Bu salgını durdurmanın başka yolu yok!
Maalesef onca uyarıya, İtalya, Fransa ve İspanya gibi ülkelerden gelen onca vahim haberlere rağmen sokaklar hala kalabalık. Fatih Altaylı’nın dünkü yazısı, her ne kadar kibar olmayan üslubuna katılmasam da doğru. Korona tehdidi büyümesine rağmen herkes hâlâ ortalıkta. O nedenle bu salgını durdurmak için en azından kısmi sokağa çıkma yasağı gerekir diyorum. Aksi takdirde sokaklar bo-şal-mı-yor!
Ancak kendimize haksızlık etmeyelim. Altaylı “Ben böyle bir salaklık, böyle bir ahmaklık, böyle bir sorumsuzluk, böyle bir rezillik, böyle bir aymazlık görmedim” derken yanılıyor.
Görüyoruz, dünyanın her yerinde modern insan denen varlık aynı!
İtalyanlar bizden farklı mı? Daha da beter! Ülkede ölüm sayıları her gün neredeyse biner biner artıyor, sokağa çıkma yasağı var, hâlâ sokaktalar, hâlâ sokaktalar!
SORUN YALNIZCA BİZDE DEMEK, DÜNYANIN GERİ KALANINA İLTİFAT OLUR
Peki ya Fransa? İspanya? Durum kontrolden çıkana, ölümler yüzleri geçene kadar okullarını kapatmadılar. İstanbul’da yaşayan birkaç Fransız arkadaşım var, emin olun bizden çok daha gevşek davrandılar… 15 gün kuralına hiç riayet etmediler, Türkiye zorunlu karantina uygulaması başlatmadan iki gün önce Fransa’dan gelip çocuklarıyla haftasonu geçiren ebeveynler tanıyorum!
Almanya’ya bakın… Almanlar disiplinlidirler, kurallara uyarlar güya… Ne oldu? Vaka sayısı orada da 20 bini geçmek üzere…Almanya’nın farkı sağlıkta yaygın ve güçlü bir altyapıya sahip olması. Enfekte olan çok ama tedavi imkanları da o oranda geniş.
Çin’de insanlar daha sorumlu olduğu için değil, aşırı sert yöntemlerle önlem alındığı, hiç kimseye hareket alanı bırakılmadığı için bu iş durdu.
Kısacası biz böyle reziliz, sorumsuzuz demek dünyanın geri kalanına iltifat olur! Hangi ırktan, milletten, dinden olursa olsun çoğunluk aynı…
Maalesef bu işin tek çözümü sokağa çıkma kısıtlaması. Böyle bir şeyi savunacağım hiç aklıma gelmezdi ancak şu an insanlık tehdit altında ve hayat korumak istiyorsak birkaç ay hayatlarımızı askıya alacağız. Başka yolu yok…
*
Tüm öğretmenlerin önünde saygı ile eğiliyorum
Korona salgınının yaşlılar kadar vurduğu bir kesim daha var: anneler. Bazı okullarda geçen hafta başladı, geri kalanında da bu pazartesiden itibaren uzaktan eğitim başlıyor…
Bizimki geçen hafta başlayanlardan. Son günlerde evdeki halimi görmenizi istemem. Çocuk başına en az 2,5 saat gerekiyor, başlarında durmadan olmuyor, ödevin biri bitiyor, diğeri başlıyor, günde 5 saat öğretmenlik yapıyorum ve bu dünyanın en zor işlerinden biriymiş sevgili dostlar!
Okul olmadığı için çocuklara rutini sürdürmeleri gerektiğini anlatmak çok zor, evde aynı disiplini kurmak neredeyse imkansız, saatler birbirine giriyor, bir yandan benim işler, bir yandan karantina altında evin döngüsü… İki gündür yazmam gereken yazı için masamın başına oturamadım dahi! Öğretmenlerimizin hakkı ödenmezmiş! Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum ve bu yazıyı şöyle bitiyorum:
*
Karantina günleri ve cellatlarıyla yaşamak zorunda kalanlar
Bu iç burkucu fotoğrafı Lecce’de yaşayan bir arkadaşım gönderdi. Lecce İtalya’da salgından görece daha az etkilenen bir şehir olmasına rağmen İtalya’nın tamamında resmi karantina ilan edildiği için hayat orada da durmuş.
Arkadaşıma bu büyük felaketin bize çok yansımayan yönlerini sordum. Bana çok ilginç iki başlıkta bilgiler gönderdi.
İlk başlık karantinanın kadına karşı şiddet üzerindeki etkisi. İtalya ve özellikle Güney İtalya kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri konusunda bize benzer, çok kötü bir karneye sahip.
Şiddet gören ya da öldürülen kadınların büyük çoğunluğu katilleri ya da onlara şiddet uygulayan canavarlarla aynı çatı altında yaşıyor. Onlar açısından aynı eve hapsedilmiş olmak ayrı bir problem.
İtalya’da ‘Biri Bile Eksilmeyecek’ Hareketi var, şimdi bu hareketin temsilcileri çok endişelilermiş, şiddet vakalarının artacağını düşünüyor, nasıl önlemler alabileceklerini tartışıyorlar.
Türkiye’de de işin bu boyutu var. Şiddet gören kadınlar eşleri ile bütün gün aynı eve kapanınca sonuç ne olacak? Evde sıkılan psikopat kocalarla hayat nasıl geçecek? Salgını durdurmak için evde kalmamız şart ancak şiddet gören kadınları korumanın yollarını da düşünmeliyiz…
*
İtalya dört bir koldan yanıyor
Lecce’deki arkadaşım şu bilgiyi de paylaştı:
“İtalya’nın bir diğer yarası da hapishanelerin aşırı doluluğu. Son istatistiklere göre ülke genelinde toplam mahkum sayısı 60769. Cezaevlerinin kapasitesi ise yalnızca 50688. Yani koğuşlar hınca hınç dolu.
Korona korunma tedbirleri kapsamında aile ziyaretleri yasaklanınca İtalya’nın birçok şehrinde mahkumlar isyan çıkarmaya başladılar. Şimdiye kadar bu isyana katılanların sayısı 6000’i buldu, 12 mahkum çıkan olaylarda hayatını kaybetti.
Milano, Modena, Bologna, Trani, Foggia, Siracusa, Palermo, Aversa, Campobasso ve Matera şehirlerine yayılan isyanlar sırasında Foggia Hapishanesinden 19 mahkum kaçtı ve halen bulunamadılar.
Bu arada Korona ile mücadele kapsamında ‘Hapishane Boşaltma Kararnamesi’ yürürlüğe girdi. Bu kararname ile birlikte 18 aya kadar hapis cezasına çarptırılanlar kalan süreyi ev hapsinde geçirecekler. Ancak bu karar siyasette büyük tartışma yarattı. Sağ görüşlü partiler karşı çıkıyorlar.”
Korona salgını İtalya’nın altyapısının ne kadar eksik, ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Maalesef dört bir yan adeta yanıyor. Bu tabloya bakınca yeni infaz paketinin zamanlamasının ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Türkiye’de de cezaevlerinin doluluğu büyük problem. Bu paket kısmen o sorunu çözmeye yönelik…Paketi ayrıca detaylı yazacağım…
- Normalleşme esas şimdi başlıyor32 dakika önce
- Kamuoyu son tartışmalara nasıl bakıyor?2 gün önce
- 2010'daki U2 konseri ve karşılıklı öfke4 gün önce
- Devlet Bahçeli o video ile kime mesaj verdi?1 hafta önce
- Özgür Özel için esas tehlike şimdi başlıyor1 hafta önce
- 'Erkek' kazandı2 hafta önce
- Devlet Bahçeli'nin açtığı yol kapandı mı?2 hafta önce
- Siyah-beyaz3 hafta önce
- Müsavat Dervişoğlu: "Mesele el sıkışmak değil, el uzatmak"3 hafta önce
- Bu filmi daha önce görmemiş olabiliriz…3 hafta önce