Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Irak’ın başkenti Bağdat hafta başından beri büyük ve kanlı gösterilerle sarsılıyor. Ölü sayısı 40’ı geçti.

Güvenlik güçleri çok sert müdahale ediyor. Dört şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülke adeta yanıyor. Peki sebep sadece ekonomi mi? Irak’ta neler oluyor ve Türkiye’nin bu karışıklığa yaklaşımı ne? Devletin içinden güvendiğim kaynaklarıma ve Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız’a sordum. Bağdat’ın tam kalbinde neler olduğunu, yaşananların nereye evrilebileceğini ve Türk Dışişlerinin bakış açısını anlamaya çalıştım.

Öncelikle şunu hatırlatayım: 2003’ten sonra ABD’nin müdahalesi ile başlayan çatışma süreci bitmesine rağmen Irak hiçbir zaman tam anlamıyla toparlanamadı. Ülkede şiddet, kaos, siyasi belirsizlik devam ediyor. En önemli sorunların başında ise yolsuzluk geliyor. Yolsuzluk ve hırsızlık rekor boyutlarda. Ekonomi büyük bir batağın içinde.

GÖSTERİCİLERİN LİDERİ YOK

Mevcut hükümet çok zayıf bir teknokrat hükümeti. Başbakan Adil Abdül-Mehdi 77 yaşında. Bir anlamda meclisteki Sadr ve Haşdi Şabi bloklarının gölge koalisyonu denebilir.

Birçok kaynak gösterilerin ekonomik sebepli görünse de esasen politik motivasyonlu olduğunu ileri sürüyor. Özellikle Batı medyasında bu hareketin İran’ın Irak’taki egemenliğine bir başkaldırış olduğu tezi çok yaygın.

Bunun doğru olup olmadığını Büyükelçimiz Fatih Yıldız’a sordum. Net bir dille “Hayır, bu tez doğru değil” dedi.

“Gösteriler üniversite mezunu, işsiz, alt ve orta sınıf gelir gruplarına ait halk yığınlarının çığlığı. Şunu vurgulamak gerekir: Bu aşamada herhangi bir siyasi liderleri yok. Sadr’a yakın gibi gösteriliyor ama bu doğru değil. Sadr elbette bu kitleyi mobilize etmek istiyor ancak bu kitle Sadr’ın kitlesi değil. Kendi kitlesini çıkarmadığını Basra’dan görebiliriz. Büyük desteği olan Basra sakin. Sadr kendi kitlesini çıkarırsa olaylar çok büyüyüp kontrolden çıkabilir. Bunu göze alamıyor.”

İRAN TEZİNİN PATENTİ ABD’YE AİT

Kısacası ekonomik motivasyonlu bir halk hareketi olarak tanımlayabiliriz protestoları. İran’a yönelik olduğu tezini ABD ve İsrail özellikle öne çıkarıyor. Çünkü İran’la olan hesaplarını bu yolla görmek isteme gayreti var. ABD tıpkı 2003’ten beri yaptığı gibi Irak’ı şekillendirip gücünü artırmak istiyor.

Peki bunun için ne yapabilir?

Konuştuğum kaynaklar Irak ordusunu mobilize edip sokağa sürme girişiminde bulunabileceğini söylediler ancak tabii o senaryoda ülkedeki orduya karşı diğer silahlı güç olan Haşdi Şabi unsurlarını da dikkate almak gerek. Böyle bir olasılık çatışma ihtimalini çok artırabilir.

Gördüğüm tabloda önümüzdeki süreçte sokaktaki kalabalık Irak’taki aktörler, ABD ve İsrail tarafından sahiplenilip yönlendirilmeye çalışılacak.

TÜRKİYE NASIL BİR IRAK İSTİYOR?

Burada çok net bir şekilde şu ayrıntıyı vurgulamalıyım:

Irak’ta kaos değil, istikrar, zayıf değil, güçlü hükümetler isteyen tek ülke Türkiye. Hatta Büyükelçi Yıldız konuşmamızda “Nagehan Hanım biliyor musunuz, 3 yıldır buradayım ve Türkiye’nin bu onurlu hedefini iliklerimde hissediyorum” diye anlattı.

Türkiye Irak’ı yönetmek ya da vekalet savaşlarında yer almak değil, onunla komşu olarak sağlıklı ilişki kurabilmek istiyor. Başika gibi, PKK gibi, aksayan ticari ilişkiler gibi sorunları ülkede istikrar olursa çözebileceğine inanıyor.

Bu duruşun çok kıymetli ve özgüvenli olduğunu belirtmem gerek.

PROTESTOLAR NEREYE EVRİLİR?

Maalesef ufukta pek de pembe bir tablo görünmüyor. Ortada ne yeni ve temiz bir siyasi aktör var ne de bir köklü değişim umudu. Ancak en iyi senaryo bir erken seçimle hükümet değişimine zorlama. Peki yeni hükümet çözüm olur mu? Irak’ın mevcut kota sistemi bir rant kapısına dönmüş durumda. Dolayısıyla köklü bir değişim olmadan yolsuzlukta kırılan dünya rekorları pek de düzelecek gibi görünmüyor Irak’ta.

***

Sabahları İstiklal Caddesi’nde yaşanan keşmekeş

İstiklal Caddesi İstanbul’un araç trafiğine kapalı en büyük ve merkezi noktası. Ancak buraya ‘araçlara kapalı yol’ değil, ‘günün bir kısmında araçlara kapalı yol’ demek daha doğru olur. Zira saat 10’a kadar yükleme ve boşaltma yapmak bahanesi ile isteyen istediği gibi caddeye girebiliyor.

10’dan önce yolunuz İstiklal’e düşmeyegörsün… Ortada ne bir şerit var ne bir kural… İnanılmaz bir keşmekeş… Belki hatırlarsınız, geçtiğimiz ay bir kişi burada araç çarpması sonucu öldü ama hâlâ herhangi bir düzelme emaresi yok.

Bakın bu fotoğrafı birkaç gün önce çektim… Araçlar birbirine girmiş… Kimin nereye gittiği belli değil. Bir hız sınırı da yok... Yol boş diye basan da var, aheste aheste gezen de, istediği yöne giden de…

Bu kargaşaya İstanbul Büyükşehir ve Beyoğlu Belediyesi’nin bir an önce el atması şart!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar