Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

27 Mayıs askeri darbesi ve Adnan Mendereslerin idamı çeşitli şekillerde konuşulmaya devam ediyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılışında olması beraberinde Alparslan Türkeş ve 27 Mayıs ilişkisinin tartışılmasını getirdi.

‘27 Mayıs-idamlar-Türkeş’ ilişkisine dair söylenenlerde şöyle bir eksiklik var:

Evet Alparslan Türkeş 27 Mayıs darbesinin radyo bildirisini okuyan Albay’dır. Bu doğru ama Cemal Madanoğlu’ndan sonra darbenin ikinci ismi olması yalnızca 5 ay sürmüştür.

Yani tüm 27 Mayıs süreci boyunca ihtilalin kudretli Albayı değildi Türkeş.

13 Kasım 1960’da Madanoğlu tarafından tasfiye edildi ve yurt dışına sürüldü. Yaklaşık 3 sene boyunca Türkiye’ye dönmesine izin verilmedi.

DEMOKRAT PARTİLİ AİLELERLE KURULAN BAĞ

İkinci olarak Alparslan Türkeş, 1961 Ağustosundan itibaren Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmemesi için gerçekten ciddi bir gayret içinde oldu.

Ataşe olduğu Delhi’den yerli ve yabancı makamlara idamları önlemek için çok sayıda mektup yazdı.

Türkeş’in acılı Demokrat Partili ailelerle ilk teması da bu mektuplar döneminde oldu. Arada bir bağ oluşmaya başladı o dönem.

13 Kasım 1960’da hepsi birden yurtdışına sürülen 14’ler kadrosundan bu çabayı gösteren sadece Türkeş’tir.

Zaten Türkeş’te 27 Mayısa dair ciddi bir sorgulamaya o yurt dışı dönemi yol açtı.

Yurtdışından dönüp emekli olduktan sonra meşru demokratik yollarla siyasete atıldı ve halkın oyuyla 1965’te milletvekili seçildi.

İçinde olduğu 27 Mayıs cuntacılığından fikren kopmasının dönüm noktası ise 1966 senesi.

O sene 27 Mayıs darbecisi Cemal Gürsel ölmüştü ve yeni Cumhurbaşkanı seçilecekti.

TÜRKEŞ, SUNAY’IN ADAYLIĞINA KARŞI ÇIKIYOR

Adnan Menderes’in idamı için azami gayret göstermiş Silahlı Kuvvetler Birliği’nin başındaki Cevdet Sunay da Menderes’in mirasçısı Başbakan Demirel’in Köşk adayıydı.

O dönem CKMP milletvekili olan Alparslan Türkeş, Sunay gibi bir 27 Mayısçı olmasına rağmen bu adaylığa karşı çıkar.

Karşı çıkış sebebini şöyle izah eder:

“Sayın Başbakan Süleyman Demirel eğer siz mevcut Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ı Cumhurbaşkanı yaparsanız bu demokrasi-dışı bir gelenek halini alır ve bundan sonraki her Genelkurmay Başkanı otomatik olarak Cumhurbaşkanı olmak ister. Hatta Çankaya’ya çıkmak askerlikte en üst rütbe mertebesi halini alır. Bu durum demokrasimiz açısından fevkalade sakıncalıdır. Demokrasi sivil idare demektir. O sebeple sivil politika hayatı içinden biri Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Cevdet Sunay’ın Çankaya’ya çıkışı yanlış olur.”

Türkeş’in 1966’daki bu tavrının çok doğru olduğunu zaman bize gösterdi. Maalesef Demirel’in o dönemki yanlış siyaseti de Türkiye’deki askeri vesayet rejimini güçlendirdi.

Bakın, ikisi de Marksist dünya görüşüne sahip ve Türkeş’e tamamen zıt olan akademisyenler Yüksel Taşkın ve Suavi Aydın da ortak yazdıkları kitapta yukarıdaki alıntıya yer veriyor ve Türkeş’in 1966’daki bu öngörülü ve demokratik tutumundan övgüyle bahsediyorlar.

Türkeş daha 1966’da 27 Mayıs’ı yapan neredeyse tüm arkadaşlarından bu konuda farklı bir çizgideydi. 14’lerdeki dostları dahil. Zira hem AP hem CHP hem de tüm askeriye Sunay’ın Cumhurbaşkanlığında uzlaşmıştı.

O dönem bu konsensüsün dışında kalan iki kişi vardı. Bir Alparslan Türkeş bir de sosyalist siyasetçi Mehmet Ali Aybar.

Sonrasında Hulusi Turgut’a verdiği röportajda da Türkeş 27 Mayıs konusunda özeleştiri yapar. Siyaset hayatı boyunca 27 Mayıs askeri darbesini hayırla yad etmez.

MHP TARİHİ BOYUNCA 27 MAYISI KUTLAMADI

1969’da kurulan MHP’nin tüm tarihinde 27 Mayıs ne bayram olarak görüldü ne de olumlu dille zikredildi. Genelde anılmadı ve yok farz edildi. Yanılıyorsam beni MHP tarihinde uzman olan Kemal Can ve Tanıl Bora düzeltsin.

27 Mayıs mirasına Sol-Kemalist gelenek sahip çıktı ülkücü gelenek değil. Hâlâ da öyledir.

Bunun MHP damarındaki tek istisnası şu an İYİ Parti’de olan Ümit Özdağ. Kendini ülkücü-milliyetçi olarak tanımlayan Özdağ, 27 Mayıs darbesinin gerekli olduğunu hâlâ savunuyor.

Zaten ülkücü gelenek, 27 Mayıs mirasına sırt döndüğü için MHP, DP’nin devamı olan AP ile koalisyonlar yapabildi.

80 öncesi MHP’nin kadrolarının da büyük çoğunluğu DP’li ve Menderes’i çok seven ailelerin çocukları oldu.

Bunu 80 öncesi Türkeş’in en yakınlarından biri olan değerli yazar ve gazeteci Taha Akyol çok iyi bilir.

Elbette 27 Mayıs darbesine Türkeş’in katıldığı bir gerçek ama yukarıda yazdıklarımı da unutmamak gerekir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar