Biz kadınlar bu tuzağa düşmemeliyiz
İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenleme.
Bu düzenlemenin ortaya çıktığı ve imzalandığı topraklarda, ilk imzacı ülkenin vatandaşları olma gururunu hepimiz taşıyoruz.
Kim ne derse desin, bu ülkenin en büyük sorunu kadına karşı bitmeyen şiddet. Daha doğrusu kadına bakış.
Sağcı olsun solcu muhafazakar olsun seküler olsun Türk olsun Kürt olsun kadına bakışta bu ülkedeki erkek zihniyetinde büyük problem var.
İşte en son HDP bağlamında yaşanan rezaletler ortada. Her çevrede bunları görüyoruz.
Sevgili kadınlar hepimizi ilgilendiren çok köklü ve çok tuzaklı bir sorunun mağdurlarıyız hep birlikte.
Bu ülkeden kadın düşmanı erkekler fışkırıyor. Maalesef erkeklerin önemli bir bölümü sorunun bizatihi özneleri.
Biz kadınları bölmek, kafalarımızı karıştırmak, bizi kendi ideolojik kavgalarına meze yapmak için tonlarca şey söylüyorlar.
Gelmeyelim bu oyunlara…
İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını üzüntü ile izliyorum. O sözleşmede ‘toplumsal cinsiyet’ ve ‘cinsel yönelim’ ifadeleri özellikle bahane ediliyor.
Maksat asla bu iki kavram ile ifade edilen mevzular değil.
Maksat kadına karşı şiddet ve özellikle aile içi şiddet konusunda kadınların kazanımlarını ellerinden almak. Bu konuda örgütlü bir erkek talebi var.
Erkekler bu konularda rahatlamak ve diyelim çok öfkelenir de eşlerine şiddet uygularlarsa bundan ötürü ceza almamak istiyorlar.
Biliyorlar ki “İstanbul sözleşmesi kaldırıldı” dendiği an kadına şiddet ile ilgili ne poliste ne yargıda artık ciddi hassasiyet kalmayacak.
Yine eskiden olduğu gibi kadını döven erkeğin yaptığı son tahlilde yanına kazanç kalacak.
Polis yine gözleri morarmış kadınlara “Kocandır yapmış bir hata yok sayıver” diyecek.
Ya da Ozan Güven gibilere de gün doğacak. Beraber oldukları kadını korkunç bir hale getirmiş olsalar da bunun hesabı sorulmayacak.
Hem başörtülü hem başı açık kadınlar olarak hep birlikte gösterdiğimiz çaba ve adımın heba edilmeye çalışıldığını görüyorum ve içim parçalanıyor.
Bu bir tuzak sevgili kadınlar… Bu tuzağı görmemiz gerekiyor!
Hangi dünya görüşüne sahip olursak olalım, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkalım.
Bu sözleşme bizim kalkanımız, emniyet subabımız.
Erkek egemen ideolojinin derdi toplumsal cinsiyet ya da cinsel yönelim gibi kavramlar değil…
‘TOPLUMSAL CİNSİYET’ İTİRAZI BİR PARAVAN
Kadınların İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun olarak çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa ile elde ettikleri hakları ellerinden almak için toplumsal cinsiyet kavramını paravan olarak kullanıyorlar.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının adeta bayraktarlığını yapan AK Parti Genel Başkanvekili Sayın Numan Kurtulmuş’u eleştiriyorum.
Bu sözleşme kalktığı an kadına şiddet oranının korkunç şekilde fırlayacağını bilmiyor mu Numan Bey?
Sizin muradınız o olmasa bile İstanbul Sözleşmesi feshedildiği zaman netice kesinlikle dayakçı erkeklerin zaferi olur Sayın Kurtulmuş. Bunun farkında değil misiniz gerçekten?
‘Cinsel yönelim’ konusu sizden bu sözleşmenin feshedilmesini isteyen örgütlü erkek derneklerinin bahanesi. Bunu görmüyor musunuz Numan Bey?
Hem Numan Kurtulmuş’u hem de Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’u bizzat tanıyan bir gazeteciyim.
Bu üç siyasetçiyle de güzel diyaloğum vardır. Gayet kibar ve nazik insanlardır.
Sayın Gül ve Sayın Şentop İstanbul Sözleşmesi konusunda henüz bir açıklama yapmadılar.
Her iki siyasetçimizden de bu konuda ezber bozmalarını ve en azından bu noktada Numan Bey’e katılmadıklarını beyan etmelerini dilerdim.
Aynı şekilde Yeni Şafak gazetesi de beni şaşkına çeviren tavırlar içinde maalesef. Türkiye bu sözleşmeden çekilsin diye militanca uğraşıyorlar.
Bu gazetenin bir yazarı hiç yüksünmeden KADEM gibi değerli bir derneği ‘Sorosçu’ olmakla dahi suçladı.
Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın üst düzey yöneticisi olduğu KADEM’e bu iftirayı bile atabildi. İş böyle bir çılgınlık noktasına geldi yani sevgili okurlarım.
KADEM bu iftiraları, Sümeyye Hanım’ın da bizzat katıldığı bir toplantıyla çürüttü. Bu katılım çok önemli bir mesajdı.
Hem Emine Hanım’ın hem de iki değerli kızı Sümeyye ve Esra Albayrak Hanım’ın kadınlara yönelik şiddet konusunda hassasiyetine çok inanıyor ve güveniyorum.
Bu üç cesur kadın her zaman aile içi şiddetin de önlenmesinde öncü oldular.
Türkiye’nin yüzde 50.3 çoğunluk nüfusunu oluşturan kadınların haklarını sonuna kadar savundular.
REFERANDUM YAPILSA SÖZLEŞMEYE DESTEK EN AZ YÜZDE 65 ÇIKAR
5 Ağustos günü AK Parti MYK toplantısında İstanbul Sözleşmesi ile ilgili karar verilecek.
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in de bu konudaki tavrını olumlu buluyor ve alkışlıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir azınlığa tekabül eden ve kendini ‘halk’ gibi gösteren erkek örgütlerine değil bu ülkenin sağduyulu çoğunluğuna güvenmeli.
Bakın İstanbul Sözleşmesi’nin anayasal bağlayıcılığı var.
Madem birileri kaldırmak istiyor, bu konuda referanduma gidelim. En az yüzde 65 Sözleşme’den yana tavır çıkmazsa ben gazeteciliği bırakırım. Türkiye toplumu asla eskisi gibi değil.
Sözleşmenin sunduğu güvencelerin erkeklerin rahatını bozmasından kaynaklanıyor bu tartışma.
Kadının beyanı esastır gibi son derece önemli bir kazanımı tartışmaya açmak istiyorlar ve bu yönde siyaset üzerinde bir baskı oluşturuyorlar.
Maalesef bu oyuna bazı kadınlar da geliyor.
Hem de seküler ve solcu görünenler de var oyuna gelenler arasında. Yani sadece Yeni Şafak yazarının zihni problemli değil.
Medyaya yansıyan ünlü isimlerin şiddet vakalarında bile kimi kadın yazarlar mağdur kadına saldırdılar.
Şiddet uyguladığı ortaya çıkan ünlü isimler de "Kadının beyanı esastır" ilkesini tartışmaya açmak istediler.
Halbuki kadına karşı şiddet söz konusu olunca bu ilke hepimizi koruyan, erkeklerin dizginlenemez şiddetine karşı en büyük fren görevi gören kazanım.
Bu, elbette erkekleri huzursuz ediyor. Bu ilkenin verdiği güvence ile kontrol kendi ellerinden çıktığı için, kadınlara ses çıkarma hakkı sunulduğu için rahatsızlık duyuyorlar.
Eskisi gibi yeniden “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığı egemen olsun istiyorlar.
- Normalleşme esas şimdi başlıyor7 dakika önce
- Kamuoyu son tartışmalara nasıl bakıyor?1 gün önce
- 2010'daki U2 konseri ve karşılıklı öfke3 gün önce
- Devlet Bahçeli o video ile kime mesaj verdi?1 hafta önce
- Özgür Özel için esas tehlike şimdi başlıyor1 hafta önce
- 'Erkek' kazandı2 hafta önce
- Devlet Bahçeli'nin açtığı yol kapandı mı?2 hafta önce
- Siyah-beyaz3 hafta önce
- Müsavat Dervişoğlu: "Mesele el sıkışmak değil, el uzatmak"3 hafta önce
- Bu filmi daha önce görmemiş olabiliriz…3 hafta önce