Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Son yazımın yayınlandığı cumartesi gününden beri çok büyük gelişmeler yaşandı. Korona vaka sayısı artıyor, her an ölüm ile sonuçlanabilecek ciddiyette hastalar var ve aşama aşama her yer kapatılıyor.

Bunlar beklediğim adımlar sevgili okurlar. Hatta bu virüs çok yeni olduğu için hepimiz yayılma hızı ve neler yapabileceğini zamanla öğreniyoruz. Bazı şeylerde geç bile kalınıyor.

Ben kendi adıma bu salgın başladığında alınan önlemleri abartılı buluyordum. Perşembe akşamı okulların kapatılma kararı alındığında dahi “Biraz erken alınmış bir karar değil mi?” diye kendi kendime düşündüm. Aradan geçen 4 gün içinde bırakın erken olmasını keşke bir hafta önce kapansaymış diyorum.

İtalya’da yaşananları detaylı bir şekilde inceleyince şunu gördüm: Korona ile mücadele işi bireylerin inisiyatifine bırakılmamalı. Tavsiye niteliğinde kararlar çıkmamalı. Hükümetler yasaklar ve somut düzenlemeler yapmalı ve hayatın gündelik akışını çok net bir şekilde kontrol etmeli.

Dünya veba ve koleradan sonra en ciddi tehditle karşı karşıya. Paniğe kapılmadan bu gerçeği kabul ederek hayatımızı ona göre düzenlemeliyiz.

Kısacası tehlikenin farkında olacağız ama umutsuzluğa kapılmayacağız…

Bir süre iş mecburiyeti hariç, evden zorunlu olmadıkça çıkmadan yaşamamız şart…

*

İki hayati hata

Evet sayı artıyor ama bu gidiş sürpriz değil. Türkiye işi başından beri sıkı tutuyor ve çok iyi bir sınav veriyor. Ancak iki konuda hata yapıldı.

Birincisi son gelen kafileye kadar umreden dönenlerin topluma karışması oldu. Kim nereye gitti, kimlerle temas etti bilmiyoruz.

İkincisi de ilk ve orta dereceli okullar ve üniversitelerin kapatılması kararı verilirken öğrencilere hareket kısıtı koymamaktı. Memlekete gitmek için garlara akın etmek yangına benzin dökmekti.

Tabii bu hareketlerin ne kadar riskli olduğunu yavaş yavaş daha iyi anlıyoruz. Washington Post koronavirüsün yayılma eğilimleri üzerinden grafikler hazırlamış. Buraya linki koyuyorum. O grafiklere bakıldığında sosyal sınırlama konmayan İtalya örneğinde salgının nasıl çok hızlı bir şekilde sağlıklı bireylere geçtiğini görüyorsunuz. Buna karşı Wuhan’da konan hareket kısıtı ile enfekte olanlar tecrit edilerek kısa sürede kontrol sağlanıyor.

Dolayısıyla bu salgının önüne geçmek için bir süreliğine hareket engeli getirmek gerekiyor. Bence şu aşamada öncelikle İstanbul’a gelişler ve gidişler izne tabi olmalı. Yurt dışından geliş ve gidişler kontrol ediliyor ama yurt içinde hiçbir kısıt yok. Bu büyük risk.

Sevgili okurlar, bir liberal demokrat olarak hayatım boyunca bireyin özgür iradesini her şeyin üzerinde gördüm ancak maalesef dünya modern zamanların en büyük krizi ile karşı karşıya ve bu krizi kontrol altına almak için hareket kısıtlaması başta olmak üzere bir süreliğine radikal önlemler alınması ve bireysel özgürlüklerden taviz verilmesi gerekiyor.

*

Artık korona testi çok daha hızlı yapılabilecek

Sağlık Bakanı Bakan Fahrettin Koca korona testi yapan laboratuvar sayısının 10’a çıktığını açıkladı. Şimdiye kadar şüpheli boğaz ve burun sürüntüleri mevcut 6 laboratuvara gönderilip, antikor testi yapılıyor bu test de 24 ile 48 saat içinde sonuçlanıyordu.

Yeni bir kit hazırlanmış, bu kez antijene bakılacak ve sonuç çok daha kısa sürede çıkacak. Şimdilik 10 laboratuvarda bu kit bulunacak. Kısa süre içinde 81 ildeki eğitim, araştırma hastanelerinin de bu kiti edinmesi ve testin oralarda da yapılabilmesi hedefleniyor.

*

‘Benim Adım Ömer’ yolda

Sabahtan akşama kadar sadece hastalık, ölüm, riskler, hayatta kalma kısacası korona konuşuyoruz. Ama bir yandan da hayat devam ediyor ve edecek…

Tam da sinema ve tiyatroların salgın nedeniyle kapatılma kararı verildiği gün size o dünyadan bir haber vereyim… İlelebet kapalı kalmayacak sanat sahnesi…

Umarım kısa süre içinde dünya bu krizi çözecek ve kaldığımız yerden devam edeceğiz…

İşte o zaman en çok konuşacağımız işlerden biri ünlü yapımcı Mustafa Uslu’nun yeni filmi olacak. Naim’den sonra Ömer Halisdemir’in hayatını film yapmak istiyor Uslu. Dün tesadüfen bir yerde karşılaştık.

Filmin ismi ‘Benim Adım Ömer’ olacakmış. Bir kamu bankamız da ana sponsor… Normal şartlarda önümüzdeki ay sonu bir tanıtım yapılması planlanıyordu ancak bu krizle birlikte yeni bir takvim oluşturulacaktır…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar