Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Türkiye’de 7 ay önce yeni bir ekonomi modeline geçildiği söylenirken bunu “ihracata öncelik veren, ithalatı minimize etmeyi hedefleyen, cari fazla vermeyi amaçlayan” bir model olarak sundu iktidar.

Bu amaç ne kadar hayata geçiyor? Hakikaten ithalat-ihracat dengesi ikincinin lehine döndü mü, cari fazla veriyor muyuz?

Mevcut ekonomik tabloya bakınca hala cari açık veren hem de ciddi cari açık veren bir ekonomiyiz.

Rekabetçi kur-değersiz TL felsefesiyle yükselen döviz fiyatına rağmen bu kadar cari açık vermeye devam etmemiz çok enteresan.

Bu modelin acı reçetesi döviz fiyatının pahalı olması ve vatandaşın ithal ürünlere ulaşımının zorlaşması, faydalı tarafı ise her ay cari fazla verecek olmamızdı.

Türk ekonomisinin 75 senedir temel kamburu olan cari açık belasından kurtulacaktık bu modelle…

Ancak şu an hem yüksek döviz fiyatı hem de yüksek cari açık var. Hem çok yüksek enflasyon var, hem de KKM dolayısıyla fiili çok yüksek faiz.

Her geçen gün fakirden zengine para transferi yapıyor mevcut finansal sistem. Ücretli çalışanlar her gün sermayedarları finanse ediyor. Maaşlı çalışanlar her gün fakirleşiyor. Zenginlerden toplanan vergilerin yoksulları sübvanse etmesi gerekirken tam tersi oluyor. Hakikaten inanılmaz bir durum.

Cari fazla vereceğimiz noktaya kadar döviz fiyatlarının yükselmeye devam edeceği açık. Tek yön gözüküyor dövizde.

Bir de bunun üzerine her geçen gün şişen Kur Korumalı Mevduat hesapları var. Üstelik bu hesaplar KKM yerine gerçekten dolar almış olsaydı döviz fiyatları nereye uçardı, tahayyül etmek mümkün değil.

Ancak hakkını yemeyelim… İhracatın ve ihracatçıların desteklendiği bir model yürütüldüğü kesin. İhracat teşvik ediliyor, pompalanıyor ve her geçen ay daha da büyüyor.

Fakat acaba ihracat yapanlar için önemli bir kaynak olan Eximbank kredileri bütün şirketlere adil bir yaklaşımla veriliyor mu?

Son günlerde Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun çifte standartlı davrandığı, hak etmeyen firmalara Eximbank kredilerini verirken başka bazı firmalara bu kredilerde zorluk çıkardığını işitiyorum.

Şayet böyle bir şey varsa bu, her şeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedeflediği ihracat hacmini büyütme stratejisine büyük bir tezat. Kabul edilemez bir durum.

Bir süre önce bir mevzuat değişikliğine gidildi. Net ihracatçı olmayan yani ithalatı ihracatından fazla olan şirketlerin Eximbank ihracat kredileri kesildi.

Bu mevcut politika ile uyumlu bir karar. İhracatı öncelemek isteyen bir ekonomi yönetimi ithalatı daha fazla olan şirketlere verdiği desteği ihracat öncelikliler lehine kısıyor. Kaynak kullanımı açısından mantıklı.

Ancak bununla birlikte bir kuruş ithalat yapmayan, büyük meblağlarla ihracat yapan şirketlerin de kredileri kesilirse burada büyük bir tezat olmaz mı?

İktisat-dışı gerekçelerle krediler durdurulursa bu tavır ülke ekonomisinin baltalanması anlamına gelmez mi? Maalesef böyle örnekler var.

Şimdilik isim vermek istemiyorum.

Merkez Bankası Başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu bu konuda ne der acaba?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş dünyasından kiminle konuşursa konuşsun ilk sözü her zaman aynıdır: “İhracat yapın, daha çok ihracata önem verin. Ülkemize bu lazım.”

Tayyip Bey’in bu mottosunu iş aleminde bilmeyen yoktur.

Hiç ithal girdi kullanmadan tümüyle yerli kaynaklarla gerçekleştirdikleri üretimlerinin tamamını ihraç eden bazı firmalar neden cezalandırılıyor? Gerekçe ne?

Bu soruyu Sayın Şahap Kavcıoğlu’na sormak istiyorum…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedeflediği “Daha çok ihracat, daha fazla istihdam, sıfır cari açık” politikasına aykırı davranılmaması gerekmiyor mu?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar