Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Taliban’ın intihar bomba timinin başındaki isim olan ve yıllarca Guantanamo’da hapis yatan Müslüm Hakkani’nin yeni rejimde birkaç ay şehircilik bakanlığı yaptığını, şimdi de istihbaratın üst düzey görevlileri arasında yer aldığını öğrendiğimde bu ismi aramaya başladım.

Öncelikle Hakkaniler çok merak ettiğim bir kol. Pakistan’a yakınlar, bazılarına göre Taliban’ın daha muhafazakar, bazılarına göre ise daha pragmatik kolu.

İlgimi çeken ilk boyut bir Hakkani ile tanışma boyutuydu.

İkinci boyut ise binlerce insanın hayatını karartan intihar bombacılarını eğiten, onları organize eden bir ismin daha sonra şehircilik bakanlığı yapması ve üst düzey bürokrat haline gelmesiydi!

Afganistan öğrendiğimiz her şeyi unutmamız gereken, anlamaya çalışırken muhakkak duygularımızı bir kenara koymamız gereken bir coğrafya! Dünyanın en sert ülkesi! Bir jungle!

Taliban’ın intihar bombacılarının şefi Müslüm Hakkani ile evinin kapısında
Taliban’ın intihar bombacılarının şefi Müslüm Hakkani ile evinin kapısında

Bir intihar bombacısı nasıl olunur? İntihar bombacıları nasıl örgütlenir? Böyle bir şeye nasıl hazırlık yapılır?

Biliyorum okumak bile tüylerinizi diken diken ediyor. Ben Kabil’deyken çok düşündüm, çok isyan ettim, çok öfkelendim ama gazetecilik herkese mikrofon uzatmayı gerektirir.

Hangi motivasyonla ölüyor ve öldürüyor bu insanlar?

ABD maalesef çok barbarca, çok insanlık dışı uygulamalar yaptı Afganistan’da. Terörle savaş adı altında evleri, köyleri bombaladı, çocukları, kadınları öldürdü. İşin bu korkunç boyutunu bugün Karzai gibi ABD destekli rejimin en önemli aktörü dahi açık açık kabul ediyor ve eleştiriyor. Ancak hiçbir şey insanları öldürmeyi meşrulaştıramaz.

Müslüm Hakkani’ye Afganistan’da iş yapan tanıdıklar vasıtası ile ulaştık. Mezar-ı Şerif’te çıktı. Görüşme isteğimizi ilettik, bizim için gece 10 saatlik yol yaptı, Çarşamba sabahı erken saatlerde Kabil’deki evinde randevu verdi.

ESKİ REJİMİN ZENGİNLERİNDEN BİRİNİN EVİ...

O eve giderken kameraman arkadaşım Özgür Balaban’la birlikte çok karmaşık duygular içindeydik. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Tedirgindik. Evet Taliban artık devlet oldu. Evet, birkaç ay öncesine kadar bakanlık yapmış, devlette görevi olan biri ile karşılaşacağız ama karşımıza gelecek kişinin yüzlerce insanın ölümünde sorumluluğu var, bunu bilmek insanı çok farklı etkiliyor…

Kabil’in zengin semtlerinden birine girdik. Zengin dediğime bakmayın, caddeler tarumar, adım başı kontrol noktası var ama o köhne caddeler boyunca uzanan büyük kapılar ve duvarların ardında zenginlerin evleri yer alıyor.

Bu evlerin tamamına yakınını artık Taliban işgal etmiş. Bize Müslüm Hakkani’nin verdiği adres de böyle bir ev.

İçeri ağır bir demir kapıdan girdik, karşımıza bakımsız ama bir zamanlar güzel olduğunu belli eden bir bahçe çıktı. Bahçenin sağ tarafı bir kapıya açılıyordu, kafamı uzattım, o tarafta bir yüzme havuzu… Belli ki eski rejim zamanında seküler bir hayat yaşanıyormuş burada. Şimdi ise havuzun içi pislikten geçilmiyor, seramikler yer yer dökülmüş ve etrafında o evde yaşayan Taliban mensuplarının çocukları koşturuyor.

Bizi merdivenlerle çıkılan bir kapıdan içeri buyur ettiler. Salon olduğunu tahmin ettiğim yer oldukça karanlıktı. Eşyalar belli ki eski sahiplerine ait. Koltuklar toz içinde, perdeler kapalı, etraf dağınık… Taliban yerleşmiş ama daha bir yıl öncesine dair şehir hayatı ile ilgili hiçbir şey bilmeyen insanların yaşam pratiği böyle bir düzene uygun değil.

Perdeleri açıp röportaj için hazırlıklarımızı yaparken Müslüm Hakkani henüz gelmemişti, ben de bu esnada bahçeyi dolaşmak için dışarı çıktım. O sırada Hakkani’nin yardımcısı olduğunu tahmin ettiğim eli silahlı bir asker geldi yanıma.

KENDİ ÇOCUĞUNUN İSMİNİ HATIRLAMAYAN BABA

El hareketleri ile anlaşmaya çalışırken küçük bir kız çocuğu bacağına dolandı. "Kızın mı?" diye işaret ettim. Başını "Evet" anlamında salladı. "İsmi ne?" diye sordum, yüzüme düşünüyorum demek ister gibi baktı, sonra havaya baktı, kıza baktı en sonunda hatırlayamadığını anlatan el işareti yaptı. Sonra minik kız bir şeyler söylemeye çalıştı, en sonunda buldum der gibi baktı bize. “Fatima” dedi.

Kendi çocuğunun ismini hatırlamakta zorlanan, bir yıl öncesine kadar aileleri köylerde, kendileri dağlarda yaşayan eli silahlı bir grubun bir zengin evinde aileleri ile birlikte yaşamaya çalışmasını düşünürken bahçeye dev sarığı ve gür sakalı ile Müslüm Hakkani girdi.

Selamlaştık, kapıda birlikte fotoğraf çektirdik. Benimle aynı kareye girmekte bir beis görmedi. Sonra içeri salona geçtik. Kameraları açtık.

Ancak Hakkani ile röportajımız çok kolay olmadı. Peştuca konuşuyordu. Onun yanında yardımcısı olduğunu tahmin ettiğim kişi Darice’ye çeviriyor, şoförümüz Sohrab da bana Türkçe’ye tercüme ediyordu ama Sohrab’ı da zaman zaman anlamakta zorlandığım için onu da Bahadır tercüme etti. Yani üç tercümanla yaptık bu röportajı.

- Taliban’ın içinde Amerikalılara ve diğer Batılılara yönelik intihar bomba eylemleri düzenliyordunuz, değil mi? Biraz anlatır mısınız?

Ben bombacıların başıydım. Paktialıyım. Amerikalılar orada bize çok yanlışlar yaptılar, zulmettiler, bizi hapsettiler. Herkes şahit yaşadıklarımıza. Ben 4 yıl Guantanamo’da kaldım. Sonra beni takas karşılığı çıkardılar.

- Guantanamo’da hapis yattıktan sonra mı canlı bombaları eğitmeye başladınız? Neden Guantanamo’ya girdiniz?

Ben eskiden Gazne, Paktia ve başka şehirlerde çalışıyordum, Amerikalılar çok dostumuzu öldürdüler. Bunları gördükçe askerler toplamaya başladım. Topladıklarımın hepsi bombacıydı, onları ayarladım, kardeşlerimin 4’ü de canlı bomba idi, hepsi şehit oldu. Sonra Amerikalılar beni yakaladılar, Guantanamo’ya gönderdiler. 2008’de Guantanamo’ya girdim, 2012’ye kadar.

- Canlı bombacı ya da intihar bombacısı demek kendini patlatarak başka insanları öldürmek demek. Böyle bir şeyi yapmayı nasıl ve neden ister bir insan? Nasıl buluyordunuz canlı bomba? Kim hayatını bu şekilde feda eder?

Amerikalılar bize çok zulüm yaptı, gece yarıları evlerimize baskınlar düzenlediler, ailelerimize bile saldırdılar. Hatta bizim kızlar bile canlı bomba olmak istiyordu öyle öfkelilerdi. Kadınlarımız ve kızlarımız bile kendilerini patlatmaya hazır hale geldiler çünkü çok büyük bir zulme uğradılar.

- Kimleri hedef alıyordunuz?

Sadece Amerika değil Amerika ile birlikte 40 ayrı ülke bizim üzerimize hücum etti. Zulüm o kadar çoktu ki toplu olarak yaşadıkları yerlere saldırılara başladık. Kendimizi müdafaa etmek için başladık. İnsanlarımız dolmuştu, bir anda galeyana geldiler. Herkes canlı bomba olmak için gönüllü oluyordu. Saldırı düzenlediğimiz kişiler Amerikalılar başta olmak üzere yabancılardı.

- Sizin bombalarınızla ölen siviller de vardı, kadınlar ve çocuklar öldü. Onların ne suçu vardı? Onlar için üzülmüyor musunuz? Kendinizi suçlu hissetmiyor musunuz?

Biz düzenlediğimiz saldırılarda herhangi bir Müslüman'ın, Afgan'ın zarar görmemesi için çok dikkat ettik. Hiçbir zaman onları hedef almadık. Mesela DAEŞ şu an saldırıyor ve normal halkı hedef alıyor, biz hiçbir zaman halkı hedef almadık. Her zaman Amerikalıları hedef aldık ve Müslümanların canına zarar gelmemesi için çok dikkat ettik.

- Müslüman olmayan kadınların, çocukların ne günahı var? Onları öldürmek sizin için yanlış değil mi? Müslümanlara gösterdiğinizi ileri sürdüğünüz hassasiyeti Müslüman olmayanlar için neden göstermiyorsunuz?

Biz ister Müslüman ister Hıristiyan halktan kimseye zarar vermedik, vermeyiz. Biz askeri olarak bize saldıranları hedef aldık. Kadın ve çocuklara yönelik saldırı hedeflemedik.

- Öyle diyorsunuz ama Taliban sivilleri de rehin alıyor, kaçırıyor, zulmediyordu. Mesela biz birkaç gün önce 3,5 yıl Taliban’ın elinde rehin tutulmuş ve zincire bağlı bir şekilde karanlık odalarda saklanmış, sürekli şiddet görmüş, iplerle dövülmüş bir Avustralyalı öğretmen ile röportaj yaptık. Hani sadece askerleri hedef alıyordu Taliban?

O zulüm yapmak amacıyla alınmadı, ona da zulüm yapılmadı. Yapılsa sonra Taliban’a katılmazdı.

- Zincire vurulmuş daha ne olsun!

Bize karşı bir hatası olmasa zincire vurulmazdı. Demek ki Emirliğe karşı bir suç işlemiş.

"HALA ÇOK FAZLAYIZ, FEDAİLERİMİZ HER AN HAZIR"

- Biraz önce o kadar çok zulüm yaptılar ki kadınlar ve kızlar bile intihar bombacısı olmaya hazırdı dediniz, canlı bomba olan çok kadın var mıydı?

Kadınlarımız, kızlarımız hazırdı ama biz mücahitler olarak Allah'a çok şükür sayıca fazla olduğumuz için onların kendisini feda etmesine gerek kalmadı. Şimdi de hala çok fazlayız.

- Hala Taliban’ın intihar bomba birimi aktif mi? Artık devlet oldunuz, iktidar oldunuz hala bomba patlatmak mı istiyorsunuz?

Afganistan’da şu an dahil her an fedailerimiz hazır, en ufak problemde harekete geçerler.

- Kaç kişiden bahsediyoruz?

Çok var ama sayı söyleyemem size. İhtiyaçtan çok fazlası var.

- Bir insan nasıl canlı bomba olur? Kendini patlatmaya nasıl hazırlanır? Sorarken bile tüylerim diken diken oluyor. Böyle bir şeye nasıl hazırlanılır?

Bir aile düşünün, çocuk öldürülüyor, drone ile vuruluyor, kadın öldürülüyor… Bunu gördükten sonra zaten insanın yaşamasının bir anlamı kalmıyor. O insan her şeyi yapabilecek noktaya geliyor. Gözlerimizin önünde çocuklarımız, kadınlarımız öldürüldü.

- Şimdi de gözlerinizin önünde DAEŞ Afgan halkını, çocukları, kadınları öldürüyor. Fedailerinizi DAEŞ’in üzerine neden salmıyorsunuz?

Biz Amerikalılar ya da DAEŞ, kim bize karşı saldırırsa ona karşı tüm gücümüzle cevap veririz, fedailerle ya da devlet gücüyle, her şekilde cevap veririz, veriyoruz.

- Hep ölmekten, öldürmekten bahsediyorsunuz ama yaşıyoruz. Hayatla ilgili ne beklentiniz var? Artık iktidar oldunuz, hayata biraz daha farklı bakabiliyor musunuz?

Biz de diğer ülkelerdeki insanlar gibi normal yaşamayı, insanca yaşamayı istiyoruz ama yeniden canımız tehlikeye girerse yine aynı şekilde savaşırız.

*

NOT: Röportajı gün boyu Habertürk TV yayınlarında da izleyebilirsiniz.

Görüntüler: Özgür Balaban

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar