Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ali Babacan bu hafta sonundan itibaren partisinin İstanbul ilçe binalarını açıp, teşkilatlarla bir araya gelme turlarına başladı.

Cumartesi ilk olarak Sultanbeyli’deydi. O günkü notları ve izlenimleri sevgili Nihal’den (Bengisu Karaca) okuyabilirsiniz.

İkinci durağı ise Avcılar’dı. DEVA Partisi yönetiminden Pazar günü Avcılar ilçe binasının açılışında Babacan’ın konuşmasını izlemek ve daha sonra kendisi ile sohbet etmek için davet aldığımda bana programın gün boyu aktığı ve istediğim dilime katılabileceğim söylendi.

Öğlen konuşmanın başlayacağı saat olan tam 2’de DEVA’nın Avcılar ilçe binasına gittim.

Ben vardığımda etraf epey kalabalıklaşmaya başlamıştı ama henüz Ali Bey yoktu. Esnaf ziyaretinin yoğun olduğu ve biraz sarktığını söylediler.

Yaklaşık yarım saatlik bir rötarın ardından Babacan’ın otobüsü sokağın başında göründü. Ben de tam o sırada konuşmayı sahadan dinlemek için sahnenin ön kısmında kendime bir yer buldum.

MEŞALELİ KARŞILAMA

Ali Babacan otobüsten inip kalabalığı selamlama faslına geçtiğinde ortalığı bir anda bir duman bulutu kapladı.

Avcılar ilçe teşkilatı dört büyük meşale yakmış, genel başkanlarına görkemli bir ‘merhaba’ demek istemişti ama Babacan’ın çizmek istediği sakin ve gösterişten uzak imaj ile büyük bir tezat oluşturuyordu bu görüntü.

Alanda birlikte olduğumuz partinin yönetici kadrolarının da bu karşılama biçiminden memnun olmadığını söyleyebilirim.

Sanırım Sayın Babacan’ın yaklaşımı ve iletmeye çalıştığı mesajlar halen partinin tüm kadroları tarafından iyi algılanmış değil.

Öyle ki sahnede konuşma başladığında bile o meşaleler bir süre daha arkamızda dumanlar saçarak yanmaya devam ettiler.

Sahnede önce genel merkezden gelenler teker teker anons edilerek tanıtıldı, ardından Avcılar ilçe başkanı Selçuk Akgül ve İstanbul İl Başkanı Erhan Erol kısa birer konuşma yaptılar.

Ali Babacan sahneye çıktığında saatler 3’ü geçiyordu ve kalabalık o meydanı tamamen doldurmuştu.

Meydana bakan apartmanların balkonlarına şöyle bir göz attım, hepsi olmasa bile yaklaşık yarısı çıkmış, konuşmayı dinliyordu.

BU YAKLAŞIM TÜRKİYE'DE TUTAR MI?

Açılışta bir grup genç “Türkiye’nin umudu Babacan” sloganları atmaya başladı. Bunun üzerine Ali Bey’in “Türkiye’nin umudu sizlersiniz” diye karşılık vermesini beğendim.

Mütevazı, samimi ve paylaşımcı bu tür yaklaşımlar bence gençlerde karşılık bulur. Fakat her konuda ‘ben’ değil ‘biz’ vurgusunun Türkiye toplumunda ne kadar karşılık bulacağından emin değilim.

Bende bıraktığı izlenim bu vurgunun insanlarda biraz inisiyatif almaktan çekinen bir imaj oluşturabileceği yönünde.

Seçmen “Sorunları birlikte çözeriz” değil “Sorunlarınızı ben çözerim” diyeni tercih eder gibi geliyor bana.

Nitekim son anketler DEVA’da bir ivme olduğunu gösterse de bu yukarıya gidiş epey yavaş ilerliyor.

Partinin büyük bir atılım içinde olduğunu söylemek zor.

Ben bunda Erdoğan döneminden farklı olacaklarının altını çizmek için "Tek adam olmayacağız" vurgusunu fazla yapıp, Babacan’ın kendini yeterince merkeze oturtmamasının önemli bir rol oynadığını düşünüyorum.

Parti teşkilatları da öyle düşünüyor olmalı. Zira Avcılar ilçe binasının birçok duvarında Ali Bey’in fotoğrafı asılı idi.

Bildiğim kadarıyla bu başta istenmiyordu. Hatta teyit etmek için partililere sordum, "Doğru aslında hala istenmiyor ama biz inisiyatif alarak asıyoruz çünkü Genel Başkanımızın ismi ile oy istiyoruz. Onun daha görünür olması bizim kendimizi anlatmamızı kolaylaştırıyor. DEVA hala bazı kesimler tarafından yeterince tanınmıyor" dediler.

Bu arada Ali Babacan’ın kendi fotoğrafının parti binalarına asılmasından bu tespitlere rağmen memnun olmadığını da öğrendim.

KONUŞMASINDAKİ O KRİTİK CÜMLE

Gelelim konuşmasına...

Önce şu notumu paylaşayım: Beklediğimden çok daha uzundu. Ben ilçe binası açılışında 15-20 dakikalık bir hitap beklerken Babacan kongre havasında uzun bir konuşma yaptı.

Orada çok vurucu, bence DEVA’nın değişen yol haritasını ve bundan sonra yeniden muhafazakar taban üzerinde yürütecek stratejisini de özetleyen bir şey söyledi:

“Ülkemizi rövanştan beslenen azgın bir azınlığa bırakmamakta kararlıyız. İktidar değiştikten sonra böyle bir şeye izin vermeyiz. Bakıyoruz neredeyse her milli bayramımızda Türkiye’nin dindar insanları adeta bir sınava çekiliyor. Gözümüzden kaçmıyor. Biliyorsunuz, laiklik ilkesini yıllarca çarpıtan zihniyet, hak ve özgürlükler üzerinde kurduğu baskıyla laiklik kavramını lekeledi. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayanlar yanlış anladıkları laiklik kavramının arkasına yıllarca saklandılar. Şimdi görüyoruz ki aynı zihniyet arada sırada inançlı vatandaşlarımıza da göndermeler yapıyor. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Kimse kusura bakmasın, milli günlerimiz üzerinden bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına izin vermeyiz.”

Babacan’ın bu sözleri konuşmanın en çarpıcı kısmıydı.

Kimi ya da kimleri kast etti?

Herkesin aklına ulusalcı/laikçi kesim geldi. Nitekim insanlar birbirine alanda bunu fısıldıyordu. Babacan’ın bu sert mesajı orada “Erdoğan sonrası dönemde de o kesimin yeniden iktidar olmasına izin vermeyiz” olarak okundu. Babacan adını koymadan o kesime meydan okuyor gibiydi. “Dindarları kimse milli bayramlar üzerinden azgın azınlık sınava çekemez” ne demek?

Nitekim konuşmadan sonra İndependent Türkçe’den genç meslektaşım Derin Koçer ile birlikte Sayın Babacan ile sohbet imkanı bulduğumuzda kendisine bunu sorduk.

Bir parti ya da isim vermekten kaçındı. Üstelediğimizde ise şunu ifade etti:

“Bir partiye ya da spesifik bir olaya işaret etmiyorum ama son dönemde muhafazakar kesimi rahatsız edecek sosyal medya başta olmak üzere birçok platformda paylaşımlar yapılıyor Nagehan Hanım. Bu kesim kazanımlarını kaybetme endişesi içine giriyor.”

Ben hem bu sözlerden hem de konuşmanın genelinden şu sonucu çıkardım:

Ali Babacan yola çıkarken AK Parti’nin karşısında konumlanan yüzde 50’den oy almayı önceliyordu.

Seküler kesime yönelik bir dil benimsemişti. Esasında muhafazakar kimliğe vurgusunu Ankara’daki ilk kongresine kadar hiç yapmadı.

O kongreye de davetliydim. Hatta o salonda o kongreyi takip eden çok az sayıda gazeteciden biriydim. Lafı 28 Şubat ve kardeşine yapılan başörtüsü zulmüne getirdiğinde çok duygusal anlar yaşandığını iyi hatırlıyorum.

Ancak ertesi gün seküler taban çevrelerinden “Aslında Babacan da değişmemiş” minvalinde olumsuz yorumlar geldi. Babacan’a o çevrelerden çok sert eleştiriler yöneltildi.

DEVA’yı destekleyen seküler kesimler dahil kimse 28 Şubat’ta yaşananları duymak istemiyordu. O çevrelerin Babacan’dan beklentisi sadece Erdoğan’a vurmasıydı. O vurguyu sevmediler. Sanırım Babacan bu hadiseden ciddi etkilendi.

Bana göre çok sert olan “azgın azınlık” vurgusunun arkasındaki duygusal arka plan da bu. Kendisi ne derse desin “azgın azınlık” deyince ulusalcı/laikçi kesimi kast ettiği çok açık.

HEDEF KİTLEDEKİ DEĞİŞİM

Tüm bunlar neticesinde zaman içinde Babacan ‘karşı mahalle’ yerine hedef kitleyi içinden geldiği AK Parti’nin tabanına çevirmiş görünüyor.

AK Parti’den memnun olmayan muhafazakar tabanın olası bir iktidar değişiminden korkup, kazanımları ellerinden gider korkusu ile şikayet ettikleri halde yine de Erdoğan’a oy verebileceğini söyleyip, o tabana "İnançlarınızın, yaşam tarzınızın, kazanımlarınızın güvencesi biziz, yeniden azgın azınlık iktidarı yaşanmaz” diyor.

Ancak Babacan’ın pozisyonu zor. Bir yandan CHP ile de ters düşmek istemiyor nitekim yeni sistemde yakın temasa ve blok içinde hareket etmeye ihtiyaç var.

O nedenle doğrudan ne vals gösterisini ne de CHP’yi hedef almıyor. Ama benim kanaatime göre Ekrem ve Dilek İmamoğlu’nun düzenlediği vals gösterisinden de hoşlanmamış Babacan. Artık o tabanı da kendi öncelikli hedef kitlesi olarak görmüyor.

İSTANBUL İL BAŞKANLIĞINDAKİ DEĞİŞİM DEVA'DAKİ DÖNÜŞÜMÜ ÖZETLİYOR

Aslında kendi mahallesine dönüş olarak okuyabiliriz bunu.

Parti kadrolarında yapılan kritik bir değişiklik bu dönüşümün bir özeti aslında.

Birkaç ay öncesine kadar Deva İstanbul İl Başkanlığı koltuğunda Atatürk heykelinin kulağına bir şeyler fısıldayan fotoğrafı ile gündeme gelen Gürol Ayan oturuyordu.

Kısa süre önce ise Ayan gitti, yerine 2004-2014 arası AK Parti’den Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı yapan Erhan Erol geldi. Erol dindar kesimi çok iyi bilen, o mahallede çevresi geniş olan bir siyasetçi.

Özetle Ali Babacan bir parti lideri olarak karşı mahallenin değil kendi mahallesinin kapısını çalmaya karar vermiş görünüyor.

Bu değişim bir yandan Babacan’ı doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rakip hale getirdiği için zorlayıcı ama aynı zamanda muhafazakar mahalleye “Siz dindarlara karşı tehdit büyük” argümanını kuvvetlendirdiği için Tayyip Erdoğan bu söylemi kendi lehine de çevirebilir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar