve Belediye Başkan Vekili Hasan Basri Güzeloğlu ile

HALK MEMNUN MU?

Yeniden yazmakta fayda var: Ben HDP’nin PKK ile ilişkisini tartışmıyorum, hatta bu tartışmayı absürt buluyorum.

Dün ifade ettiğim gibi esasen aynı yapı bunlar. Ama bu yapının bölgede ve özellikle Diyarbakır’da ciddi bir karşılığı var. Öyle olmasa 31 Mart seçimlerinde nasıl yüzde 65 oranında oy alır? Şimdi o yüzde 65 fikrini değiştirip, huzur ve güven için kayyumu mu destekliyor?

Bu gerçek olsa sanırım HDP il binasının önü dolup taşardı ya da en azından sokaklarda bir coşku olurdu. Yok.

Ancak Sayın Güzeloğlu’nun şu sözlerini çok önemsedim: “Yol yapmak güzel, sıra gönül yolu yapmakta. Gönüllere gireceğiz.” Bu cümlede çok açık bir niyet beyanı var.

GÖREVDEN ALINAN DİYARBAKIR BELEDİYE BAŞKANI MIZRAKLI ANNELER İÇİN NE DEDİ?

Vali ve Belediye Başkan Vekili Hasan Basri Güzeloğlu ile tarihi valilik binasında sohbet ettikten sonra gruptan ayrılarak Selçuk Mızraklı ile sözleştiğimiz yere gittim. Güler yüzlü ama beklendiği gibi canı sıkkındı Selçuk Bey’in.

Söze annelerle girdim. Zira HDP bence çok yanlış bir çizgi izliyor annelere karşı. Ne düşündüğünü sordum. “İstedikleri kadar kendiliğinden desinler. Buna inanmak zor. Ama yine de Türkiye’de yeni bir tartışma platformu olması bir şanstır” diye girdi söze.

Ben anneleri teker teker dinlediğimi, hikayelerinin ve feryatlarının tamamen yürekten olduğu izlenimi edindiğimi anlattım. “Öyle de olsa her şeyin araçsallaştırıldığı bir dönemdeyiz. Anneler de maalesef araçsallaştırılıyor” diye yanıtladı.

Mızraklı’nın hayal kırıklığını anlamakla birlikte bu yaklaşımının kayyum atamalarını meşrulaştırmayı kolaylaştırdığını düşünüyorum.

Halbuki HDP’li belediye başkanı olarak o annelerin yanında olsa ezber bozabilir. Ancak kendimizi kandırmayalım, HDP’nin PKK’ya karşı böyle bir meydan okuma yapması mümkün mü?

Görevden alınan belediye başkanı Selçuk Mızraklı
Görevden alınan belediye başkanı Selçuk Mızraklı

‘CUMARTESİ ANNELERİ’ VE ‘DİYARBAKIR ANNELERİ’Nİ BİR ARAYA GETİRMEK

Öte yandan Selçuk Bey ile ‘Cumartesi Anneleri’ olarak bilinen, 90’larda derin devletin ve JİTEM’in katlettiği çocukların anneleri ve Diyarbakır anneleri üzerine de konuştuk.

Şu soruyu sordum: Cumartesi annelerini Diyarbakır’a çağırsanız, buradaki anneleri de alıp, şehrin meydanında haykırsanız bu tarihi bir kırılma noktası olmaz mı?’

Bu öneriyi olumlu karşıladı. Bence önümüzdeki günlerde bu yönde adımlar atılsa Türkiye’nin bölünmüşlüğüne karşı ciddi bir hamle olabilir.

HDP’nin siyasi çizgisine muhalefet eden, çok yanlış bulan bir yazarım. 2015’ten beri izlediği çizginin dönüp dolaşıp kendisini boğduğu aşikar. Ancak Türkiye’de şiddeti, terörü bitirmek istiyorsak siyaset zeminini genişletmemiz gerekiyor.

Şu anda HDP seçmeni kendini kapana kısılmış hissediyor. Acaba son dönemdeki gelişmeler bu seçmeni partisinden soğutuyor mu yoksa tam tersi mi? Ben tam tersi olduğu kanaatindeyim.

Seçimden çok kısa bir süre sonra seçilmişlerin görevlerinden alınmasının somut kanıtlarla gerekçelendirilmesi yapılmadı. Güneydoğu’daki HDP seçmeni oyunun değersiz olduğu kanaatine kapılıyor.

HDP İl Başkanlığı önündeki annelerin hakiki çığlığına sonuna kadar destek verelim ama o çığlığın büyümesi için bu gerçeği de görelim.

***

Ahmet Altan’ın bir cümlesi…

Ahmet Altan tam 3 yıl önce 10 Eylül’de gözaltına alınmış, daha sonra tutuklanmıştı. O gün bugündür demir parmaklıklar arkasında.

Büyük bir kalemdir Altan. Her kitabını yudum yudum içtiğim, çok kıymetli bir edebiyatçıdır.

Cezaevinde bir kitap yazdı. Ülkesine küskün olduğu için Türkiye’de yayınlanmasını istemedi. Dünyanın dört bir yanında, onlarca dilde bulabiliyorsunuz ama Türkçe bulamıyorsunuz…

İşte o kitabın ilk makalesi Türkçe yayınlanmış.

Okurken yüreğime bir bıçak saplandı. Üzerine kapatılan kapının ardında yarattığı kurgusal gerçekliği ancak Altan gibi büyük bir kalem böylesine güzel anlatabilir…

Okumanız için buraya linklini koyuyorum…

Bu vesile ile de bir kez daha Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Mümtaz’er Türköne, Osman Kavala’nın tahliye edilmelerinin çok doğru bir karar olacağını söylüyorum.

Yeni yargı paketinin vaat ettiği özgürlük ortamı hayata geçsin… İnanın herkesin oksijeni artacak, ülke rahat bir nefes alacak…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar