Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Kavurucu temmuz sıcaklarında hayat her günkü hızında akmaz sanki. Bir ahestelik, bir zorlama hali vardır zamanda. "Bana dokunma da bir soluklanayım" der saat.

Bugün hem temmuz hem pazar. Zamanın "Beni bırak da biraz yavaşlayayım, sana ve kendime hayatı hatırlatayım" yakarışları hiç olmadığı kadar kuvvetli sanki. Belki memleketin havasından, belki de sadece bana öyle geliyor…

Bu hisle siyasetin çekişmeli başlıkları değil de kendi ‘yaz’ımı yazmak geldi içimden.

Bu yaz geriye dönüp ardımdaki yarım kalmışlara, ertelenmişlere baktım. Orada bir seyahat duruyordu.

Babam ve annemin birlikte yapmak istedikleri bir seyahat. Olmadı. Araya başka yolculuklar, programlar, mecburiyetler girdi.

Sonra babam öldü…

İşte bu temmuz, onun ölümünden 11 yıl sonra eksik de olsak annemi aldık ve onların isteyip de yapamadıklarını gerçekleştirmek üzere hep birlikte bir gemi seyahatine çıktık.

O seyahatin taze anıları ile şimdi masamda oturuyorum…

Gözümün önüne Akdeniz’in kavurucu sıcağında yaptığımız uzun yolculuk geliyor.

Türkiye’den İsrail’e, oradan Güney Kıbrıs’a, sonra Yunanistan’a ardından yine Türkiye’ye…

Doğunun Limanları arasında dolaşırken akşamları güneş batışına yakın güverteye çıkıyordum ve o yarım kalmış ama yine de huzur veren hisse sarılıyordum: En azından annem yaptı, buradayız, birlikteyiz…

Gemide ve seyahat halinde olmak insana hem hayattaki gelip geçiciliği hem de zaman ve mekanın uçuculuğunu çok kuvvetli bir şekilde hissettiriyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar