Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Üniversitelerde barajın kaldırılması kararı kadar vahim başka bir mesele daha var. Kimse dert etmiyor, hatta konu bile yapılmıyor ama böyle devam ederse yeni başlayan dönem de boşa gidecek.

Pandemi kısıtlamaları ile ilgili kapalı okul politikasına isyanımı bilmeyen yok. Geçtiğimiz yılı bu politikanın yanlışlığı konusunda avaz avaz konuşarak ve devamlı yazarak geçirdim.

Bu yılın başından beri açık olan okullar geçen 2 sene boyunca dile getirdiğim itirazın ne kadar haklı olduğunu kanıtlıyor. Okul kaynaklı hiçbir problem yok. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘Yüzyüze Eğitime Dönüşte 180 Gün’ adlı raporu önceki gün yayınlandı. Buraya ekliyorum. Çok açık bir şekilde okula dönüşün olumlu sonuçlarını göreceksiniz bu raporda.

(Rapora buradan ulaşabilirsiniz.)

Uzun bir zamanı kaybetmiş de olsak Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer sayesinde en azından bu yılı kurtardık.

YÖK BAŞKANI SAYIN ÖZVAR'A SESLENİYORUM

Peki ya üniversite öğrencilerini kim ne zaman kurtaracak? YÖK Başkanı Sayın Erol Özvar, durumun vahametinin farkında mısınız?

Aylardır büyük bir şaşkınlıkla izliyor ve bu yanlıştan ne zaman dönülecek diye bekliyorum.

Yanlış ne, diye soruyorsanız iki kelime ile yanıtlayayım: Hibrit eğitim. Bu tabirin kulağa hoş gelmesine kanmamak lazım. Hibrit eğitim dediğiniz bir kendini kandırmacadan ibaret. Yok böyle bir eğitim modeli. Bunun Türkçesi yarım yamalak, tek bacaklı eğitim.

Bu ülkenin üniversiteleri hala pandemi gerekçesi ile yüzde 40 uzaktan eğitime devam ediyor. "Yüzde 40’a kadar uzaktan eğitim verilebilir" dense de özellikle vakıf üniversitelerinde bu uygulama maliyeti ciddi anlamda düşürdüğü için üst sınır olan yüzde 40 uygulanıyor. Gördüğüm kadarıyla mümkün olsa yüzde 100 bile uzaktan eğitim yapacak üniversiteler var.

KISA ÇÖPÜ KİM ÇEKERSE O EVDE KALIYOR

Tanıdığım birçok akademisyene sordum. Şu an Türkiye’deki sistem şöyle işliyor:

Üniversitelerin önemli bir kısmı yüzde 40 kotasını dolduracak şekilde uzaktan eğitime devam ediyor. Yukarıda da değindiğim gibi özellikle özel üniversiteler bu uygulama maliyetten ciddi bir kısıntıyı mümkün kıldığı için çok memnun. Böylece mekan gideri başta olmak üzere birçok kalemden tasarruf ediyor ama öğrencilerden aynı miktarda ücret almaya devam ediyorlar.

Devlet üniversitelerinin de birçoğu yüzde 40 uzaktan. Onlar da yurt sorununu gerekçe gösteriyorlar. Uzaktan eğitime göre yurt ayarlamamış öğrenciler nedeniyle yüz yüze eğitim oranını artırmadıklarını söylüyorlar.

Yüzde 40 boyutu da ayrı bir muamma…

Neye ve kime göre yüzde 40? Hangi dersin uzaktan hangisinin yüz yüze olacağına nasıl karar veriliyor?

İşte dananın bacağının koptuğu diğer bir nokta da bu.

Buna üniversitelerin içinde her fakülte kendi karar veriyor, fakülte yönetimleri kendi tercihlerine göre bir liste yapıp üniversite senatolarına sunuyorlar ve bu çoğunlukla aynen kabul ediliyor.

Bazen yüzde 40 ders sayısına göre belirleniyor, bazen derslerin kapladığı saatlere göre… Kesin bir çerçeve yok.

Hangi dersin uzaktan olacağı ise tam bir rastgeleliğe işaret ediyor. Bazı okullar seçmeli dersleri uzaktan yapıyor, bazıları mesela 1. ve 4. sınıflar uzaktan, 3. ve 4. sınıflar yüz yüze diyor. Kısacası kim kısa çöpü çekerse… Bazı öğrenciler full time okula gelebilirken bazıları kampüsün yolunu bilmiyor…

AKADEMİSYENLER ARASINDAKİ RAHATSIZLIK BÜYÜYOR...

Bu uygulama nedeniyle akademisyenler arasında da ciddi bir rahatsızlık oluşmuş durumda. Bazı akademisyenlerin dersleri hep yüz yüze, bazılarınınki hep uzaktan olabiliyor. Bu da eşitsizlik ve gerilim yaratıyor.

Yüz yüze dersleri ağırlıkta olanlar "Biz risk alıyoruz, onlar neden almasın" diyerek uzaktan çöpünü çekmiş olan meslektaşlarına serzenişte bulunuyorlar.

İşin başka bir boyutu da uzaktan eğitimin geri dönüşü meselesi. Burada bir takip ya da devam zorunluluğu yok. İnternete erişimi olmayan, bilgisayar ya da telefonu bulunmayan birçok genç var. Dolayısıyla hocalar kim dersi izliyor, ne kadar verim alıyor bilmiyor. Zaten çoğunlukla öğrenciler kameralarını bile açma gereği duymuyorlar.

Ben bu yüzde 40 uzaktan uygulamasının mantıksızlığını biliyordum ama bu detayları öğrenince hakikaten kahroldum. Yazık değil mi bu ülkenin pırıl pırıl gençlerine? Bir nesli çöpe atıyoruz, yetkililer bunun farkında değil mi?

OMUZ OMUZA KAFELER, HINCA HINÇ OTOBÜSLERDE RİSK YOK, KAMPÜSTE Mİ VAR?

Kimi hangi pandemiden koruyoruz Allah aşkına? Bu uygulama adil mi? Mantıklı mı? Ülkede her yer ama her yer açıkken, üniversiteli gençler kafelerde, barlarda omuz omuza oturabiliyorken, metrolara otobüslere hınca hınç biniliyorken aynı gençlerin kampüste risk altında olduğunu söylemek saçmalığın dik alası değil mi?

Üstelik üniversite öğrencilerinin büyük bir kısmı aşılı. Yüz yüze eğitimde kararlı olunsa aşı ya da PCR şartı ile kolaylıkla derslere devam edilebilir. Hem aşı olabilen hem de yaş itibarı ile risk grubuna girmeyen gençleri kampüslerden uzak tutmanın mantığı nerede Sayın YÖK Başkanı Erol Özvar? Sizin içiniz sızlamıyor mu? Kendi döneminizde kampüs görmeden üniversite bitirecek çocukların olması vicdanınızı rahatsız etmiyor mu?

Sevgili köşe komşum Fatih Altaylı’dan, ülkeye faydalı olmak istiyorsa bizim sitedeki komşuları belirlemek gibi farazi ve tuhaf işlerle uğraşmak yerine bu konuda bana destek vermesini, gençlerin ellerinden alınan eğitim hakkı için ses çıkarıp, meseleye el atmasını bekliyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar